Translation of "Grup" in Japanese

0.007 sec.

Examples of using "Grup" in a sentence and their japanese translations:

Grup sahilde koşuyor.

そのグループは浜辺を走っている。

Bir grup siyahının köleleştirildiği

奴隷とされる黒人男性の一群から始まり

Bir grup gök bilimci,

2人の天文学者―

Grup dağa çıkmayı başaramadı.

一行はその山の登山に失敗した。

Grup altı üyeden oluşur.

そのグループは6人のメンバーで成り立っている。

Kuşlar grup halinde uçuyorlardı.

鳥は群れをなして飛んでいた。

Bir grup çocuk oynuyordu.

子供達の一団が戯れていた。

- Grup, hükümete verdiği desteği geri çekti.
- Grup, hükümete desteğini geri çekti.

その団体は政府への支持をとりやめた。

Bir grup kadının koştuğunu söylüyorum.

「走る女性の集団」 であればどうでしょう

Ve üç grup faturamız oldu.

3通の請求書を受け取りました

Ve grup kararı vermelerini istedik.

相談してグループの答えを 出してもらいます

Sonra üçerli grup olmalarını istedik.

それから3人ずつの グループになってもらい

Bir grup delikanlı bana yaklaşıyordu.

少年の一団が私の方にやってきた。

Bir grup gangster para çaldı.

ギャングの一団が金を盗んだ。

Grup saat kaçta çalmaya başlayacak?

バンドの演奏は何時に始まりますか。

Grup toplam 50 öğrenciden oluşmaktadır.

その団体は全部で50名の学生から成っている。

Grup öğretmen ve öğrencilerden oluşuyordu.

その団体は教師と学生から成り立っていた。

O balık grup olarak gezer.

その魚は群れを成して進んでいくのですね。

Gönüllü grup, köylülere su sağladı.

そのボランティアグループは村人に水を提供した。

Grup dört genç adamdan oluşturuldu.

そのグループは4人の若者から構成されていました。

Bir grup gangster parayı çaldı.

ギャングの一団が金を盗んだ。

O grup Dick tarafından kuruldu.

そのグループはディックが作った。

Bir grup delikanlı kavga ediyordu.

若者の一団がけんかをしていた。

Bir grup çocuk parkta oynuyorlardı.

子供たちの一団が公園で遊んでいた。

Patlamada bir grup insan öldü.

かなりの人が爆発で亡くなった。

Bir grup kentin içinden geçit açtı.

楽隊が先頭に立って市を行進した。

Grup, sosyal sorunları çözmek için çalıştı.

その団体は社会問題を解決しようとした。

Japonlar grup halinde seyahat etmeyi sever.

日本人は集団で旅行するのが好きだ。

Bir grup insan dışarıda bekleyip duruyordu.

かなりの数の人が待って外に立っている。

Bir grup bilim insanıyla bir araya geldi

ジャクソンは科学者たちと 力を合わせて

Bir grup insan kar botlarıyla yola koyuldular.

人々の一団はスノーブーツを履いて出発した。

Bir grup oluşturmak için bir araya geldik.

我々らは団結した。

Genç adam kızı bir grup serseriden kurtardı.

- その若者が女の子をちんぴらの連中から救った。
- その若い男性は、少女を不良の集団から助け出した。

Gençlerden oluşan bir grup yaşlı adama saldırdı.

若者のグループがその老人を襲った。

Bir grup Hintli erkek çocuğuna öğretmenlik yaptı.

彼はインドの少年のグループを教えた。

Bir grup yabancı Edo'ya geldi, yani Tokyo.

外国人の一団が江戸、つまり東京に到着した。

Bir grup bilim adamı onlarla birlikte gemideydi.

彼らといっしょに科学者たちの一行が乗っていた。

Bir grup genç, oyun alanında hentbol oynuyor.

青年の一団が運動場でハンドボールをしている。

Grup altı kız ve dört adamdan yapıldı.

