Translation of "Getirdi" in Japanese

0.012 sec.

Examples of using "Getirdi" in a sentence and their japanese translations:

Tom ne getirdi?

トムは何を持ってきたの?

Tom bunu getirdi.

それをトムは持ってきました。

- Elmalar, portakalllar, ve benzerlerini getirdi.
- Elma, portakal falan getirdi.

彼女がリンゴやミカンなどを持ってきた。

Seni buraya ne getirdi?

- 君はどうしてここに来たのか。
- 何の用でここまできたのですか。
- 何の用でここに来たのですか。
- なぜ君はここに来たのか。
- どのようなご用件でいらっしゃいましたか。

Devrim birçok değişiklikler getirdi.

- 革命によって多くの変化が起こった。
- その革命によって多くの変化が起こった。
- その革命が多くの変化を引き起こしている。

İlaç çok uykumu getirdi.

その薬を飲むと私はとても眠たくなりました。

Fırtına ağır kayıplar getirdi.

その暴風雨は大損害をもたらした。

Dükkân deri ürünler getirdi.

その店は革製品を使っていた。

Deprem neredeyse felaket getirdi.

その地震は大災害をもたらした。

Onun çığlığı polisi getirdi.

彼女の叫びが警察を呼び寄せた。

Seni buraya kim getirdi?

誰が君をここにこさせたのか。

Savaş ülkeye yıkım getirdi.

戦争はその国に破滅をもたらした。

Bugün öğle yemeğini getirdi.

彼は今日、お弁当を持って来た。

O görevini yerine getirdi.

- 彼は任務を成し遂げた。
- 彼は任務を完了した。
- 彼は使命を果たした。

Sonunda ricamı yerine getirdi.

彼はついに私の要望に従った。

Seni Kore'ye ne getirdi?

韓国にはどういったご用で来られましたか?

Bill bana kitap getirdi.

ビルは私にその本を持ってきてくれた。

Tom serinletici içecekler getirdi.

トムさんは飲み物を買ってきました。

- Tom Mary'ye bir hediye getirdi.
- Tom, Mary'ye bir hediye getirdi.

トムはメアリーにプレゼントを持ってきた。

- Tom Mary için bir hediye getirdi.
- Tom, Mary'ye bir hediye getirdi.

トムはメアリーにプレゼントを持ってきた。

Garson yeni bir tabak getirdi.

給仕は新しいお皿を持ってきた。

TV setimizi aşağıya bodruma getirdi.

パパは、テレビを地下室に持ってきたの。

Bana bir parça bilgi getirdi.

ニュースを一つ持ってきた。

Şiddetli yağmur vadiye sel getirdi.

- 激しい雨がその流域に洪水をもたらした。
- その大雨で谷間に大水が起こった。

Babam beni buraya arabayla getirdi.

父はくるまでここにつれてきてくれた。

Onun evliliği ailesine mutluluk getirdi.

彼女は結婚して両親は幸せだ。

Tekrarlanan suçları onu mahkemeye getirdi.

彼は非行を繰り返した結果法廷に立たされた。

O, onu bizim yerimize getirdi.

彼は彼女を連れてうちをたずねてきた。

Beni bu hâle o getirdi.

- 彼が私を現在の私にしてくれた。
- 彼が私をいまの私にしてくれた。
- 彼が今日の私を育ててくれた。
- 私が今日あるのは彼のおかげだ。

Beni bugünkü durumuma büyükbabam getirdi.

祖父が私を今日の私にしてくれた。

Şirketi bugünkü durumuna büyükbabam getirdi.

祖父が会社を今日ある姿にした。

O, arabasında beni geri getirdi.

彼は私を車でつれて帰ってくれた。

Bana Almanca birçok roman getirdi.

彼女は私にドイツ語の小説を多く持ってきてくれた。

Çay istediğimde, bana kahve getirdi.

紅茶を頼んだのにコーヒーが来た。

Çiçekler onun keyfini yerine getirdi.

