Translation of "الفرصة" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "الفرصة" in a sentence and their turkish translations:

الفرصة الأخيرة

Ya şimdi ya da asla.

لإعطاء الفرصة لامرأة لتشغله."

böylece bir kadın senin yerini alabilir."

‫إما استغلال الفرصة الآن...‬

Ya şimdi...

لا تدع الفرصة تفوتك.

- Bu fırsatın kaçmasına izin vermeyin.
- Bu fırsatı kaçırmayın.

أعط الشخص الفرصة للبحث بداخله،

kişiye iç gözlemini yapma imkanı veriyor,

أتيحت لي الفرصة لزيارة باريس.

Paris'i bir sefer görme şansım oldu.

لكن هذه الفرصة، هذا المكسب الشبابي،

Ama bu genç topluluğa

‫وفهمت أن هذا يعني سنوح الفرصة.‬

Bunun bir fırsat olduğunu da öğrenmişler.

الفرصة والثروة التي سرقتها الأرواح الشريرة

Kötü ruhların çaldığı şans ve bahtın

لم تسنح لي الفرصة لمشاهدة الفيلم.

Henüz filmi görme fırsatım olmadı.

من الأفضل لك أن تستغل الفرصة.

Fırsattan yararlansanız iyi olur.

لكني قررت أن انتهز الفرصة وأخبر الجميع.

ama şansımı denemeye ve onlara her şeyi anlatmaya karar verdim.

في يناير الماضي، استغللت الفرصة وهاتفت أبي

Geçtiğimiz Ocak ayında risk alıp babamı doğum gününde aradım

عدد قليل جدًا من يمتلك الفرصة لذلك.

Bu olanağa sahip insan sayısı çok ama çok az.

ولم تسنح لي الفرصة لأخبره أني أحبه.

ve onu çok sevdiğimi söyleyecek şansım olmamıştı.

ستضيع الفرصة ما لم تتخذ قرارا بسرعة.

Çabucak karar vermezsen, fırsat kaybedilecek.

لإعطاء الفرصة لامرأة كفؤة لتكون واحدة من القادة.

Böylece çok yetenekli bir kadın liderliğe adım atabilecekti.

لذلك أردت أن يحصل الناس على نفس الفرصة

Bundan dolayı diğer insanların da

لم تتح لهن الفرصة أبدًا للذهاب إلى المدرسة،

Onların okula gitme fırsatları olmadı,

لذا انتهزت الفرصة وأخبرته بكل شيءٍ أحتجت أن أخبره به.

O anı, ona söylemem gereken her şeyi söylemek adına fırsat bildim.

عندما أتيحت له الفرصة ، سينتقم من الجميع واحدًا تلو الآخر

eline bir fırsat geçtiğinde herkesten teker teker intikamını alıyordu

كانت اسماء تعمل على لفت انظار الاعلام لها اكثر وجاءتها الفرصة

Asma, medyanın dikkatini daha fazla çekmek için çalışırken, uygun olan

‫فإن عُرض عليهم المال للقيام بشيء مثل هذا،‬ ‫فسيستغلون الفرصة التي سنحت لهم.‬

böyle bir şey yapmaları için para teklif ediliyor, onlar da bu fırsatı değerlendiriyorlar.

لم تتح له الفرصة أبدًا لإثبات نفسه في ساحات القتال الحاسمة في الحرب.

Hiçbir zaman savaşın belirleyici savaş alanlarında kendini kanıtlama fırsatı bulamadı.