Translation of "Toplum" in Spanish

0.006 sec.

Examples of using "Toplum" in a sentence and their spanish translations:

Toplum değişiyor.

La sociedad está cambiando.

Toplum bölünmüştür.

La sociedad está dividida.

İkincisi ise toplum.

Y la segunda frontera está en la sociedad.

Sivil toplum kuruluşları,

En ONGs,

Toplum olarak biz

Como sociedad nosotros

Toplum, bireylerden oluşur.

La sociedad se compone de individuos.

Okullarda, toplum merkezlerinde,

En nuestras escuelas y centros comunitarios,

Toplum konseptini yok ediyor.

Atomiza la sociedad.

Toplum onu ​​başkan yaptı.

La sociedad le hizo presidente.

Olabileceklerini görebileceği bir toplum yaratmaya

y hacia crear una sociedad en la que podamos ver

Toplum çapında değişiklikler yapma zamanı;

Es hora de que hagamos cambios a nivel de la sociedad

Bir çok sivil toplum kuruluşu,

creo que la ACLU entre ellas,

Toplum üretimden ve tüketimden soyutlanamaz.

La población no se puede ver aisladamente de la producción o el consumo.

Bazılarınıysa bir toplum olarak kullanmalıyız.

y otras son para trabajar en sociedad.

TV'nin toplum üzerindeki etkisi büyüktür.

La influencia de la televisión sobre la sociedad es grande.

O, toplum için bir tehlikedir.

Él es un peligro para la sociedad.

Toplum içinde nasıl davranacağını bilir.

Él sabe portarse en público.

Toplum içinde konuşmaya alışkın değilim.

No estoy acostumbrado a hablar en público.

Toplum yeni sanayiden yarar sağlayacaktır.

La comunidad se beneficiará de la nueva actividad.

Toplum üzerinde bilimin etkisi büyüktür.

- El impacto de la ciencia en la sociedad es grande.
- La influencia de la ciencia en la sociedad es grande.

O, toplum içinde konuşmaya alışkındır.

- Él está acostumbrado a hablar en público.
- Está acostumbrado a hablar en público.

Alkolsüz bira toplum için beladır.

Las cervezas sin alcohol son un flagelo para la sociedad.

Ve adil bir toplum olması gerektiği.

y contribuir al desarrollo nacional.

Hep birlikte toplum olarak bilinçlenelim arkadaşlar

Concienticemos juntos como sociedad, amigos

Onlar her zaman toplum önünde tartışıyorlar.

Siempre están peleándose en público.

- Tom bir sosyolog.
- Tom toplum bilimcidir.

Tom es sociólogo.

O gazetenin toplum sayfası ile ilgileniyorum.

Me interesa la página de sociedad de ese periódico.

Toplum için önemli biri vefat etti.

Ha fallecido una persona importante para la sociedad.

Ancak gelenekler, kültür, toplum geçmiş alışkanlıklar

Sin embargo, las tradiciones, la cultura, la sociedad, los hábitos inculcados,

Tom'un cezası 25 saatlik toplum hizmetiydi.

La condena de Tom fue de 25 horas de servicio comunitario.

Toplum bize, erkeğin güçlü ve güvenilir olması

La sociedad nos dice que los hombres deben ser fuertes, confiables,

Hem bireysel olarak hem de toplum olarak,

tanto individualmente como a nivel de sociedad,

Her türlü toplum hizmeti veren servisler bulunmakta.

que le dan el funcionamiento de cualquier megaciudad.

Toplum bilimcilerin olduğu bir ailede büyüsem de

Crecí en el seno de una familia de sociólogos

Demokrasi ve toplum için de bir tehdit.

son una amenaza para la sociedad y la democracia.

Adamı toplum için bir tehlike olarak gördüler.

Ellos consideraban a ese hombre como un peligro para la sociedad.

Dinsiz bir toplum, pusulasız bir gemi gibidir.

Una sociedad sin religión es como un barco sin brújula.

Sivil toplum kuruluşlarına yaptığı beş milyar dolarlık yatırımla.

con 5000 millones de dólares invertidos en ONGs,

Toplum içinde nasıl konuşulacağı hakkında hiçbir fikrin yok.

No tienes idea de cómo hablar en público.

