Translation of "Bol" in Portuguese

0.007 sec.

Examples of using "Bol" in a sentence and their portuguese translations:

Bol bol dinlenmeyi unutma.

Tratem de descansar bastante mesmo.

Seçenek bol.

Há muitas opções.

Onun bol kitapları var.

Ela tem muitos livros.

Şimdi bol zamanım var.

Nós temos muito tempo agora.

Ayıracak bol zamanımız var.

Temos muito tempo de sobra.

Tabii ki. Bol şans!

Claro. Boa sorte!

Bol miktarda su var.

Tem bastante água.

Onların bol zamanı var.

Eles têm bastante tempo.

Pantanal'da mangrovlar bol mu?

Manguezais abundam no Pantanal?

Tom bol yiyecek getirdi.

Tom trouxe bastante comida.

Hâlâ bol zamanım var.

Eu ainda tenho muito tempo.

Ve bol bol kırık dal da var. İyi olacağız, ısınacağız.

e há muita lenha por aqui que vai servir para aquecer-nos.

Yeni geline de bol bol çocukları olsun diye buğday saçılırdı

O trigo seria espalhado para que a nova noiva tivesse muitos filhos.

Paniğe gerek yok. Zaman bol.

Não há motivo para pânico. Ainda há muito tempo.

Bu yıl bol karımız vardı.

Tivemos bastante neve este ano.

Avustralya'da mineraller bol miktarda bulunur.

Os minerais são abundantes na Austrália.

Kilerde bol miktarda yiyecek var.

Há muita comida na despensa.

Elbisenin bol bir eteği var.

O vestido tem saia rodada.

Size sınavlarınızda bol şans diliyorum.

Desejo-lhe muita sorte no exame.

Japonya'da doğal kaynaklar bol değildir.

Os recursos naturais não são abundantes no Japão.

Şubatta Brezilya'da bol yağış olur.

Chove bastante no Brasil em fevereiro.

- Çok su gerekli.
- Bol su gerekli.

Precisa-se de muita água.

Portakallar bol miktarda C vitminine sahiptir.

As laranjas são ricas em vitamina C.

Kendini açıklamak için bol fırsatın olacak.

Você vai ter muitas chances de se explicar.

Tom'un bol miktarda yardıma ihtiyacı olacak

O Tom terá muita ajuda.

Portakallar bol miktarda C vitamini içerir.

As laranjas são ricas em vitamina C.

Tom bol tereyağlı patlamış mısır sever.

Tom gosta de pipoca com bastante manteiga.

bol bol düşünmek ve yeniden düşünmek zorundaydık. Yalnızlık içinde geçirdiğimiz o yıllara çok şey borçluyuz.

tínhamos de pensar e repensar muito. Devemos muito àqueles anos de solidão.

Trene yetişmek için bol miktarda zamanın var.

Você tem bastante tempo para pegar o trem.

Şehirde çok sayıda evcil hayvan olduğundan seçeneği bol.

Com tantos animais domésticos aqui, ela tem opções.

- Hala yeterince zamanımız var.
- Hala bol zamanımız var.

Ainda temos tempo de sobra.

Bu ayı, bol miktarda fıstık ve meyve tüketiyor olmalı

Portanto, o urso está a comer muitos frutos secos e fruta,

Böyle bir altınfıçı kaktüsünde bol miktarda iyi sıvı bulunur.

O cato-barril contém muitos líquidos.

- Onun bankada çok parası var.
- Onun bankada bol parası var.

Ele tem muito dinheiro no banco.