Translation of "Parayı" in Polish

0.011 sec.

Examples of using "Parayı" in a sentence and their polish translations:

Parayı almalıydım.

Powinienem był wziąć pieniądze.

- Bana parayı göster.
- Göster bana parayı.

Pokaż mi pieniądze.

Tom parayı sever.

Tom lubi pieniądze.

Parayı kim aldı?

Kto zabrał pieniądze?

Parayı transfer edeceğim.

Przeleję pieniądze.

Parayı aldın mı?

Wziąłeś pieniądze?

Tom parayı çaldı.

Tom ukradł pieniądze.

- Biz parayı aramızda paylaştık.
- Parayı kendi aramızda bölüştük.

Podzieliliśmy się pieniędzmi pomiędzy sobą.

Parayı çaldığı için tutuklandı.

Został aresztowany, ponieważ ukradł pieniądze.

Baban parayı hiç umursamaz.

Mój ojciec zupełnie nie dba o pieniądze.

Parayı alıp altına yatırmıştım.

i zainwestowałem w złoto.

Onu parayı çalmakla suçlamamalıydım.

Nie powinienem był go oskarżać o kradzież pieniędzy.

- Borçlu olduğu parayı geri ödemek istiyor.
- Borçlandığı parayı geri ödemek istiyor.

Chce spłacić pieniądze które jest dłużny.

Ben bu parayı size vereceğim.

Dam ci te pieniądze.

Tom parayı çaldığını inkar etti.

Tom zaprzeczył, że ukradł pieniądze.

Bir grup gangster parayı çaldı.

Pieniądze ukradła grupa gangsterów.

Onlar beni parayı almakla suçladı.

Oskarżyli mnie o wzięcie pieniędzy.

Yanımdaki bütün parayı Tom'a verdim.

Dałem Tomowi wszystkie pieniądze, które miałem przy sobie.

Parayı ona geçen hafta ödedim.

Zapłaciłem mu w zeszłym tygodniu.

Parayı ödemem için ısrar ettiler.

Nalegali abym zapłacił.

Tom parayı kaptı ve koştu.

Tom chwycił pieniądze i uciekł.

- Böylesine büyük miktarda parayı nasıl aldın?
- Böyle büyük meblağda bir parayı nasıl aldın?

- Skąd wziąłeś tak pokaźną sumę pieniędzy?
- Jak zdobyłeś tyle pieniędzy?

Ödünç aldığı tüm parayı geri verdi.

Oddał wszystkie pieniądze, które pożyczył.

Tom bana ihtiyacım olan parayı vermedi.

Tom nie chce pożyczyć mi pieniędzy, których potrzebuję.

Tom bir sürü parayı miras aldı.

Tomek odziedziczył dużą sumę pieniędzy.

Yerinde olsam, parayı bir bankaya koyarım.

Na twoim miejscu włożyłbym te pieniądze do banku.

Tom yerdeki parayı almak için eğildi.

Tom się schylił by podnieść monetę z podłogi.

Tom Mary'nin ona verdiği parayı paketledi.

Tom schował pieniądze, które dała mu Mary, do kieszeni.

Onun gururu onun parayı almasına izin vermedi.

Jego duma nie pozwalała mu wziąć tych pieniędzy.

Yarın bana ödünç verdiğin parayı iade edeceğim.

Jutro oddam ci pieniądze, które mi pożyczyłeś.

O, ona parayı alması için nasihat etti.

Poradziła mu wziąć pieniądze.

Parayı eksiksiz bir şekilde teslim edeceğine söz verdi.

Obiecał, że niezawodnie zwróci pieniądze.

Mary bir bankacıyla evlenmek istiyor çünkü parayı seviyor.

Marie chce wyjść za bankiera, bo kocha pieniądze.

Dünya bir altın kuralı takip eder: Parayı veren düdüğü çalar.

Świat oparty jest na złotej zasadzie: kto ma złoto, ten ustala zasady.

İstersen evin anahtarını vereyim de git, masanın üstüne bıraktığım parayı al?

Chciałbyś może jeszcze dostać klucz do mieszkania, w którym leżą pieniądze?

Bir yıl önce benden ödünç aldığın parayı bana ne zaman geri vereceksin?

Kiedy oddasz mi pieniądze, które pożyczyłeś ode mnie rok temu?

Yapman gereken tek şey sormaktı ve istediğin kadar çok parayı sana ödünç verirdim.

Trzeba było poprosić, pożyczyłbym ci tyle pieniędzy, ile potrzebowałeś.