Translation of "Yalnızca" in Japanese

0.009 sec.

Examples of using "Yalnızca" in a sentence and their japanese translations:

Yalnızca örnekleme adına

単純に 話を分かりやすくするために

Yalnızca biraz sıkıldım.

ちょっぴり退屈だ。

Yalnızca insanlar gülebilir.

笑うことのできるのは人間だけであります。

Dikkat! Yalnızca +18.

十八禁なので要注意!

Basitçe, nüfusumuz yalnızca büyümüyor,

端的に言って 世界人口が増えているだけではなく

"Yalnızca bir kere" kuralı,

一度きりの原則は とても強い規則であり

Şirket yalnızca yoğurttan değil,

会社が見捨てたのは ヨーグルトだけでなく

Yalnızca 146 milyon dolar.

1億4600万ドルに過ぎません

Bu yalnızca finansal açı.

ただ これは経済に限った話ですよね?

Ancak yalnızca sabit değil.

でも 氷は静止しているのではなく

Politika yalnızca enflasyonu hızlandıracak.

その政策は、インフレを加速させるだけだ。

Yalnızca Windows üzerinde çalışır.

それはWindowsでしか動作しない。

Yalnızca sessiz kalısan, kalabilirsin.

静かにさえしていればいてもいいよ。

Fransızca yalnızca Fransa'da konuşulmaz.

フランスで使われるのは、フランス語だけではありません。

Hayır, teşekkürler. Yalnızca bakıyorum.

- 結構です。ただ見ているだけです。
- いや結構です。ただ見ているだけです。

Yalnızca benimle gitmek zorundasın.

いっしょに付いて来てくれさえすればいい。

Yalnızca burada beklemek zorundasın.

あなたはここで待ってさえいればいいのです。

Sen yalnızca benim umudumsun.

あなただけが私の希望です。

"yalnızca bir kere" olarak adlandırılıyor.

「一度きり」の原則と 呼ばれています

Son 30 yılda yalnızca ABD'de

過去30年以上にわたり アメリカだけでも

Yorgun olan yalnızca ben değilim.

あいつも疲れてる

Yalnızca Dünya ve Ay ikizlerdir.

地球と月だけが双子なのです

Cesur olan yalnızca siz değilsiniz.

あなただけが勇敢なのではありません

Yalnızca insanların duyum düzeyine indirgiyorum

ただ人間が聞き取れる 周波数帯域にしただけです

Çizimler yalnızca görsellerin iletişimi sağlamıyor,

さて 絵はイメージを 伝えることができるだけでなく

Bu yalnızca bir tesadüf değil.

それはただの偶然ではありません

Yalnızca söylemekten çok daha güçlü.

単に言葉で伝えるよりも はるかに強力なのです

Yalnızca akademiden değil ayrıca hastalardan

世界中の患者達からの支持を

Çoğu kuşlar yalnızca gündüz görebilir.

たいていの鳥は昼間しか目が見えない。

Seni yalnızca on dakika bekleyebilirim.

10分だけ付き合おう。

Yalnızca beni kabul etmeni istedim.

私のことを受け入れて欲しいだけです。

Yalnızca üzgün olduğumu söylemeye geldim.

ただ謝りに来た。

Toplantıda yalnızca altı kişi vardı.

その会合にはわずか6人しかいなかった。

Bu yalnızca onun şemsiyesi olmalı.

これは彼のかさだろう。

Savaşın sonunu yalnızca ölüler görür.

ただ死者のみが戦争の終わりを見たのである。

Partide yalnızca altı kişi vardı.

パーティーには6人しか出席しなかった。

Ben yalnızca birkaç kelime biliyorum.

単語を2,3個知っているだけ。

Hey, yalnızca bir kez yaşarsın.

おい、人生は一度きりだよ。

Yalnızca birkaç kişi vaktinde geldi.

時間どおりに現れたのは2、3人しかいなかった。

Yeni ekonomi, yalnızca beş kural öneriyor.

