Translation of "Bob" in Spanish

0.009 sec.

Examples of using "Bob" in a sentence and their spanish translations:

- Bob iyi mi?
- Bob haklı mı?

- ¿Bob está bien?
- ¿Bob tiene razón?

- Bob okulda popüler.
- Bob okulda popülerdir.

Bob es popular en la escuela.

- Bob çok mutlu idi.
- Bob çok mutluydu.

- Bob era muy feliz.
- Bob estaba muy feliz.

- Bob sevimli bir kişidir.
- Bob kibar bir kişidir.
- Bob nazik bir insandır.

- Bob es un chabón copado.
- Bob es una buena persona.

Adı Bob Osteen

se llama Bob Osteen,

Bob benim arkadaşım.

- Bob es mi amigo.
- Bob es mi cuate.

Bob yüzüme baktı.

Bob me miró a la cara fijamente.

Bob tiyatro kulübünde.

Bob está en el club de teatro.

Bob arabasına bindi.

Bob entró en su coche.

Bob yemek pişirebilir.

- Bob puede cocinar.
- Bob sabe cocinar.

Bob senin amcan.

- Eso es todo.
- Bob es tu tío.
- Es así.

Evet, Bob, geleceğiz.

Sí, vendré, Bob.

Bana Bob diyebilirsin.

Puedes llamarme Bob.

- Onlar bana Bob diyorlar.
- Onlar bana Bob derler.

- Ellos me llaman Bob.
- Me llaman Bob.

- Bob konuşacak birini arıyordu.
- Bob bir muhatap arıyordu.

Bob buscaba alguien con quien hablar.

Bob bir mühendis oldu.

Bob se hizo ingeniero.

Bob eşinin gecikmesine sabırsızlandı.

Bob se puso impaciente por la demora de su esposa.

Bob onu tekrar gördü.

Bob lo volvió a ver.

Bob, çok çalışmaya alışkın.

Bob está acostumbrado al trabajo duro.

Bob hasta olabilir mi?

- ¿Bob se puede enfermar?
- ¿Puede Bob estar enfermo?
- ¿Bob puede estar enfermo?

Bob bana yardımcı oldu.

Bob me ayudó.

Lütfen bana Bob diyebilirsin.

Por favor, puedes llamarme Bob.

Bob altıda evde olacak.

Bob estará en casa a las seis.

Bob, bir vaiz oldu.

Bob se convirtió en un predicador.

Bob arkadaşına şikâyet etti.

Bob se quejó a su amigo.

Bob bir papaz oldu.

Bob se volvió pastor.

Bob sıkı çalışmaya alıştı.

Bob está acostumbrado al trabajo duro.

Bob öfkesini kontrol edemedi.

Bob no podía controlar su ira.

Bob zor işe alıştı.

Bob se acostumbró al trabajo duro.

Bob, kaya gibi yüzüyor.

Bob nada como una piedra.

Bob harika bir adam.

Bob es un chabón copado.

Bob amcasının evinde kaldı.

Bob se quedó en casa de su tío.

Bob sabahleyin kahvaltı hazırlar.

Bob prepara el desayuno en la mañana.

Bob ve Tom erkek kardeştirler.

Bob y Tom son hermanos.

Bob eve bir pencereden girdi.

Bob entró en la casa por una ventana.

Bob bir kaza geçirmiş olmalı.

Bob debe haber tenido un accidente.

Bob rock müziğe ilgisini kaybetti.

Bob perdió su interés en la música rock.

Bob eve çok geç geldi.

Bob vino a casa muy tarde.

Bob ve Mary teyp çalarlar.

Bob y Mary tocan la flauta.

Bob bana vurdu, ona değil.

Bob me pegó a mí, no a ella.

Evet, Bob bana yardım etti.

- Sí, Bob me ha ayudado.
- Sí, Bob me ayudó.

Bob o zaman bulaşıkları yıkıyordu.

Bob lavaba los trastes.

Bob buraya geldi, değil mi?

¿Bob vino aquí, no es así?

Bob salyangoz yedi,sonra kustu.

Bob se comió el caracol, y entonces vomitó.

Bob, tüm sorulara cevap verebilir.

Bob puede responder a todas las preguntas.

Bill Bob kadar uzun değil.

Bill no es tan alto como Bob.

Bob eve oldukça geç geldi.

