Translation of "Ofiste" in Japanese

0.006 sec.

Examples of using "Ofiste" in a sentence and their japanese translations:

O ofiste.

彼は事務所にいます。

- Ben ofiste meşgulüm.
- Ofiste çok meşgulüm.

忙しくて会社にいます。

Beni ofiste arayın.

会社へ電話してください。

Dorothy ofiste değildir.

ドローシーは職場にいない。

Ofiste çok meşgulüm.

忙しくて会社にいます。

Yarın ofiste görüşürüz.

明日会社でね。

Tom ofiste mi?

- トムは会社にいる?
- トムは事務所にいる?

Bir gün ofiste otururken

ある日 私達がオフィスで座っているとき

Dün akşam ofiste çalışıyordu.

彼は昨夜オフィスで働いていました。

Bay Jones ofiste mi?

ジョーンズさんは事務所にいますか。

Sabah asla ofiste değildir.

彼は午前中は決して事務所にいません。

Amcam bu ofiste çalışıyor.

私のおじはこの事務所で働いている。

Ofiste sigara içmek kurallarımıza aykırıdır.

社内で煙草を吸うのは社の規則に反する。

Sabahları her zaman ofiste değildir.

彼はいつも午前中事務所にいるとは限らない。

Şu an, ofiste kimse yok.

ちょうど今はオフィスに誰もいない。

Ofiste olduğumda bana telefon etme.

私が事務所にいる間は電話をかけてよこさないでくれ。

Tom ofiste olanların iyice farkında.

トムはオフィスで何が起きているかよく知っている。

Ofiste bir pozisyon için başvurdum.

私はその会社に職を求めた。

Konser biletleri bu ofiste satışta.

- 演奏会の切符は当事務所で販売しています。
- コンサートチケットは当所で発売中です。

Tom hâlâ ofiste takılıyor mu?

- トムはまだ社内をウロウロしてるの?
- トムはまだ社内をぶらついてるの?

Yarın sabah beni ofiste ara.

明日の朝会社に電話してください。

O, ofiste benimle birlikte çalışır.

- 彼は会社の仲間です。
- 彼は私と同じ職場にいます。

Eğer araba yoksa, o, ofiste olamaz.

もし車が無いのなら、彼は事務所にいるはずがない。

Bu sabah onu ofiste görünce şaşırdık.

彼が今朝職場にいるのを見て私たちは驚いた。

Benim düşüncem ofiste pek geçerli sayılmaz.

私の意見は会社では買ってくれない。

Ofiste bir tane satın almak zorundasın.

切符売り場で買わなければなりません。

Sally ve ben aynı ofiste çalışıyoruz.

サリーは職場の仲間です。

Dün Bay Kinoshita gözlüklerini ofiste bıraktı.

木下さんは昨日眼鏡を事務所に置き忘れた。

Sonra ofiste oturup bunları kendimize sesli okurken

オフィスに腰を据えて 自分たちで音読しました

Ofiste onu bekleyen işten çıkarma bildirimi vardı.

彼女は会社で解雇通知を受けました。

O, benim bu ofiste çalışmama izin verdi.

彼は私を彼の会社で働かせてくれた。

Ben eve gittim ve Bill ofiste kaldı.

私は家路につき、ビルは会社に居残った。

Bu saatte ofiste bir ışık olması garip.

この時間に会社に電気がついているのは変だ。

Biz onu ofiste bulamıyoruz. O, işini bırakmış olabilir.

彼はオフィスにいない。仕事を辞めたのかもしれない。

O küçük bir maaş için ofiste sıkı çalışıyor.

彼女は安い給料にもかかわらずその会社で一生懸命働いている。

O zamandan beri ofiste insanlar için birçok yer tasarladık.

その後も私たちの事務所から 人々のための場所が沢山 生まれました

Eve gitmek ve ofiste işte kalmak arasında tereddüt etti.

彼は帰宅しようか居残って仕事を続けようかためらった。

Jane Cobb, onun şimdiki sekreteri, ofiste ona katlanabilen tek kişi.

コブ、今の秘書だけど、コブだけがこの事務所で彼に耐えられる人間なの。

Jack ve ben cumartesi günleri ofiste sırayla çalışmayı kabul ettik.

ジャックと私は、土曜日は交代でオフィスで働くことに同意した。