Translation of "Kaldık" in Spanish

0.006 sec.

Examples of using "Kaldık" in a sentence and their spanish translations:

Zorunda kaldık.

que puedan combatir a estas bacterias.

Hayatta kaldık.

Sobrevivimos.

Geç kaldık.

Llegamos tarde.

Durmak zorunda kaldık.

Tuvimos que parar.

Biz Dorchester'de kaldık.

Nos quedamos en el Dorchester.

Biz sessiz kaldık.

- Nos quedamos en silencio.
- Nos quedamos callados.

Biz yolda kaldık.

Estamos colgados.

Insanın ilginçine kaldık artık

Estamos atrapados con lo interesante

Planımızdan vazgeçmek zorunda kaldık.

Fuimos obligados a abandonar nuestro plan.

Borcu silmek zorunda kaldık.

Él tuvo que cancelar la deuda.

Konferansın ortasında uyuya kaldık.

Me quedé dormido en medio de la clase.

Ölümle yüz yüze kaldık.

Nos encontramos ante la muerte.

Çabucak ayrılmak zorunda kaldık.

- Tuvimos que marcharnos enseguida.
- Tuvimos que irnos corriendo.

Manzaranın güzelliğine hayran kaldık.

Nosotros admiramos la belleza del escenario.

Londra'da iki hafta kaldık.

Estuvimos en Londres dos semanas.

Bir geceliğine Hakone'de kaldık.

Pasamos la noche en Hakone.

Küçük bir odada kaldık.

Nos hicieron quedarnos en una habitación pequeña.

Toplantıyı ertelemek zorunda kaldık.

Tuvimos que aplazar la reunión.

Biz amcamızın evinde kaldık.

Nos quedamos donde nuestro tío.

Biz zaten geç kaldık.

Ya se nos hizo tarde.

Taktiklerimizi değiştirmek zorunda kaldık.

Nos vimos obligados a cambiar nuestra táctica.

Biz biraz geç kaldık.

Llegamos un poco tarde.

Noel boyunca Hawaii'de kaldık.

Pasamos la Navidad en Hawái.

Şiiri ezberlemek zorunda kaldık.

Nos tuvimos que aprender el poema de memoria.

Senin yüzünden geç kaldık.

Llegamos tarde por tu culpa.

Gitmek istemedik fakat zorunda kaldık.

No queríamos ir, pero tuvimos que hacerlo.

Gölün kenarında bir otelde kaldık.

Nos alojamos en un hotel junto al lago.

Yağmur yağdığı için evde kaldık.

Como estaba lloviendo, nos quedamos en casa.

Kasabada en pahalı otelde kaldık.

Nos hospedamos en el hotel más caro de la ciudad.

O ve ben otelde kaldık.

Él y yo nos quedamos en el hotel.

Kıyıya gitme yerine gemide kaldık.

En vez de ir a tierra, nos quedamos en el barco.

Güzel gün batımına hayran kaldık.

Admiramos la hermosa puesta del sol.

Üç ay boyunca orada kaldık.

- Residimos ahí tres meses.
- Nos quedamos allí tres meses.

Biz ekonomik bir otelde kaldık.

Pasamos la noche en un hotel económico.

Üç yıldızlı bir otelde kaldık.

Nos hospedamos en un hotel tres estrellas.

Çoraplarını çabuk giy. Geç kaldık!

¡Ponte rápido estos calcetines! Vamos con retraso.

Çoraplarını çabuk giy, geç kaldık.

¡Ponete estas medias pronto! Estamos retrasados.

Hava kararana kadar dışarıda kaldık.

- Estuvimos fuera hasta que oscureció.
- Permanecimos fuera hasta que anocheció.
- Nos mantuvimos fuera hasta que se hizo de noche.

Korkarım ki burada sıkıştık kaldık.

Temo que nosotros estamos atrapados aquí.

Biz de tekrar yapmak zorunda kaldık.

así que tuvimos que hacerlo de nuevo.

Ve bazen inanılmaz aptallığa zayıf kaldık.

y a veces a la estupidez asombrosa.

Onların ricasına boyun eğmek zorunda kaldık.

Tuvimos que ceder ante su solicitud.

Işık söndü ve biz karanlıkta kaldık.

Se apagó la luz y nos quedamos en la oscuridad.