その一行は6人の少女と4人の少年から成っていた。

Yani hiçbir zaman bir grup hâlinde hareket etmezler.

集団で何かをすることはない

Ve aşağıda bodrumda uyuyan bir grup daha vardı.

階下の地下室にも沢山 寝ていました

Bir grup bilim adamı deneyi kaydetmek hazır bekledi.

その実験を記録しようと、大勢の科学者が待機した。

Japonya'da, öğrencilerin özverili ve grup merkezli olması gerekiyor.

日本では、学生は自己を主張せず、グループ中心になるものとされている。

Bir yatırımcı grup firmanın kaldıraçlı satın alımını deniyor.

投資家グループは企業買収を企てています。

Bir grup yabancı öğrenci, Akira'nın lisesini ziyaret etti.

外国からきた生徒達の一行がアキラの高校を訪問した。

Bu sabah okula giderken bir grup yabancı gördüm.

今朝、登校の途中で外国人の一団に会いました。

Bir grup insan bana orada yemek yemememi söyledi.

そこでは食べるなと少なくない人に言われた。

Kusurunuzu benimsemek, bir grup insanı değişmez bir özelliği için

自分の汚名を受け入れることは 不変の特徴に基づいて 特定の集団を

Singapur'un tam merkezinde bir grup düz kürklü su samuru.

‎シンガポールの中心に住む ‎ビロードカワウソの群れだ

Orta kısımda ise 5 milyarlık dev bir grup var

中間には50億人もの人々がいます

Öğretmen öğrencilerin ikili grup halinde diyaloğu patik yapmalarını istedi.

先生は生徒に、2人一組になって対話の練習をするように言った。

Gönüllü grup savaş mağdurlarının yiyecek ve ilaç eksikliğini gideriyor.

ボランティアグループの人達は戦争被害者に食料と医薬品を配った。

Grup o gürültünün zararlı olduğunu hatırlatmak için posterler astı.

その団体は騒音が有害なことを人々に思い起こされるためにポスターを掲げた。

Bir grup yabancı Edo'ya başka bir deyişle Tokyo'ya geldi.

外国人の一団が江戸、つまり東京に到着した。

Bir grup yağmur ormanlarını korumak için bir kampanya başlattı.

ある団体が雨林を保護する運動を起こした。

Ailelerin ve bir grup insanın işten çıkarıldığını, eksik iş olanaklarını,

いくつもの家族やコミュニティの 失業に始まり

Şirket savaştan hemen sonra başlayan bir grup girişimci tarafından alındı.

その会社は戦後すぐに同社を始めた何人かの企業家が保有している。

Bu iki etnik grup arasındaki tutum farklılıklarını tanımlamak yeterli değildir.

この2つのエスニック・グループの態度の相違点を記述するだけでは十分ではない。

Japonlar grup ya da organizasyona bireyden daha fazla dikkat etmektedir.

日本人は個人よりもグループや組織の方により多くの注意を払う。

Grup hâlinde gezmek, yüksek sesle müzik çalmak, fener ve sopa taşımak

集団で歩き 音楽をかけ 明かりや棒を持つなど―

Bunun cevabı için küçük ama büyüyen bir grup genç araştırmacıya ulaştım,

それを見出すため 私は小規模ながら拡大中の 若手研究者グループと連携しました

Grup, yaklaşmakta olan parti hakkında konuşmak için bir boğa oturumu planlıyordu.

あのグループは近く開催するパーティーについての打ち合わせをしようとした。

- 81 yaşındaki büyükbabası onunla gurur duyuyor.
- Yeni girişim bir grup girişimci tarafından finanse edildi.

新しい事業は何人かの事業家によって資金を賄われた。

Bir grup insanın bizimle birlikte su kayağına gideceğini düşünmüştüm. Fakat kesinlikle başka hiç kimse gelmedi.

- たくさんの人が私たちと水上スキーに行くと思っていたが、他に誰ひとりとして現れなかった。
- 大勢の人が私たちと水上スキーに行くと思ったが、全く誰も姿を見せなかった。