Translation of "Ortak" in Spanish

0.013 sec.

Examples of using "Ortak" in a sentence and their spanish translations:

ortak oldular.

que aplica sentencias alternativas.

Bir ortak sorun

un problema común,

Çoğu özelliğimiz ortak.

Quiero decir, compartimos la mayoría de los rasgos.

- Bizim ortak bir şeyimiz yok.
- Ortak hiçbir şeyimiz yok.

No tenemos nada en común.

Ortak bir noktaları var.

Todos tienen algo en común.

Herkesle ortak nokta bulabilirler,

encontrarán puntos en común con cualquiera,

ortak bir müdahaleyle karşılanmadı.

no ha sido enfrentado con una respuesta común.

Ortak bir kanı yok.

Y no hay consenso.

Burada ortak olan şey,

Y lo que tienen en común todos estos ejemplos

Çünkü kararlar ortak alınır

Porque las decisiones se toman conjuntamente

Ortak bir şeyimiz var.

Tenemos algo en común.

Ortak hiçbir şeyimiz yok.

No tenemos nada en común.

Hiç ortak noktamız yok.

No tenemos nada en absoluto en común.

Bizim ortak çıkarlarımız var.

Nosotros tenemos intereses en común.

Ortak bir arkadaşımız var.

- Tenemos un amigo mutuo.
- Tenemos un amigo común.

Ortak hiçbir noktamız yoktu.

No teníamos nada en común.

Ortak birkaç şeyimiz var.

Tenemos algo en común.

Ortak hiçbir şeyimiz yoktu.

Nunca tuvimos nada en común.

Annemin de ortak ebeveyni olabilirdi.

mi madre también habría tenido un copadre.

ortak değerleri olduğunu mu düşünüyor?

con la Mancomunidad de Naciones,

Ayrıca üstün düzeyde ortak çalışabiliyoruz.

Y también resultamos ser cooperadores supremos.

Inanılmaz fedakârlığımız ve ortak çalışmamız.

nuestro increíble altruismo y cooperación.

Ortak varlık satılamaz, başkasına verilemez

Un bien común no se puede vender, no se puede regalar,

Ortak ilgi alanlarımızın bizi yakınlaştıracağı

Un mundo donde podamos forjar vínculos con base en intereses compartidos

ortak bir mutfaktan çay içebilir.

comparten la cena a través de una cocina en común.

Keşke beraber ortak birşey yapabilselerdi

Desearía que pudieran hacer algo juntos

Onunla ortak hiçbir şeyim yok.

No tengo nada en común con ella.

Onların ortak bir şeyi yok.

No tienen nada en común.

Ortak çok şeyimiz olduğundan eminim.

Estoy seguro de que tenemos mucho en común.

Ortak çok şeyimiz olduğuna eminim.

Estoy seguro de que tenemos mucho en común.

Onların ortak bir şeyi var.

- Ellos tienen algo en común.
- Tienen algo en común.

Onunla ortak hiçbir şeyi yok.

No tiene nada en común con él.

Bizim çok ortak yanımız yok.

No tenemos mucho en común.

Onların hiç ortak yanı yok.

No tienen absolutamente nada en común.

Onunla çok ortak yönüm var.

Tengo mucho en común con él.

Onlarla ortak bir şeyim yoktu.

Yo no tenía nada en común con ellos.

Ortak çıkarları için birlikte çalışmaktaydılar.

Ellos habían trabajado juntos por intereses comunes.

Birkaç etkili ve ortak prensipte anlaşarak

sino al llegar a un acuerdo acerca de algunos puntos fuertes y comunes,

Ve ortak bir düşman, yani pandemi,

y el enemigo común, la pandemia,

Bu aracı, ortak hatıralar olarak düşünüyorum.

Esta se trata de crear reliquias compartidas.

çok ortak yanları yokmuş gibi görünüyorlar.

no parece que tengan mucho en común, ¿verdad?