Bob vino a casa muy tarde.

Bob da bir araba sürebilir.

Bob sabe manejar un coche también.

Favori Bob Dylan şarkınız nedir?

- ¿Cuál es tu canción preferida de Bob Dylan?
- ¿Cuál es tu canción favorita de Bob Dylan?

Bob ve Nora, hoşça kalın.

Adiós, Bob y Nora.

Bob bir lise öğrencisi iken utangaçtı.

- Bob era tímido cuando era estudiante de preparatoria.
- Bob era tímido cuando estudiaba en el instituto.

Bob senin gibi aynı yılda doğdu.

Bob nació el mismo año que tú.

Bob anne ve babasına nadiren yazar.

Bob no suele escribirles a sus padres.

Bob futbol maçını izlemede heyecanlı görünüyor.

Bob parece emocionado acerca de ver el partido de fútbol.

Bob bitiş çizgisine ilk önce ulaştı.

Bob alcanzó la línea de meta el primero.

Kate'i beklerken Bob ve Mary'yi gördüm.

Vi a Bob y a Mary cuando esperaba a Kate.

Suçlu Bob değil, onun ikiz kardeşi.

El criminal no es Bob sino su hermano gemelo.

Ona telefon ettiğimde Bob gitmek üzereydi.

Bob estaba a punto de irse cuando le llamé.

Bob bana ayda bir kez yazar.

Bob me escribe una vez al mes.

Kate'i beklerken, Bob ve Mary'yi gördüm.

Mientras esperaba a Kate vi a Bob y a Mary.

Bob saat 6.00'da geri dönecek.

Bob estará de vuelta a las seis.

Bob Marley'in felsefesi sizin de felsefeniz olsun

Deja que la filosofía de Bob Marley sea tu filosofía

Bob, bizim sınıfta İspanyolca konuşabilen tek öğrenci.

Bob es el único estudiante que puede hablar español en nuestra clase.

Bob bir çocuk olduğu için Boston'da yaşadı.

De niño, Bob vivía en Boston.

Bob Jane'e onun kişisel işlerine karışmamasını söyledi.

Bob le dijo a Jane que no interfiera en sus asuntos personales.

Bob Anne ile konuşmaya çalıştı, ama yapamadı.

Bob intentó hablar con Anne, pero no pudo.

Bob sık sık sigarayı bırakmak için çalışır.

A menudo, Bob intenta dejar de fumar.

Bob çok çekingendir ve kızlarla sohbet ederken kızarır.

Bob es muy tímido y se ruboriza cuando habla con chicas.

Amcanız Bob, akşam yemeği için bize davet etti.

El tío Bob nos invitó a cenar.

Bob kılık değiştirmiş olsa da görür görmez tanıdım.

A pesar de que Bob estaba disfrazado, lo reconocí tan pronto como lo vi.

Bob benim tavsiyemi dinleseydi, şimdi her şey tamam olacaktı.

Si Bob hubiera seguido mi consejo, todo estaría en orden ahora.

Bob maskeli olmasına karşın, ben onu bir bakışta tanıdım.

A pesar de que Bob estaba disfrazado, lo reconocí de un vistazo.

Her zamanki gibi, Bob bu sabah okula geç geldi.

Como es usual, esta mañana, Bob llegó tarde a la escuela.

Bob son treni kaçırdı ve bir taksiye binmek zorunda kaldı.

Bob perdió el último tren y tuvo que tomar un taxi.

Bob sadece gitar değil fakat aynı zamanda flüt de çalar.

Bob no solo toca la guitarra, sino también la flauta.

Bob portreyi hoş bir çerçeve ile çerçeveledi fakat o tepetaklak olmuştu.

Bob montó el retrato en un ostentoso marco, pero lo dejó invertido.

Herkes ona karşı çıktı fakat buna rağmen Sally ve Bob evlendiler.

Todos se oponían, pero Sally y Bob se casaron igualmente.

- Bu sefer Bob'un kazanma olasılığı yüksek.
- Bu sefer Bob muhtemelen kazanacak.

Probablemente Bob ganará esta vez.

Bob topladığı pulların neredeyse tümünü Tina'ya verdi ve kendisine sadece birkaç tane ayırdı.

Bob le dio a Tina casi todas las estampillas que había coleccionado, y se quedó solamente con unas pocas.