Translation of "Yaşadığını" in Japanese

0.005 sec.

Examples of using "Yaşadığını" in a sentence and their japanese translations:

- Onun nerede yaşadığını biliyorum.
- Nerede yaşadığını biliyorum.

彼がどこに住んでいるのか知ってるよ。

Nerede yaşadığını biliyorum.

あなたがどこに住んでいるのか知っています。

Burada yaşadığını biliyorum.

あなたがここに住んでいるのを知っています。

- Onun nerede yaşadığını biliyor musun?
- Nerede yaşadığını biliyor musun?
- Nerede yaşadığını biliyor musunuz?
- Onun nerede yaşadığını biliyor musunuz?

彼女がどこに住んでいるか知っていますか。

Ona nerede yaşadığını sordum.

どこに住んでいるのですか、と私は彼にたずねた。

Ona nerede yaşadığını sordu.

彼は彼女にどこに住んでいるかを尋ねた。

Onun yaşadığını doğrulamak olanaksızdır.

彼が生きていることを確かめるすべはなかった。

Onun kimle yaşadığını düşünüyorsunuz?

彼女は誰といっしょに暮らしているとおもいますか。

Tom'un nerede yaşadığını öğrendim.

トムがどこに住んでいるか分かった。

Onun nerede yaşadığını bilmiyorum.

私は彼女が何処に住んでいるか知らない。

Onun nerede yaşadığını biliyorum.

彼がどこに住んでいるのか知ってるよ。

Onun şehirde yaşadığını biliyoruz.

- 私たちは彼女が市内に住んでいることを知っている。
- 私たちは彼女が都会に住んでいることを知っている。

Onun nerede yaşadığını sordum.

私は彼女がどこに住んでいるのか尋ねた。

Onun nerede yaşadığını düşünüyorsunuz?

彼はどこに住んでいると思いますか。

Kızın nerede yaşadığını biliyor musun?

君はその少女がどこに住んでいるのか知っていますか。

Bana onun nerede yaşadığını söyle.

彼女がどこに住んでいるかを教えてください。

Onun nerede yaşadığını merak ediyorum.

彼女は一体どこに住んでいるのかしら?

Nerede yaşadığını bana tekrar söyle.

どこに住んでいるかもう一度言って。

Tom'un nerede yaşadığını bile bilmiyorum.

私はトムがどこに住んでいるかさえも知らない。

Eskiden Boston'da yaşadığını söylediğini düşündüm.

あなたはかつてボストンに住んでいたと言っていたような気がしたのですが。

Tom senin Boston'da yaşadığını söyledi.

- トムが、あなたはボストンに住んでいると言ったんだ。
- 君はボストンで暮らしてるって、トムが言ってたよ。

Nerede yaşadığını kesin olarak söyleyemem.

私は彼がどこに住んでいるのかは確実にはいえない。

Tom'un nerede yaşadığını kimse bilmiyordu.

トムがどこに住んでいるのかは誰も知らなかった。

Bu evde kimin yaşadığını biliyorum.

- 私は誰がこの家に住んでいるのかを知っています。
- この家に住んでるのが誰か知ってるんだ。

Onun nerede yaşadığını biliyor musun?

あなたは彼がどこに住んでいるか知っていますか。

Tom Mary'nin nerede yaşadığını bilmiyor.

トムはメアリーがどこに住んでいるか知らない。

Bayan Hudson'un nerede yaşadığını biliyor musunuz?

ハドソンさんがどこに住んでいるか知っていますか。

O, bana onun nerede yaşadığını sordu.

彼は私に、彼女はどこに住んでいるのかと尋ねた。

O bize birçok zorluklarla yaşadığını söyledi.

彼は多くの困難を経験したと私たちに話した。

Tom'un Mary'nin nerede yaşadığını bildiğine inanamıyorum.

メアリーの住んでいる場所をトムが知っているなんて信じられない。

- Nerede yaşadığınızı biliyorum.
- Nerede yaşadığını biliyorum.

- あなたがどこに住んでいるのか知っています。
- 君がどこに住んでるか知ってるよ。

O evde kimin yaşadığını biliyor musun?

その家に誰が住んでいるか知っているの?

Bir sürü zorluklar yaşadığını hayal ediyorum.

大変苦労なさったと思います。

Tom'un nerede yaşadığını tam olarak hatırlayamıyorum.

トムがどこに住んでいるかがはっきりとは思い出せません。

Tom bana Mary'nin nerede yaşadığını söyledi.

トムはメアリーがどこに住んでいるか教えてくれた。

Şu evde kimin yaşadığını biliyor musun

その家に誰が住んでいるか知っているの?

- Bazı tilkilerin bu dağda yaşadığını biliyor muydun?
- Bu dağda birkaç tilki yaşadığını biliyor muydun?

この山に狐がいるって知ってた?

Özellikle maddi olarak neler yaşadığını merak ettim.

特に私が知りたいのは 彼女の経済感覚でした

Onlar, Tom'un gençliğinde hangi zorlukları yaşadığını bilmiyorlar.

- 彼らはどんな困難をトムが若いころに経験してきたかを知らない。
- トムが若い頃にどんな苦労を経験したか、奴らは分かってないんだ。

Onun nerede yaşadığını bana tam olarak söyle.

彼がどこに住んでいるか正確に教えてください。

O, kötü bir baş ağrısı yaşadığını söyledi.

- ひどい風邪に悩んでいる、と彼は言った。
- ひどい頭痛に悩んでいる。
- ひどい頭痛に悩んでいる、と彼は言った。
- ひどい頭痛に悩まされていると彼は言った。
- ひどい頭痛で悩んでいると彼は言った。

Bu kasabada gerçekten kaç kişinin yaşadığını öğrenmeye çalıştım.

この街に実際は何人の人が住んでいるのか知ろうとした。

Tom'a ne kadar süredir Hindistan'da yaşadığını sormak istedim.

トムがインドに住んでいた期間を聞きたかったんだよ。

Tom Mary'nin hâlâ ebeveynleriyle birlikte yaşadığını sandığını söyledi.

トムは、メアリーがまだ両親と暮らしていると思ったのだと言った。

- Hepimiz nerede yaşadığını biliyoruz.
- Hepimiz nerede yaşadığınızı biliyoruz.

私たちは皆あなたがどこに住んでいるか知っている。

Koltuk değnekli bir genç kız Tom'a nerede yaşadığını sordu.

松葉づえの若い女性はトムに住んでいるところを聞いた。

Bu kitap fillerin 100 yaşından daha fazla yaşadığını söylüyor.

象は100歳生きると、この本には書いてある。

Doğu Afrika'da bazı kabilelerin süt ürünleri ile yaşadığını duydum.

東アフリカの種族の中には、乳製品を主食にしているのがあるそうだ。

Ben tam olarak Kyoko'nun nerede yaşadığını bilmiyorum, ama Sannomiya yönünde.

京子がどこに住んでいるのか正確にはしりませんが、三ノ宮の方です。

- Polis suçlunun nerede yaşadığını ortaya çıkardı.
- Polis sabıkalının nerede olduğunu buldu.

警察は犯人がどこに住んでいるかを知った。

O, bir zamanlar yalan söyledi ve ona dolabında nadir bir yaratığın yaşadığını söyledi.

彼は昔、押し入れの中には珍しい生き物が住んでいると彼女に嘘をついたのでした。