Translation of "Kalabalık" in Spanish

0.006 sec.

Examples of using "Kalabalık" in a sentence and their spanish translations:

Bugün kalabalık.

Está abarrotado hoy.

Kalabalık sakinleşti.

La multitud se tranquilizó.

- Hapishaneler aşırı kalabalıktır.
- Hapishaneler kalabalık.
- Hapishaneler aşırı kalabalık.
- Hapishaneler çok kalabalık.
- Hapishaneler fazla kalabalık.

Las cárceles están superpobladas.

Bugün yine kalabalık.

Hoy está abarrotado otra vez.

Orası tamamen kalabalık.

Está repleto de gente allá adentro.

Kalabalık balatayı sıyırıyor.

La multitud se está volviendo loca.

Kalabalık kazananı alkışladı.

La multitud aclamaba al ganador.

Kalabalık gittikçe büyüyor.

La multitud está haciéndose cada vez mayor.

Kalabalık konseri sevdi.

A la multitud le encantó el concierto.

Tiyatroyu kalabalık buldum.

Encontré el teatro abarrotado.

Kalabalık yine alkışladı.

La multitud aplaudió de nuevo.

Kalabalık ileri fırladı.

La multitud se precipitó hacia delante.

Kalabalık yol verdi.

El gentío retrocedió.

Kalabalık hâlâ bağırıyor.

La multitud sigue gritando.

Kalabalık ile birlikte gidin.

Continua con la multitud.

Kalabalık postanenin önünde toplandı.

La muchedumbre se reunió frente al correo.

Kalabalık oditoryuma akın etti.

La multitud se lanzó hacia dentro del auditorio.

Kalabalık dağılıncaya kadar bekle.

Espera hasta que la multitud se disperse.

Etrafta bir kalabalık toplandı.

Una multitud se reunió alrededor.

Kalabalık trende boğulacağımı düşündüm.

Yo pensé que me iba a sofocar en el tren lleno de gente.

Bu kalabalık beni endişelendiriyor.

Esta muchedumbre me pone nervioso.

Kalabalık kapıdan dışarı çıktı.

La gente salía en masa por la puerta.

Kalabalık, konuşmacının etrafında toplandı.

La multitud se congregó alrededor del orador.

Onlar kalabalık tarafından çiğnendiler.

Fueron arrollados por la multitud.

Kalabalık birkaç dakika alkışladı.

La multitud aplaudió por varios minutos.

Daha kalabalık kitleler halinde yaşıyoruz

vivimos en grandes multitudes

Orada büyük bir kalabalık vardı.

- Había una gran multitud ahí.
- Ahí había una gran multitud.

Dışarıda oynamak için çok kalabalık.

Está demasiado oscuro para jugar fuera.

Bir kalabalık bu caddeye toplandı.

Una multitud se agrupó en esta calle.

Otobüs bu sabah çok kalabalık.

El colectivo está muy lleno esta mañana.

Parkta büyük bir kalabalık vardı.

Había una gran multitud en el parque.

Partide büyük bir kalabalık vardı.

En la fiesta hubo una enormidad de gente.

Öfkeli bir kalabalık ona bağırdı.

Una horda enfurecida la gritó.

Beraber, göz korkutucu bir kalabalık oluşturuyorlar.

Juntos son una multitud intimidante.

O, bir gol attığında, kalabalık bağırdı.

La multitud chilló cuando él marcó un gol.

Tren, olacağını düşündüğüm kadar kalabalık değildi.

El tren no estaba tan lleno de gente como yo pensaba.

Dövüşü izlemek için bir kalabalık toplandı.

Se reunió una multitud para observar la pelea.

Büyük bir kalabalık başkanın konuşmasını bekledi.

- Una gran multitud esperaba el discurso del presidente.
- Una gran multitud esperaba que el presidente hablara.

Yollar günün bu saatinde çok kalabalık.

Las carreteras están muy transitadas a esta hora del día.

Bir kalabalık onu görmek için bekledi.

Una multitud esperaba verlo.

Yangın mahallinde büyük bir kalabalık toplandı.

Una gran multitud se reunió en el lugar del incendio.

Dışarıda büyük bir kalabalık toplanıp kargaşayı izlerken

Con grandes multitudes reunidas afuera viendo el caos,

O bir gol atınca kalabalık çılgına döndü.

La multitud chilló cuando él marcó un gol.

Konserde umduğumuzdan daha büyük bir kalabalık vardı.

En el concierto había una multitud mayor a la que habíamos anticipado.

Kalabalık kontrolden çıktı ve parmaklıkları kırıp geçti.

La multitud se salió de control y pasó por sobre la cerca.

Tokyo Japonya'daki başka bir şehirden daha kalabalık.

Tokio está más poblada que cualquier otra ciudad de Japón.

Keşke metro her sabah çok kalabalık olmasa.

Ojalá el metro no estuviera tan lleno todas las mañanas.

Kalabalık bir şehir hastanesinde gece nöbetindeki bir hemşire

Una enfermera en el turno de noche en un ocupado hospital urbano

Diğer hayvanlardan ayıran özelliği ise kalabalık guruplar halinde

la característica que lo distingue de otros animales es en grandes grupos

Bir sonraki tren bundan daha az kalabalık olacak.

El próximo tren estará menos lleno que éste.

En kısa yol her zaman en kalabalık olandır.

El camino más fácil es siempre el más concurrido.

Sıradaki numara, sihri kalabalık arasından seçilen herhangi bir nesneyle

El siguiente truco es un ejemplo de eso que llamo magia improvisada,

Diğeri, bir bomba aldı ve kalabalık bir kafeye gitti.

La otra fue con una bomba a un café lleno de gente.

Vahşi manzaraları ve kalabalık şehirlerinde epik bir savaş veriliyor.

A través de los paisajes salvajes y ciudades abarrotadas, se pelea una batalla épica.

Burası, Dünya'nın en kalabalık yerlerinden biri. Nüfusu, 20 milyon.

Es uno de los lugares más concurridos de la Tierra. Población: 20 millones.

Tom bağıran fanatik kızlardan oluşan bir kalabalık tarafından çevrilmişti.

Tom fue rodeado por una horda de fanáticas mujeres chillando.

Çok fazla insan yürüyor. Bu kadar kalabalık olacağını düşünmemiştim.

Anda muchísima gente. No pensé que iba a estar tan repleto.

Kalabalık saatteki bir trafik sıkışıklığı benim varışımı iki saat geciktirdi.

Llegué tarde porque el atasco de la hora punta me retraso dos horas.

- Bu restoran her zaman kalabalıktır.
- Bu restoran her zaman kalabalık.

Ese restaurante está siempre lleno.

Ya da, çok kalabalık olmayan yerlere gitmeye çalışıyorum, ormanda yürümek gibi.

o ir a un lugar despoblado y tomar una caminata en el bosque.

Ben bu yıl sessiz bir plaj bulmayı umuyorum; kalabalık plajlardan zaten bıktım.

Espero encontrar una playa tranquila este año, ya me cansé de las playas llenas de gente.

- Avrupa'da hiçbir şehir Tokyo kadar kalabalık değildir.
- Avrupa'da Tokyo kadar çok nüfuslu hiçbir şehir yoktur.

- Ninguna ciudad europea está tan poblada como Tokio.
- Ninguna ciudad de Europa está tan poblada como Tokio.