Nasıl bir toplum olduk da mafyaları sever hale geldik

en qué tipo de sociedad nos convertimos, nos volvimos amantes de la mafia

Fakat toplum hala daha kültür karmaşasından kaynaklı bölünme gösteriyor

Pero la sociedad aún muestra división debido a la complejidad cultural.

Bazı insanlar, Japonya'nın erkek egemen bir toplum olduğunu söylüyorlar.

Algunas personas dicen que Japón es una sociedad dominada por los hombres.

Bir öğretmen olarak görüyorsunuz, ben toplum inşası adına görevimi biliyorum.

Como maestra, sé que mi papel es crear lazos en la comunidad.

Elon Musk, bunun bir varoluşsal risk olduğu ve toplum olarak

Elon Musk advierte que es un riesgo existencial

En iyi arkadaşım Afganistan'da bir Sivil Toplum Örgütü için çalışıyor.

Mi mejor amigo trabaja para una ONG en Afganistán.

Bu yüzden, bu hayvana karşı duyulan korku toplum ve kültürler aracılığıyla

Eso se perpetúa a través de la sociedad y la cultura,

Evde ve toplum içinde daha iyi bir faaliyet ve iklimi değişen

un mayor campo de acción en el hogar y en la sociedad,

Daha sonra sivil toplum örgütlerinin girişimi sayesinde giriş yasağı askıya alındı

entonces la prohibición de entrada se suspendió gracias a la iniciativa de organizaciones no gubernamentales

Bu kesinlikle kabul edilemez bir şeydi. Toplum bir kere bunu istemiyordu zaten

Esto era absolutamente inaceptable. La sociedad no lo quiso ni una vez

Görüyoruz ki bunu tekrar bir araya getirince kült takipçisi gibi bir toplum vardı.

Y como podemos ver, reconstruye que había algo como una comunidad cultista.

Hükümet edilemeyen yerlerde kontrol, silahlı milis grupların eline geçti ve toplum, ayrışmaya başladı.

Sin un gobierno, las milicias armadas tomaron control de Irak, fragmentando a la población.

Ama aynı zamanda dayanışıyoruz çünkü bir toplum inşa etmek zorundayız. Çünkü Robinson Crusoe değiliz.

Pero a su vez somos solidarios porque tenemos que construir sociedad, porque no somos Robinson Crusoe.

Ama yine de toplum olarak birbirimize karşı daha saygılı olursak hep birlikte daha mutlu oluruz

Pero aún así, como sociedad, seríamos más felices juntos si fuéramos más respetuosos el uno con el otro.

Kültür, günlük hayatta bizi harekete geçiren değerlerle ilgilidir. Daha iyi bir toplum inşa etmenin gereklerinden biri bu.

La cultura es la cotidianeidad de los valores con que nos movemos en la vida. Y eso es parte de la construcción de una sociedad mejor.

Bir çocuğun çevresini anlamaya çalışmasındaki sonsuz merakı görüyorum; yani daha iyi bir toplum için hâlâ umut var demektir.

Veo la curiosidad infinita con la que un niño trata de entender su entorno; Es decir, aún hay esperanzas de una mejor sociedad.

Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.

Los jóvenes que sean pillados violando las nuevas normas de comportamiento perderán su derecho a viajar libremente y tendrán que completar trabajos comunitarios no remunerados para recuperar su derecho.

Eylül ayının 26'sı Avrupa Diller Günü'dür. Avrupa Konseyi, Avrupa'nın çokdilli mirasına dikkat çekip, çokdilliliğin toplum içinde gelişimini teşvik ederek vatandaşları farklı dilleri öğrenmesi için yüreklendirmek istiyor. Tatoeba, kullanımı kolay bir öğrenme aracı olarak etkin bir katılımla bu dilleri öğrenme ve bundan zevk alma olanağı sağlıyor.

El 26 de septiembre es el Día Europeo del Lenguaje. El Consejo de Europa quiere agudizar la atención en el patrimonio multilingüe de Europa, promover el desarrollo del multilingüismo y alentar a los ciudadanos a aprender idiomas. Tatoeba, como un medio para el aprendizaje de fácil acceso y como una comunidad activa, promueve un método muy práctico para el estudio y la apreciación de las lenguas.