Translation of "şans" in Polish

0.006 sec.

Examples of using "şans" in a sentence and their polish translations:

Şans dile.

Trzymaj kciuki.

Şans olduğunu düşünmüştüm

Myślałem, że to szczęście,

Bana şans dile!

Trzymaj za mnie kciuki!

Bana şans dile.

Życz mi szczęścia.

İkinci bir şans alacağız.

Dostaniemy kolejną szansę.

Barışa bir şans verin.

Daj szansę pokojowi.

Tom'a bir şans vermeliyim.

Muszę dać Tom'owi szansę.

Bana bir şans verin.

Daj mi szansę.

Onlara bir şans vermedin.

Nie dałeś im szansy.

Ona bir şans vermedin.

Nie dałeś mu szansy.

Lütfen bana şans dile.

Proszę, życz mi szczęścia.

- Tom bir şans daha aldı.
- Tom bir şans daha yakaladı.

Tom dostał kolejną szansę.

Tom'a bir şans daha verdim.

Dałem Tomowi kolejną szansę.

Bana bir şans daha ver.

Daj mi jeszcze jedną szansę.

Bana bir şans daha verin.

Daj mi jeszcze jedną szansę.

Ona bir şans daha vereceğim.

Dam mu jeszcze jedną szansę.

Size sınavda iyi şans dilerim.

Życzę powodzenia na egzaminie.

Şans diye bir şey yoktur.

Nie ma czegoś takiego jak szczęście.

Iyi şans sayesinde onlar kaçtı.

Uciekli dzięki niebywałemu szczęściu.

Tom'a bir şans vermemiz gerek.

Powinniśmy dać Tomowi szansę.

O bana son bir şans verdi.

Dał mi ostatnią szansę.

Kara kedilerin kötü şans getirdiklerine inanmıyorum.

Nie wierzę, że czarny kot przynosi pecha.

Dün havaalanında şans eseri onunla karşılaştım.

Spotkałem go wczoraj na lotnisku przez przypadek.

Biraz şans bazen beklenmedik bir başarıya götürür.

Odrobina szczęścia czasem prowadzi do niespodziewanego sukcesu.

Yıllar sonra şans eseri ona caddede rastladım.

- Spotkałem go przez przypadek na ulicy, po wielu latach.
- Spotkałam go przez przypadek na ulicy, po wielu latach.

Bana açıklamam için bir şans verir misin?

Dałbyś mi szansę do wyjaśnienia?

Mars'ın doğal çevre koşullarını incelemek için bir şans.

w konkursie na stworzenie tam miejsca do życia.

- Bugün şansın yaver gitti.
- Bugün şans yüzüne güldü.

Miałeś dziś szczęście.

Tom ve ben konuşmak için bir şans yakalayamadık.

Tom i ja nie mieliśmy okazji porozmawiać.

Kötü şans ya da bağışlanabilir bir hata için cezalandırılmayacaklardı.

Nikt nie karał ich za pecha albo zwykłe pomyłki.

Bazı insanlar on üç sayısının kötü şans getirdiğine inanırlar.

Niektórzy ludzie wierzą, że liczba trzynaście przynosi pecha.

- Sana son bir şans veriyorum.
- Sana son bir fırsat veriyorum.

Daję ci ostatnią szansę.

Bir saat içinde hazır olabileceğine dair herhangi bir şans var mı?

Jest szansa, że będziesz gotowy za godzinę?

Bir el daha poker oynayalım. Paramı geri kazanmak için bir şans istiyorum.

Zagrajmy jeszcze partyjkę pokera. Chciałbym mieć szansę się odegrać.

VisualPolitik'te her zaman dediğimiz gibi bir ülkeyi zengin yapan doğal kaynakları ya da şans

Jak zawsze w VisualPolitik, to co sprawia, kraj jest bogaty to nie są ich zasoby naturalne

Şimdiye kadar ebediyetin ne için var olduğunu bilmezdim. Aramızdan bazılarının Almanca öğrenmesine bir şans vermek içinmiş.

Nigdy nie wiedziałem po co jest wieczność. Ona jest po to, byśmy mogli nauczyć się niemieckiego.