Hemen Amerika'ya hareket etmek zorunda kaldık.

Tuvimos que irnos a Estados Unidos en corto tiempo.

Boston'a gittik, orada bir hafta kaldık.

Fuimos a Boston, donde estuvimos una semana.

Sanırım biz zaten çok geç kaldık.

Creo que ya vamos con demasiado retraso.

Tom'un gitmesine izin vermek zorunda kaldık.

Tuvimos que dejar ir a Tom.

Biz istasyonun önünde bir otelde kaldık.

Nos quedamos en un hotel que estaba en frente de la estación.

Biz bir avukat tutmak zorunda kaldık.

Tuvimos que contratar a un abogado.

Bir dakika geç kaldık, otobüsü kaçırdık.

Llegamos un minuto tarde porque perdimos el autobús.

Otobüsü bir süre beklemek zorunda kaldık.

Tuvimos que esperar un poco al autobús.

Fırtınadan dolayı evde kalmak zorunda kaldık.

Tuvimos que quedarnos en casa por causa de la tormenta.

Dün gece polisi aramak zorunda kaldık.

Anoche tuvimos que llamar a la policía.

Lütfen acele et. Zaten geç kaldık

Haga el favor de apresurarse; ya llegamos tarde.

Yağmur yüzünden maçı iptal etmek zorunda kaldık.

- Tuvimos que cancelar el juego por la lluvia.
- Tuvimos que suspender el juego por la lluvia.

Hava çok soğuk olduğu için evde kaldık.

Nos quedamos en casa porque hacía mucho frío.

Biz yağmur nedeniyle toplantıyı ertelemek zorunda kaldık.

Tuvimos que posponer la reunión a causa de la lluvia.

Bütün gece hayalet hikâyeleri anlatarak uyanık kaldık.

Pasamos la noche despiertos contando historias de fantasmas.

Bir kaza yüzünden iki saat geç kaldık.

A causa de un accidente nos retrasamos dos horas.

Hava çok soğuktu, bu yüzden evde kaldık.

Hacía mucho frío, así que nos quedamos en casa.

Biz onun gitmesine izin vermek zorunda kaldık.

Tuvimos que dejarla ir.

O otelde üç gün iki gece kaldık.

Nos quedamos en el hotel tres días y dos noches.

Sivrisinekler içeri girmesin diye pencereleri kapatmak zorunda kaldık.

Tuvimos que cerrar las ventanas para que no entraran los mosquitos.

Asansör bozuktu ve biz beşinci kata yürümek zorunda kaldık.

El ascensor estaba fuera de servicio, y tuvimos que caminar hasta el quinto piso.

O kadar şiddetli yağmur yağıyordu ki gidişimizi ertelemek zorunda kaldık.

Llovía tanto que tuvimos que aplazar la salida.

Programda problem olduğu için yarının toplantısını iptal etmek zorunda kaldık.

Tuvimos que cancelar la reunión de mañana debido a un problema de horarios.

Sosyal hizmetleri aramak zorunda kaldık. Bu apaçık bir çocuk ihmali olayıydı.

Tuvimos que llamar a los servicios sociales. Este obviamente era un caso de abandono de menores.

O bir sandalye buluncaya kadar ve oturuncaya kadar beklemek zorunda kaldık.

Tuvimos que esperar hasta que ella encontró una silla y se sentó.

Mayıs ayında evlenecektik ancak evliliği Haziran ayına kadar ertelemek zorunda kaldık.

Nos íbamos a casar en mayo, pero tuvimos que posponer la boda hasta junio.

Kız kardeşim ve ben tatilde Fuji Dağı'nın dibindeki ufak bir köyde kaldık.

Durante las vacaciones, mi hermana y yo nos quedamos en una pequeña villa a los pies del monte Fuji.

27 Kasım günü gece yatağıma gittiğimde kör kedimi kucağıma aldım ve ona şunu dedim. "Bu dünyada seninle ben yalnız kaldık." Ama iki gün sonra kör kedim öldü ve yapayalnız kaldım.

Cuando me fui a la cama la noche del 27 de noviembre, cogí en brazos a mi gata ciega y le dije: "Tú y yo, estamos solos en este mundo". Pero dos días después, mi gata ciega murió y yo me he quedado completamente solo.