Translation of "أتى" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "أتى" in a sentence and their turkish translations:

لقد أتى.

Geldi.

ثم أتى المفوض،

Sonra komiser geldi,

بالتأكيد، أتى المسؤول،

Hakikaten de geldi

و أخيراً أتى.

Sonunda, geldi.

أتى الولد راكضاً.

Çocuk koşarak geldi.

لقد أتى بنفسه

O bizzat geldi.

أتى السيد سميث.

Bay Smith geldi.

أتى عدة مرات.

O defalarca geldi.

أتى دور كين.

Ken'in sırası geldi.

ها قد أتى.

- İşte o geliyor.
- Buraya geliyor.

ها قد أتى الباص.

Otobüs geliyor.

و أخيراً أتى الجمعة.

- Nihayet bugün Cuma.
- Sonunda bugün Cuma.

أتى الجميع باستثناء توم.

Tom hariç herkes geldi.

لا أحد أتى لمساعدتنا.

Kimse imdadımıza gelmedi.

توم أتى مع ماري

Tom, Mary ile geldi.

هل أتى بالباص أم بالقطار؟

O, otobüsle mi yoksa trenle mi geldi?

من أتى لرؤيتنا في برمنجهام؟

Bizi Birmingham'da kim görmeye geldi?

لقد أتى كي يزورك البارحة.

- O dün seni görmeye geldi.
- O dün seni görmek için geldi.

لا يهمّ من أين أتى.

Onun nereli olduğu önemli değil.

التفكير بشغفك قد أتى الآن.

tutkularınızın öne çıkacağını düşündüğünüz yer.

دعونا نرى من أين أتى الفيروس

virüs nereden ortaya çıkmış bir bakalım

لا أعلم من أين أتى هذا.

Bunun nereden geldiğini bilmiyorum.

أتى سامي إلى المسجد قبل الأذان.

Sami ezan okunmadan camiye geldi.

- جاء ليطلب مساعدتنا.
- أتى ليطلب منا المساعدة.

O bizden yardımımızı istemek için geldi.

- ها قد وصلت الحافلة!
- ها قد أتى الباص!

İşte otobüs geliyor.

أتى السيد براون ليراك، فوجد أنك غير موجود.

Sen dışardayken Bay Brown seni görmeye geldi.

- جاء ابني إلى غرفتي.
- أتى ولدي إلى غرفتي.

Oğlum odama geldi.

أتى سامي و أقلّني. لقد كان رجلا مهذّبا.

Sami geldi ve beni aldı. O bir beyefendiydi.

أتى سامي كي يحصل على جرعته من المخدّرات.

Sami uyuşturucusunu almaya geldi.

لو لم يشأ توم أن يكون هنا، لما أتى.

- Tom burada olmak istemese gelmezdi.
- Tom burada olmak istemeseydi gelmezdi.

اشتريت بعض البيض الطازج الذي أتى من المزرعة للتو.

Az önce çiftlikten gelmiş olan birkaç taze yumurtayı aldım.

- و بعد قليل أتى.
- ثم جاء بعد فترة قصيرة.

Bir süre sonra, o geldi.

- بوب أتى إلى هنا أليس كذلك؟
- ألم يأتِ بوب إلى هنا؟

Bob buraya geldi, değil mi?

- أتى سامي إلى البار كي يتناول فطور الصّباح.
- ذهب سامي للبار لتناول الافطار

Sami, kahvaltı etmek için bara geldi.