Translation of "Alıyor" in Polish

0.010 sec.

Examples of using "Alıyor" in a sentence and their polish translations:

Dişi, mesajı alıyor.

Wiadomość dotarła do samicy.

Diliyle koku alıyor.

Jego język zbiera zapachy.

İyi ücret alıyor.

Dobrze mu płacą.

Çok alkol alıyor.

Pije za dużo alkoholu.

Tom duş alıyor.

Tom bierze prysznic.

Değişiklikler yer alıyor.

Zachodzą zmiany.

Dikiş dersleri alıyor.

Ona bierze lekcje szycia.

Nefes alıyor mu?

Oddycha?

Gittikçe bataklık hâlini alıyor.

Robi się grząsko.

Ginza, Tokyo'da yer alıyor.

w dzielnicy Ginza wTokio.

...oselo işi ağırdan alıyor.

samica ocelota zwleka.

O, nefes alıyor mu?

Oddycha?

- Okula yürümek on dakikamı alıyor.
- Yürüyerek okula gitmem on dakikamı alıyor.

10 minut zajmuje mi dojście do szkoły.

Fakat sürü, tehlike kokusu alıyor.

Ale stado wyczuwa zagrożenie.

Yaz için planlarımız şekil alıyor.

Nasze plany na lato nabrały kształtów.

Her zaman pahalı elbiseleri alıyor.

Ona zawsze kupuje drogie ubrania.

Bir şeyin kokusunu alıyor musun?

Czujesz jakiś zapach?

O, kitapçıdan kitap satın alıyor.

Kupuje książki w księgarni.

O bir bilgisayar satın alıyor.

On kupuje komputer.

Bu gittikçe tehlikeli bir hâl alıyor.

Robi się dość niebezpiecznie.

New York'taki Meatpacking District'te yer alıyor.

w dzielnicy Meatpacking w Nowym Jorku.

New Caledonia'nın Nouméa bölgesinde yer alıyor.

w Numei, w Nowej Kaledonii.

Gece herkes rahat bir nefes alıyor.

Noc przynosi ulgę.

O, fırından bir pasta satın alıyor.

Ona kupuje ciasto w cukierni.

Peter bir erkek kedi satın alıyor.

Piotr kupuje kota.

Okula yürüyerek gitmek yarım saatimizi alıyor.

Dojście do szkoły zajmuje nam pół godziny.

İsmini göz alıcı bir saldırganlık gösterisinden alıyor.

Potrafi on dać pokaz agresji.

Gece yarısı geldiğinde herkes soğuktan nasibini alıyor.

O północy chłód dokucza wszystkim.

O, modern edebiyatı asıl branş olarak alıyor.

On robi doktorat z literatury współczesnej.

Arkadaşım Mike Oxford Üniversitesi'nde kimya eğitimi alıyor.

Mój przyjaciel Mike studiuje chemię na Unwiersytecie Oksfordzkim.

Tom gelecek yıl yeni bir ev satın alıyor.

Tom kupuje nowy dom w przyszłym roku.

Bu göl ülkede en derinler arasında yer alıyor.

To jezioro jest wśród najgłębszych w kraju.

Ancak sessiz alan bulmak gitgide daha zor bir alıyor,

Coraz trudniej znaleźć ciche miejsca,

Harika şekilde regoliti alıyor, ve yapı inşası için taşıyor.

idealny do przewożenia regolitu i dostarczania go do struktury.

- O şişmanlıyor gibi görünüyor.
- O kilo alıyor gibi görünüyor.

Ona wydaje się stawać coraz to grubsza.

- O iyi bir aylık kazanıyor.
- Güzel bir maaş alıyor.

Dostaje niezłą pensję.

Gerçekten de yapay zekâ çok sayıda rutin işi elimizden alıyor

Sztuczna inteligencja przejmuje wiele rutynowych prac,

Bu karşılaşmada, saldıran gergedan pirinç tarlasından geçen Hintli bir köylüyü hedef alıyor.

Tu widzimy nosorożca szarżującego na hinduskiego wieśniaka na polu ryżowym.

Bir hayvanla bu şekilde bir bağ kurup böyle deneyimler yaşamak, tam anlamıyla insanın aklını başından alıyor.

Taka więź i doświadczenia ze zwierzęciem są absolutnie zdumiewające.