新しい経済学は 5つの原則を提案します

Yalnızca Hindistan'da yılda 5.000 ölümden sorumlu.

インドだけで 年間 約5000人です

Yalnızca şu iki şeye ihtiyacımız var:

必要なのは次の2つだけです

Bir natüralistin yalnızca doğada özgür olmasıdır.

ナチュラリストが自然の中で ただ自由を満喫している時です

Buranın yalnızca eski bir fabrika olmamasıydı.

それが ただの古い工場では ないということでした

Ne yaptığımızı düşünürken yalnızca bunu hatırlayın.

仕事を考えるときは それを覚えておいてください

Amaç yalnızca bir soruya yanıt bulmak:

次の質問の答えを出すというものです

Yalnızca popülasyonlarının sağlıklı olmasıyla devam edebilir,

健全な個体が十分にいなければ 続きません

Ama atmosferde kalan karbondioksit yoğunluğu yalnızca

しかし大気中に存在する二酸化炭素は

Fotoğraf makineniz yalnızca benimkinin yarısı büyüklüğünde.

君のカメラは私のカメラの半分の大きさしかない。

Dünyamız yalnızca evrenin küçük bir parçasıdır.

われわれの世界は宇宙の小部分にすぎない。

O yalnızca son zamanlarda fikrini değiştirdi.

つい最近になって初めて彼女は考えを変えた。

Yalnızca on dakika daha bekleyemez misin?

せめてあと十分待ってくれませんか。

Yalnızca ben, soruyu doğru olarak yanıtlayabilirdim.

僕だけがその問題に正しく答えることができた。

Bu sabah buraya yalnızca ben geldim.

私は今朝ここに着いたばかりです。

Yalnızca Fransızca değil, İspanyolca da konuşuyor.

彼はフランス語だけでなくスペイン語も話す。

Tom yalnızca iyi görünümlü kızlarla ilgileniyor.

トムは面食いだ。

Bu kural yalnızca yabancılar için uygulanır.

この規則は外国人にのみ適用されます。

Oynamak için yalnızca bir rolün var.

あなたは役割を果たしさえすればよい。

Yalnızca sen değil ben de hatalıyım.

あなたばかりでなく私もまちがっている。

Vicdan olmadan bilim yalnızca ruhun mahvolmasıdır.

良心を欠いた学問は魂の廃墟以外のなにものでもない。

Bilgelik, yalnızca gerçekleri bilmekten ibaret değildir.

知恵というものは単に事実を知っているだけではない。

- Sadece İngilizce konuşabiliyorum.
- Yalnızca İngilizce konuşabilirim.
- Yalnızca İngilizce konuşabiliyorum.
- Yalnız İngilizce konuşabilirim.
- Yalnız İngilizce konuşabiliyorum.

英語は話すことはできます。

Ve bunun ne kadarı yalnızca yorumumuza dayanır?

どの程度まで それが単なる解釈に 基づいてるのでしょうか?

Bazıları İsveç'in yalnızca küçük bir ülke olduğunu

スウェーデンは ただの小さな国だから

İşte orada! Yorgun olan yalnızca ben değilim.

あそこだ あいつも疲れてる

Günümüzde yalnızca yüzlerce insan spor spikeri olabiliyor.

今はスポーツ実況者になれるのは ほんの何百人かで

Mayıs 1968'den yalnızca birkaç yıl sonraydı.

1968年5月の反体制運動から 数年しか経っていませんでした

Avrupalıların yalnızca %15'i okuma yazma biliyordu.

欧州における識字率は 15%未満でした

Bunun yalnızca %0,05'i sanat için ayrılsa

ほんの0.05%を 芸術振興にあてれば

Yalnızca sivil nüfusu kazanarak olduğunu fark etti

。 彼は自分の 部隊に

Buluşmaya yalnızca bir avuç dolusu insan geldi.

会合にはほんのわずかの人しか出てこなかった。

Bazıları yalnızca zaman geçsin diye kitap okurlar.

