Translation of "بقي" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "بقي" in a sentence and their turkish translations:

بقي الأولاد هادئين.

Çocuklar sessiz kalmayı sürdürdü.

بقي التّحقيق مفتوحا.

Soruşturma açık kaldı.

وهذا الشيء بقي معي

Ve bu beni çok etkiledi.

بقي عازباً طوال حياته.

O, bütün hayatı boyunca bekar kaldı.

بقي قليل من الماء.

Biraz su kaldı.

بقي صامتاً طوال الوقت.

- O, her zaman sessizdi.
- O her zaman sessizdi.

لقد بقي بعض اللحم

Biraz et kaldı.

بقي عندي بعض الوقت.

Biraz zamanım kaldı.

بقي فاضل في الأعلى.

Fadıl üst katta kalıyordu.

- كم من الوقت بقي للإفطار؟
- كم من الوقت بقي لتناول الإفطار؟

İftara ne kadar kaldı?

بقي الباب مغلقًا طوال اليوم.

Kapı bütün gün kapalı kaldı.

فلماذا بقي متحفًا لمدة 85 عامًا؟

peki 85 yıl boyunca neden müze olarak kaldı

من بين 81000 حالة ، بقي 7000.

81000 vakadan 7000 tane kaldı geriye.

بقي فاضل في الخارج طوال اليوم.

Fadıl bütün gün dışarıda kaldı.

بقي توم في البيت طوال اليوم.

Tom bütün gün evde kaldı.

بقي الصوت الصغير الذي في عقلي يقول،

kafamdaki cılız ses şöyle deyip durdu:

بقي فاضل في القاهرة و عمل هناك.

Fadıl kaldı ve Kahire'de çalıştı.

بقي سامي بجانب ابنته في غرفة المستشفى.

Sami o hastane odasında kızının yanında kaldı.

حسنًا ، هل سيكون القرار الخطأ إذا بقي كمتحف؟

peki, müze olarak kalsa yanlış karar mıydı?

والذي بقي على قيد الحياة لسنوات في معسكر نازي للمعتقلين.

uzun yıllar hayatta kalmayı başaran bir nörolog ve psikiyatrist.

تنفي وجود الفيروس على اراضيها سريعاً. لكن العالم بقي متخوفاً

ermemiş olmasına rağmen, gezegeni tamamen kapanmaya döndürebilecek yeni bir davetsiz misafir

بقي 3 مسافرين من 98 مسافر فقط على قيد الحياة

98 yolcudan ancak 3'ü hayatta kaldı.

‫لكن بقي بعض السم تحت جلده،‬ ‫وتفاعل وظل يلسع مراراً وتكراراً.‬

ama zehrin birazı derisinin altında kaldı, aynı acıyı defalarca yaşadı.

سيقودها اثنان من رواد الفضاء بينما بقي الثالث وراءه ليطير في CSM.

Üçüncüsü CSM'yi uçurmak için geride kalırken, iki astronot tarafından pilotluk yapılacaktı.

وأنا المنتمي إلى سكان شيربا‏، آخر من بقي على قيد الحياة من البعثة‏.

Bugün tırmanış ekibinden hayatta kalan tek kişi benim.

- بكى الطفل طوال اليل.
- بقي الرضيع يبكي طول الليل.
- أخذ الصغير يبكي طيلة الليل.

Bebek tüm gece ağladı.

سأل ديما: "ماذا تقصد؟"، لكنه تجشأ، لأنه لو بقي صامتًا لكانت هذه الجملة بسيطةً جدا.

"Ne demek istiyorsun?" Dima sordu fakat geğirdi, zira o sessiz kalırsa, bu cümle çok basit olur.