Examples of using "بقي" in a sentence and their turkish translations:
Çocuklar sessiz kalmayı sürdürdü.
Soruşturma açık kaldı.
Ve bu beni çok etkiledi.
O, bütün hayatı boyunca bekar kaldı.
Biraz su kaldı.
- O, her zaman sessizdi.
- O her zaman sessizdi.
Biraz et kaldı.
Biraz zamanım kaldı.
Fadıl üst katta kalıyordu.
İftara ne kadar kaldı?
Kapı bütün gün kapalı kaldı.
peki 85 yıl boyunca neden müze olarak kaldı
81000 vakadan 7000 tane kaldı geriye.
Fadıl bütün gün dışarıda kaldı.
Tom bütün gün evde kaldı.
kafamdaki cılız ses şöyle deyip durdu:
Fadıl kaldı ve Kahire'de çalıştı.
Sami o hastane odasında kızının yanında kaldı.
peki, müze olarak kalsa yanlış karar mıydı?
uzun yıllar hayatta kalmayı başaran bir nörolog ve psikiyatrist.
ermemiş olmasına rağmen, gezegeni tamamen kapanmaya döndürebilecek yeni bir davetsiz misafir
98 yolcudan ancak 3'ü hayatta kaldı.
ama zehrin birazı derisinin altında kaldı, aynı acıyı defalarca yaşadı.
Üçüncüsü CSM'yi uçurmak için geride kalırken, iki astronot tarafından pilotluk yapılacaktı.
Bugün tırmanış ekibinden hayatta kalan tek kişi benim.
Bebek tüm gece ağladı.
"Ne demek istiyorsun?" Dima sordu fakat geğirdi, zira o sessiz kalırsa, bu cümle çok basit olur.