ただ時間つぶしに読書をする人もいる。

Fiyatı% 5 düşürürseniz yalnızca sipariş vermeyi düşünüyoruz.

それの価格を5%値引きしていただけるのでしたら、発注しようと思います。

Bunun yalnızca bir yanlış anlama olduğuna eminim.

確かにこれはただの誤解です。

Yalnızca burada yiyebileceğim bir şey yemek istiyorum.

ここでしか食べられないものを食べたい。

Bugün yalnızca küçük bir izleyici kitlesi var.

今日は客の入りが悪い。

İş birliğinin amacı, yalnızca hissedarları zengin etmek değildir.

企業の目的は単に株主利益の 最大化だけではないということです

Bu türlerden yalnızca birine bir şey olsa bile

いったん その種のどれかに問題が生じたら

Batı medenıyeti ise yalnızca birkaç saniye yaşamış olurdu.

西洋文明の存在は数秒のことです

Bu dillerin hiçbirinde "güzel" yalnızca "güzel" demek değildir.

どの言葉でも「beautiful(美)」は ただ単に美という意味ではありません

- Yalnızca bir kez yaşarsın.
- Sadece bir kez yaşarsın.

人間はこの世に一度しか生きない。

Ödevini yaptın mı? Toplantı yalnızca iki gün sonra.

下調べはしたかい。会議は2日後だよ。

- Sadece on beş dakika.
- Yalnızca on beş dakika.

ほんの15分ですね。

Onu anlamak için, yalnızca bu kitabı okumak zorundasın.

それを理解するには、この本を読みさえすればいい。

- Sadece bir gerçek var.
- Yalnızca bir gerçek var.

真実はいつもひとつ。

Ama bu yalnızca, hepimiz ciddiye alırsa işe yarar.

しかしこれはすべての人が協力しなければいけません。

Tom otuz dilde "Ben yalnızca Fransızca konuşabilirim." diyebilir.

トムは30の言語で「私はフランス語しか話せません」と言うことができる。

Yalnızca kulüp üyeleri bu odayı kullanma hakkına sahiptir.

クラブの会員だけがこの部屋を使用する資格を与えられている。

Beth, Sally'nin yalnızca suçsuz numarası yaptığını iddia etti.

サリーはやっていないふりをしているだけだと、ベスは主張しました。

Amerikan üniversitelerine başvururken, TOEFL skorunuz yalnızca bir etkendir.

アメリカの大学に応募する際に、トフルの成績は一つの要因でしかない。

Modern gemilerin yalnızca küçük bir mürettebata ihtiyacı var.

最近の船は乗組員が少なくすむ。

Ve bizim bu konu üzerine olacak çalışmalarımızın yalnızca başı.

この分野の研究の物語の 始まりに過ぎないのです

Şu andaki kitaba göre CEO’lar yalnızca yönetim kurullarına sorumludur.

現在の戦術論では CEOは取締役会に報告します

Yalnızca bir kişinin galip çıkacağı bir kriter oluşturmaktan kaçındım.

相性が良い「見込み客」を特定する基準を 定義したのです

çünkü anlamam gereken yalnızca kendi nefret ve zalimliğim yerine

というのも 私は今 自分の憎悪や残酷さを理解するより

Bunu tümden çözmemiz gerekiyor, yalnızca en aşırı olanlarını değil.

私たちは極端な場合だけでなく 全ての憎しみを解決しなければなりません

Yalnızca kocası ona yardım ederse, evdeki sorunların çoğu kaybolur.

夫が協力してくれさえすれば、彼女は家庭から大半の悩みの種を取り除くことができるだろう。

- Hayır, teşekkür ederim. Sadece bakıyorum.
- Hayır, teşekkürler. Yalnızca bakıyorum.

- 結構です。ただ見ているだけです。
- いや結構です。ただ見ているだけです。
- いいえ、ちょっと見ているだけです。

O yalnızca Almanca ve Fransızca değil, İngilizce de konuşuyor.

彼女はドイツ語とフランス語だけでなく、英語も話します。