彼女は花に慰められた。

Seni bu kente ne getirdi?

この街へは何のようで来たのですか。

Teyzem bana bazı çiçekler getirdi.

叔母は私に花を持ってきてくれた。

Bana takımımızın kazandığı haberini getirdi.

彼は私に私達のチームが勝ったという知らせを持ってきた。

O, bize üzücü haber getirdi.

彼は私たちに悲しい知らせをもたらした。

Birkaç turistik eşyayı geri getirdi.

彼はお土産をもって帰った。

Bugünkü durumuma beni amcam getirdi.

私が今日あるのは伯父のおかげです。

O bir sorunu gündeme getirdi.

彼は問題提起した。

Karısı ikiz erkekler dünyaya getirdi.

彼の妻は双子の男の子を産んだ。

- O bana bir bardak çay getirdi.
- O, bana bir fincan çay getirdi.

- 彼女は私にお茶を一杯持って来ました。
- 彼女は私にお茶を一杯持ってきてくれました。

- Amcam bize yeni bir televizyon getirdi.
- Dayım bizim için yeni bir TV getirdi.

おじは私たちに新しいテレビを持って来てくれた。

Bir şekilde, insanları bir araya getirdi,

ある意味 世界を完全に結び付けた

Birkaç dakikalık yürüyüş beni parka getirdi.

数分歩くと公園に着いた。

Kısa bir yürüyüş beni göle getirdi.

少し歩くと湖についた。

Sıkı çalışma, Japonya'yı bugünkü haline getirdi.

勤労によって日本は今日の日本になった。

Sıkı çalışma onu bulunduğu yere getirdi.

勤勉さが今の彼をつくりあげた。

Bir saatlik yol bizi havaalanına getirdi.

一時間車に乗って私達は空港に着きました。

Bill bana bir bardak su getirdi.

ビルは私に水を一杯持ってきてくれた。

İyi haber, onun gözlerine gözyaşı getirdi.

その明るい知らせを聞いて彼女は目に涙を浮かべた。

Müziğin güzelliği onun gözlerine gözyaşı getirdi.

その美しい音楽を聞いて、彼女は涙をうかべた。

Resim bir sürü anıyı geri getirdi.

その写真はいろいろな思い出をよみがえらせた。

O, bayana bir bardak su getirdi.

彼はその女性に水を持ってきてあげた。

O, kazaya ayrıntılı bir açıklama getirdi.

彼はその事故のことをくわしく述べた。

Savaş kente ölüm ve yıkım getirdi.

戦争はその街に死と破壊をもたらした。

O resim birçok anıları geri getirdi.

その写真はいろいろな思い出をよみがえらせた。

Birkaç dakikalık yürüyüş bizi parka getirdi.

数分歩いて私達は公園へ来た。

O, bugün onun öğle yemeğini getirdi.

彼女は今日、お弁当を持って来た。

Onun hikayesi mutlu çocukluğumuzu geri getirdi.

彼女の話で楽しい子供時代を思い出した。

O, mutlu şekilde ricamı yerine getirdi.

- 彼女は快く私の願いを聞いてくれた。
- 彼女は二つ返事で私の願いを聞き入れてくれた。

Oturur oturmaz o bize kahve getirdi.

私たちが座るとすぐに彼女はコーヒーを持ってきた。

O bana bir bardak çay getirdi.

彼女は私にお茶を一杯持ってきてくれました。

Bu resim, öğrencilik günlerimi aklıma getirdi.

- この写真を見ると私は学生時代を思い出す。
- この写真は私に学生時代を思い出させてくれる。

Bu sözler onun gözlerinden yaş getirdi.

この言葉に彼女は泣いた。

Başarısı onu kıskançlık hedefi haline getirdi.

彼女の成功は彼女を嫉妬の標的にした。

Birisi bize bir miktar üzüm getirdi.

誰かがわたしたちのところへブドウを持ってきてくれた。

Avukat yeni bir kanıt gündeme getirdi.

