Translation of "Canlı" in Portuguese

0.006 sec.

Examples of using "Canlı" in a sentence and their portuguese translations:

Canlı canlı gömüldü.

Ela foi enterrada viva.

- O canlı gömüldü.
- Canlı canlı gömüldü.

Ele foi enterrado vivo.

İstanbul'un fethini canlı canlı izlemek istemez misiniz?

Você não gostaria de assistir a conquista de Istambul ao vivo?

Leyla, parası için Fadıl'ı canlı canlı yaktı.

Leyla consumia Fadil em vida para arrancar-lhe dinheiro.

Ben canlı hissediyorum.

Sinto-me vivo.

Tom canlı gömüldü.

Tom foi enterrado vivo.

Bütün köpekler canlı.

Todos os cachorros estão vivos.

Onlar canlı mı?

Estão ao vivo?

Hiçbir canlı gereksiz diyemeyiz

não podemos dizer que nenhuma criatura é desnecessária

Balık hâlâ canlı mı?

O peixe ainda está vivo?

Ben balığı canlı tutacağım.

- Vou deixar os peixes vivos.
- Vou manter os peixes vivos.
- Manterei o peixe vivo.

Konser canlı olarak yayınlandı.

O concerto foi transmitido ao vivo.

Kaplanı canlı yakalamayı başardılar.

Conseguiram capturar o tigre vivo.

Sanırım Tom hâlâ canlı.

- Acho que o Tom ainda está vivo.
- Eu acho que o Tom ainda está vivo.

Bu adadan canlı çıkamayacağız.

- Não sairemos vivos desta ilha.
- Não sairemos vivas desta ilha.

Ben maçı canlı izledim.

Assisti à partida ao vivo.

Bu kasaba canlı değil.

- Essa cidade não é habitável.
- Esta cidade é muito sem vida.

Burada yaşayan her canlı olacak.

Qualquer outro animal vai querer o mesmo.

Dünyadaki hemen hemen her canlı

quase todas as criaturas do mundo

Karıncaların öldüremeyeceği hiçbir canlı yok

não há criaturas formigas não podem matar

Biz aslanı canlı yakalamak zorundayız.

Temos que pegar o leão vivo.

Kazada çok sayıda canlı kayboldu.

Muitas vidas foram perdidas no acidente.

Onlar bir aslanı canlı yakaladı.

Eles pegaram um leão vivo.

Canlı bir balinayı asla görmedim.

Eu nunca vi uma baleia viva.

Onlar bir ayıyı canlı yakaladılar.

Eles pegaram um urso vivo.

Bu balık hâlâ canlı mı?

Este peixe ainda está vivo?

Hiç kimse buradan canlı çıkmıyor.

Ninguém vai sair vivo daqui.

Seni tekrar canlı görmeyeceğimi düşünüyordum.

- Pensei que jamais o veria vivo de novo.
- Pensei que jamais a veria viva outra vez.

Canlı bir ıstakoz yemek istemiyorum.

- Eu não quero comer uma lagosta viva.
- Não quero comer uma lagosta viva.

Bu fotoğraftaki gökyüzü çok canlı.

O céu desta foto está muito saturado.

Beni asla canlı ele geçiremeyeceksin!

- Você nunca me pegará com vida!
- Vocês nunca me pegarão com vida!

Müzede hiç canlı hayvan yok.

Não há nenhum animal vivo no museu.

Asla canlı bir ahtapot yemedim.

Nunca comi um polvo vivo.

Bunun uyarısı da sırtlarındaki canlı renk.

No dorso, tem cores vivas que indicam que é venenosa.

-Sektörü bitirdiniz. -Canlı çiçeklerimiz de var.

- Mataram a indústria. - Não, também temos naturais.

Her halde dünya da canlı kalmazdı.

de qualquer forma, o mundo não estaria vivo.

Kedi canlı bir fare ile oynuyordu.

O gato estava brincando com um rato vivo.

Büyükbabam 90 yaşında ve çok canlı.

O meu avô está com 90 anos e com muita saúde.

Canlı bir kaplanı nereden satın alabilirim.

Onde posso comprar um tigre vivo?

Fare canlı mı yoksa ölü mü?

O rato está vivo ou morto?

Onun canlı bir hayal gücü var.

Ela tem uma imaginação fértil.

Futbol maçı televizyonda canlı olarak yayınlandı.

A partida de futebol foi transmitida ao vivo na televisão.

Aşkın beni canlı tutan tek şey.

- O seu amor é a única coisa que me mantêm vivo.
- O teu amor é a única coisa que me mantêm vivo.

Ama tek virüs barındıran canlı yarasa değildir

mas não é o único vírus que contém morcego vivo

Canlılar arasında ekolojiyi bozan tek canlı ise

a única criatura que perturba a ecologia entre os seres vivos

Dünyada tek hayvan besleyen canlı insan diyebilirz

podemos dizer que existe apenas um animal que vive no mundo

Onun çok canlı bir hayal gücü var.

Ele tem uma imaginação muito fértil.

Tükenme tehlikesinde olan birçok canlı türü var.

Há muitas espécies em vias de extinção.

İlk öpücüğün tadı benim bellekte canlı kalır.

O sabor do primeiro beijo está vivíssimo em minha memória.

Bazı sebeplerden dolayı geceleri daha canlı hissediyorum.

- Por alguma razão eu me sinto mais vivo à noite.
- Por alguma razão, eu me sinto mais vivo de noite.
- Por alguma razão, me sinto mais vivo a noite.

Futbol maçı öğleden sonra saat beş'te canlı yayınlanacak.

A partida de futebol será transmitida ao vivo às cinco horas da tarde.

O bir canlı, dolayısıyla doğal olarak sıçıyor da.

É um ser vivo, então é claro que caga.

Ve bunlar buharlaşır ve canlı virüsü havada bırakabilir.

que evaporam e podem deixar o vírus pairando no ar.

Gerçek bir canlı sihirbazlık gösterisi izlemek ister misin?

Você quer ver um autêntico show de mágica ao vivo?

Bu canlı ışık olgusunu daha yeni yeni anlamaya başlıyoruz.

Só agora começamos a compreender este fenómeno vivo de luz.

O kadar zayıf ki sağlıklı ahtapotlar gibi canlı renkler çıkaramıyor.

Estava tão fraco que não criava as cores vibrantes de um polvo saudável

Bütün bunlara rağmen bu hayvanlar kâr için canlı hayvan pazarlarına gönderiliyordu.

No entanto, esses animais foram canalizados para os mercados úmidos para obter lucro.

Yaz aylarında bitkileri canlı tutmak için Tom bahçesini sabahları erkenden sulamak zorunda.

Nos meses de verão, Tom tem de regar o jardim de manhã cedo para manter as plantas vivas.

Biri diğerinden çok daha canlı olduğundan, orijinal ve kopya kolayca ayırt edilirler.

O original e a cópia são fáceis de distinguir, pois um é muito mais vívido que o outro.

Ama şunu yapabiliriz, bu göreve devam edip zehri canlı olarak bulmaya çalışmak için

Mas o que podemos fazer é continuar a missão e tentar ir buscar o antídoto à fonte,

İnsan ruhu yeryüzünde bulunduğu müddetçe; müzik, canlı bir varlık gibi ona eş ve destek olup büyük anlam katacak.

Enquanto o espírito humano florescer neste planeta, a música em alguma forma viva vai acompanhá-lo e sustentá-lo, dando-lhe expressivo significado.