Ve yönetimde dolayısıyla ortak şekilde yapılıyor

Y se realiza conjuntamente en gestión

Müzik insanlık için ortak bir dildir.

La música es una lengua común para la humanidad.

Tom ve benim ortak yanımız yok.

Tom y yo no tenemos nada en común.

Fakat hiç ortak bir yönümüz yok.

Pero nosotros no tenemos nada en común.

İki dilin ortak çok yanı var.

Los dos idiomas tienen mucho en común.

Onun ve benim ortak yanımız yok.

- No tenemos nada en común.
- Ella no tiene nada en común conmigo.
- Yo no tengo nada en común con ella.

Avrupa'nın ortak bir dili var mı?

¿Tiene Europa una lengua común?

Ben iki dilli bir ortak arıyorum.

Estoy buscando un socio bilingüe.

Onların ortak neyi olduğunu merak ediyorum.

Me pregunto que tendrán ellos en común.

Onun onunla ortak bir yanı yoktu.

No tiene nada en común con él.

Sandığımdan daha çok ortak noktamız var.

Tenemos más en común de lo que esperaba.

- Karımla ortak bir banka hesabım var.
- Karımın ve benim ortak bir banka hesabım var.

- Mi mujer y yo compartimos una cuenta bancaria.
- Mi esposa y yo somos cotitulares en una cuenta bancaria.

Bazı semboller ürkütücü şekilde ortak özelliklere sahip.

Algunos de los símbolos tienen inquietudes comunes.

Bu ortak değerler hakkında ne hissettiklerini sorarak

y preguntarles cómo se sienten con respecto a estos valores comunes

Bu kadar ortak yanım olması fikrine katlanamıyordum.

con alguien que tenía puntos de vista tan claramente racistas.

Edinilen bilgiler için ortak bir kaynak oluşturmak

colaborar en Wikipedia Galáctica,

Unut gitsin. Sonuçta o bizim ortak arkadaşımız.

Olvídalo. Después de todo, él es nuestro amigo.

Japonun Koreli ile ortak bir şeyi var.

El japonés tiene algo en común con el coreano.

- Salatayı ortak yiyelim.
- Salatayı paylaşalım.
- Salatayı bölüşelim.

Compartamos una ensalada.

Sen ve ben ortak bir şeye sahibiz.

Tú y yo tenemos algo en común.

Havuz mahallede tüm çocuklar tarafından ortak kullanılır.

La piscina es usada en común por todos los niños del vecindario.

Solak erkek arkadaşımla ortak çok şeyim yok.

No tengo mucho en común con mi novio zurdo.

Onların hepsinin ortak neyi olduğunu merak ediyorum.

Me pregunto que tienen en común todos ellos.

Yabancılaşma yirminci yüzyıl edebiyatının ortak bir teması.

El aislamiento es un tema común de la literatura del siglo XX.

Japonların Çinlilerle bir sürü ortak yönü var.

Los japoneses tienen mucho en común con los chinos.

Stresin ortak nedenleri iş ve insan ilişkileridir.

Causas comunes de estrés son el trabajo y las relaciones humanas.

Onların eski nesille hiç ortak yanları yok.

Ellos no tienen nada en común con la generación antigua.

Tom'un Mary ile hiçbir ortak yanı yoktur.

Tom no tiene nada en común con Mary.

Tom ve Mary'nin ortak bir şeyi yok.

Tom y Mary no tienen nada en común.

Tom ve Mary'nin birçok ortak yanı var.

Tom y Mary tienen mucho en común.

Ortak ebeveynlik şunu der: Evet, ebeveynlikte fedakârlık vardır

El ser copadres significa que, aunque puedan existir sacrificios,

Bir ortak bulma hevesinden, haftalık 60 saatlik mesailerden

están optando por abandonar sus aspiraciones empresariales,

çığır açacak keşiflerin ilk adımını ortak noktada buluşturuyor.

la chispa de tantos descubrimientos sobre la vida en nuestro planeta.

