Translation of "Kulak" in Spanish

0.139 sec.

Examples of using "Kulak" in a sentence and their spanish translations:

Onun tavsiyesine kulak vermelisin.

Debes prestar atención a sus consejos.

Çantaya göz kulak olun.

- Estate pendiente de las bolsas.
- Vigila las bolsas.

Babanın söylediklerine kulak asma

No hagas ningún caso a lo que dice tu padre.

Ona göz kulak ol.

No la pierdas de vista.

Tüm uyarılara kulak verin.

- Atiende a todas las advertencias.
- Atended a todas las advertencias.
- Atienda a todas las advertencias.
- Atiendan a todas las advertencias.

Tom'a göz kulak ol.

Vigilá a Tom.

Onun uyarısına kulak vermeliydin.

Debiste haber escuchado su advertencia.

Sana göz kulak olacağım.

¡Te estaré observando!

Babam ricalarıma kulak tıkadı.

Mi padre hizo oídos sordos a mis peticiones.

Onun öğütlerine kulak asmadı.

Él desoyó sus consejos.

Bu sese bir kulak verelim

escuchemos este sonido

Çocuk koyunlara göz kulak oluyor.

Ese chico cuida las ovejas.

O onların ricasına kulak asmadı.

Hizo oídos sordos a su petición.

Tom'a göz kulak olmanı istiyorum.

Quiero que le pongas ojo a Tom.

Kulak misafiri olmamam gerektiğini biliyorum.

Sé que no debí haber escuchado a escondidas.

Birinin evine göz kulak oluyorum.

- Estoy de guardés.
- Soy guardés.
- Cuido la casa.

- Kulak misafiri olmamalısın.
- Gizlice dinlememelisin.

- Tú no deberías espiar.
- Tú no deberías escuchar a escondidas.
- Tú no deberías fisgonear.

Bu valize göz kulak olun.

No pierdas de vista la maleta.

Baylar bayanlar, görüşüme kulak vermenizi istiyorum.

Damas y caballeros, me gustaría que escuchasen mi opinión.

Çantama bir süre göz kulak ol.

Vigila mi bolso un momento.

Ben yokken bebeğe göz kulak ol.

Échale un ojo al bebé mientras estoy fuera.

O herhangi bir tavsiyeye kulak vermez.

Él no hace caso a ningún consejo.

Oğlan dişi koyunlara göz kulak oluyor.

El chico vigila a las ovejas.

Söylemek zorunda olduğum şeye kulak ver.

- Oye lo que tengo que decir.
- Oigan lo que tengo que decir.

Çocuklara göz kulak ol, onlar afacan.

Mantén vigilados a los chicos. Ellos son maliciosos.

Biz birinin evine göz kulak oluyoruz.

- Estamos de guardeses.
- Somos guardeses.
- Estamos cuidando una casa.
- Cuidamos la casa.

Lütfen bu anahtara göz kulak ol.

Encárgate de esta llave.

Biletimi alırken çantama göz kulak ol.

Échale un ojo a mi maleta mientras compro mi billete.

Kulak burun boğaz uzmanı hipopotomonstrosesquipedaliofobia'dan muzdaripti.

El otorrinolaringólogo padecía hipopotomonstrosesquipedaliofobia.

Sığ sularda çırpınan somonların sesine kulak verir.

Escucha que hay salmones en las aguas poco profundas.

Kulaklarınızdaki kulak kirini çıkarmak için ne kullanırsınız?

¿Por qué sueles sacarte cera de las orejas?

Bilet alacağım sırada çantama göz kulak ol.

Vigila mi bolsa mientras voy a comprar un ticket.

- Karını dinle Tom.
- Karına kulak ver Tom.

Tom, escucha a tu mujer.

Bavuluma bir dakika göz kulak olabilir misiniz?

¿Te importaría guardarme la maleta un minuto?

Tom'la konuşmanıza kulak misafiri olmaktan kendimi alamadım.

No pude evitar escuchar tu conversación con Tom.

Kulak misafiri olmak istemedim ama tesadüfen duydum.

No quise escuchar a escondidas, pero sí te escuché por casualidad.

- Sen gizlice dinliyordun.
- Sen kulak misafiri oluyordun.

Estabais escuchando a escondidas.

Onlardan benim eşyalarıma göz kulak olmasını istedim.

Les pedí que vigilaran mis cosas.

Konuştuklarımıza kulak misafiri olabilecek birini düşünüyor musun?

¿Crees que alguien podrá oír de casualidad acerca de lo que estamos hablando?

- Tom, Mary'nin John'a göz kulak olmasını rica etti.
- Tom Mary'nin John'a göz kulak olmasını rica etti.

- Tom le pidió a Mary que le pusiera un ojo a John.
- Tom le pidió a Mary que no perdiera de vista a John.

Kulak ve kollarındaki yaraların yanı sıra topallayarak yürüyor,

Además de cicatrices en orejas y brazos, camina cojeando,

Yumurtalara sifonuyla oksijen veriyor, onlara göz kulak oluyordu.

Oxigenaba los huevos con su sifón, los cuidaba.

Bir an için bavuluma göz kulak olur musun?

¿Podría echarle un ojo a mi maleta por un momento?

Tom Mary'nin onun hakkında konuştuklarına kulak misafiri oldu.

Tom oyó por casualidad a Mary hablar acerca de él.

Tom, Mary'nin John'a söylediğine istemeden kulak misafiri oldu.

Tom no pudo evitar oír lo que Mary le dijo a John.

Sırtlanlar, on kilometre öteden bile aslanlara kulak misafiri olabilir.

Las hienas pueden escuchan con disimulo a los leones desde más de diez kilómetros.

Eğer çocuklara göz kulak olursan, temizlenecek takım elbiseni alacağım.

Si cuidas a mis hijos, llevaré tu traje a que lo laven.

- Kulağınız sık sık ağrıyor mu?
- Sık kulak ağrısı yaşıyor musunuz?

¿Le duelen los oídos con frecuencia?

- Onu dinleme, o saçma sapan konuşuyor.
- Ona kulak asma; boş konuşuyor.

- No le escuches, está diciendo insensateces.
- No hagas caso, son todo pamplinas.
- Pasa de él, dice tonterías.

- Bana dikkatini vermen için ne yapabilirim?
- Bana kulak asman için ne yapabilirim?

¿Qué puedo hacer para que me hagas caso?

- Bilet alacağım sırada çantama göz kulak ol.
- Ben bir bilet alırken çantama dikkat et.

Échale una ojeada a mi bolso mientras compro un billete.

- Sadece kalbini izle.
- Sadece yüreğinin sesini dinle.
- Yalnızca yüreğinin sesine kulak ver.
- Sadece kalbinin sesini dinle.

Solo sigue a tu corazón.

Tom evde kaydettiği futbol maçını izlemek için can atıyordu ve birinin son skordan bahsetmesine kulak misafiri olduğunda sinirliydi.

Tom estaba deseando ver en casa el partido de fútbol que había grabado, y se enfadó al oír a alguien mencionar el resultado final.