弁護士は、新しい証拠を提出した。

Ve uyuşturucu ticaretinin azaltılması zor hâle getirdi.

麻薬取引を断ることが 難しくなってしまったんです

Bakın, orman bizi bu büyük açıklığa getirdi.

ジャングルから開けた 場所に出た

Radyo ve plaklar müziği arabalarımıza, evlerimize getirdi.

ラジオやレコードが 音楽を車内や家庭にもたらしました

Kız bana bir kırmızı beyaz gül getirdi.

少女は赤と白が混じったバラを1本私にもってきてくれた。

Ne seni buraya bu kadar erken getirdi?

どうして君はこんなに早くここへ来たのですか。

Fırtına geminin limandan ayrılmasını imkansız hale getirdi.

- その船は嵐のため出航できないだろう。
- その船は嵐のため出港できないだろう。
- その船は嵐のために、出港出来ないだろう。

Onun başını desteklemek için birkaç yastık getirdi.

彼は頭をのせるため二三のクッションを持ってきた。

Birkaç dakikalık yürüyüş onu hayvanat bahçesine getirdi.

彼は2、3分歩いたら動物園に出た。

Başkan'ın konuşması Amerikan halkında bir değişiklik getirdi.

大統領の演説はアメリカ国民に変革をもたらした。

Hepsi onun ölümünden duyduğu üzüntüyü dile getirdi.

彼らはみな彼女の死に遺憾の意を表した。

Benim eski arabam bana 100 dolar getirdi.

私の中古車は100ドルで売れた。

Şiddetli yağmur sel getirdi, hasara sebep oldu.

大雨は洪水となって被害を与えた。

Modern teknoloji hayatımızı daha konforlu hale getirdi.

- 現代の科学技術のおかげで、私たちの生活は快適になった。
- 現在の科学技術のおかげで私たちの生活は快適になった。
- 現代科学技術は私たちの生活をより快適にしてくれている。

Bu ürün bize büyük bir kar getirdi.

この製品のお陰で我が社は大きな利益をあげた。

(Senin) Davranışların ailemizin üzerine kara leke getirdi.

お前のふるまいはわが家の名を汚した。

Mary daima yiyebileceğinden daha fazla yemek getirdi.

いつもメアリーは自分では食べきれないほどの食べ物を持って来た。

O bir devlet adamı işlevlerini yerine getirdi.

彼は政治家の職務をはたした。

Biz oturur oturmaz, o bize kahve getirdi.

私たちが座るとすぐに彼女はコーヒーを持ってきた。

Yaklaşık bir saatlik yürüyüş bizi göle getirdi.

約1時間歩くと私たちは湖の所に来た。

Tom toplantımızda ilginç bir soru gündeme getirdi.

トムは会議で、面白い質問をしたんですよ。

Televizyon ve VHS, sporu ve dramayı salonumuza getirdi.

テレビやビデオが スポーツやドラマを お茶の間にもたらしました

Bu beni dijital bir işaret fişeği haline getirdi.

私は ネット上で 槍玉に挙げられるようになった

Yeni patron şirketi daha iyi bir hale getirdi.

新社長は、会社の体質を堅固なものに作り上げた。

Burs onun eğitimine devam etmesini mümkün hale getirdi.

奨学金がもらえたおかげで彼は学業を続けることが出来た。

Betty bazı güller ve Jane bazı karanfiller getirdi.

べティはバラを数本、ジェーンはカーネーションを数本もってきた。

Babam her sabah yürümeyi bir kural haline getirdi

父は毎朝、散歩することにしている。

Newsweek dergisine gönderdiği bir mektupta görüşünü dile getirdi.

彼は手紙でニューズウィーク誌に自分の意見を伝えた。

Büyük bir ateş bütün kasabayı kül haline getirdi.

大火事のために町全体が灰になってしまった。

Acil bir telgraf onu Tokyo'ya aceleyle geri getirdi.

至急電報が彼女を大急ぎで東京に連れ戻した。