Kadın kocasına veriyor fakat aslında mallar tamamen ortak

ella se lo da a su esposo, pero de hecho, los bienes son completamente comunes

Yine de ortak kıyafetlerden bir tanesi ise ferace

Aún así, una de las ropas comunes es la Abaya

Sanırım ortak hareket etmelerine sebep bu sesler olabilir

Creo que estos sonidos pueden hacer que actúen conjuntamente

Antlaşmanın gizli makaleleri ortak olarak belirtildi savaş hedefleri,

Los artículos secretos del tratado especifican objetivos comunes de guerra;

Bir kural olarak, ikizlerin ortak çok şeyi var.

Como regla, los gemelos tienen mucho en común.

Dünyadaki bütün insanlar ortak bir atanın soyundan gelirler.

Todos los humanos de la Tierra descienden de un ancestro común.

Biz maymunlardan evrim geçirmedik. Ortak bir atayı paylaşıyoruz.

No descendemos de los monos. Compartimos un ancestro común.

Tom ve Mary'nin ortak bir şeyi olduğunu sanmıyorum.

No pienso que Tom y Mary tengan algo en común.

Bence Tom ve Meryem'in pek ortak noktaları yok.

No pienso que Tom y Mary tengan mucho en común.

İnsanlarla ortak bir dil bulmayı her daim becermişimdir.

Me llevo bien con la gente

Tom'un Mary ile bir sürü ortak yanı var.

Tom tiene mucho en común con Mary.

Tom ve Mary'nin pek çok ortak şeyleri yoktur.

Tom y Mary no tienen mucho en común.

Ortak ebeveynlik, biz bu dünyayı terk ettikten çok sonra

Eso implicaría amor en un entorno cuidado y seguro

O hâlde dünya genelindeki insanlarla ortak bir noktanız var.

Entonces ya tienen algo en común con personas de otras partes del mundo.

Ve bu iki dahinin ortak yaptığı çalışma malesef yok

Y desafortunadamente, la colaboración de estos dos genios no existe.

Fuhuş dedikleri sahtekarlığı gördü ve diğerleri Şiiler için ortak

fraude de lo que llamaron prostitución, y otros vieron en una versión similar al matrimonio

Sanırım, bu tüm sorularım için ortak cevap bu olacak.

Me parece que esa será su respuesta para las siguientes preguntas.

Onlar, ikiz olmalarına rağmen, çok sayıda ortak ilgileri yok.

A pesar de que son gemelas, no tienen muchos intereses en común.

Bir teşhirci bir sapık için ideal bir ortak olurdu.

Una exhibicionista sería la pareja ideal para un voyeur.

Kahkahayı ortak alanlar dışındaki yerlerde sıradan bir şey yapmaya başladık.

y hacer comedia común en lugares no comunes.

Ten renginizi beyazlaştıran bir uygulama geliştirmek adına Facebook'la ortak oldu

e inventaron una aplicación que aclara la piel de las fotos de perfil

Ya düşünebiliyormusunuz dünyaya yön vermiş iki tane adam ortak çalışamıyor

¿Te imaginas que dos hombres que han dado dirección al mundo no pueden trabajar juntos?

İngiltere ve Japonya'nın politik sistemlerinin ortak bir sürü şeyi var.

Los sistemas políticos de Gran Bretaña y Japón tienen mucho en común.

Ve insanları birbirine daha da yaklaştıran olumlu ortak deneyimler oluşturur.

y crea experiencias compartidas positivas que unen más a la gente.

Tom ve Mary birbiriyle geçinmiyor. Onların ortak bir şeyi yok.

Tom y Mary no se llevan bien. Ellos no tienen nada en común.

Sen ve ben iyi arkadaşlarız fakat çok az ortak yönümüz var.

Somos buenos amigos, pero tenemos poco en común.