Translation of "Elbette" in Japanese

0.008 sec.

Examples of using "Elbette" in a sentence and their japanese translations:

Elbette.

- もちろんさ。
- もちろんです。
- もちろん。

Elbette yapardım.

もちろん 行います

Elbette ilgileniyorlar.

もちろん そうです

Elbette bilebiliriz.

もちろんそうします

Elbette gideceğim.

- もちろん私も行きます。
- もちろん、行くよ。

Elbette şaşırdım.

ほんとに驚いたよ。

Elbette. Derhal.

はい、わかった。すぐにお持ちする。

''Elbette var.'' dedim,

私は「あるよ」と

Elbette zaman aldı --

時間はかかりました

Elbette ben bekleyeceğim.

もちろん待ちますよ。

Elbette. İyi şanslar!

いいぞ。頑張れよ。

Elbette, geri geleceğim.

- もちろん、戻ってくるよ。
- もちろん、帰ってくるさ。

Seni elbette seviyorum.

あなたが好きなのです。

- Elbette.
- Doğal olarak.

当然だよ。

Elbette partiye gidiyorum.

もちろん、パーティーに行くわ。

Elbette doğru zaman geldiğinde

しかし その時になれば

“Evet, elbette,” demenin başlangıcıdır.

「ああ 当たり前じゃない」

Elbette deniz hayatı bulunmaktadır,

そしてもちろん 微生物や魚から

Elbette o ondan bağımsızdır.

確かに彼は両親から独立している。

Elbette yerel hastaneler olmalı.

もちろん地域独自の病院もあるべきだ。

Sana yardım edeceğim, elbette.

もちろん、あなたを手伝ってあげますよ。

Telefonunuzu kullanabilir miyim? - Elbette

「電話をお借りしてもいいですか」「どうぞどうぞ」

"Sözlüğünü kullanabilir miyim?" "Elbette."

「辞書をお借りしていいですか」「どうぞどうぞ」

"Seninle gidebilir miyim?" "Elbette."

「一緒に行ってもいいですか」「どうぞ」

Elbette o testi geçti.

もちろん、彼女は試験に合格した。

Elbette o İngilizce konuşabilir.

彼女はもちろん英語が話せます。

Elbette mektubu İngilizce yazacağım.

もちろん、英語で手紙を書きます。

O elbette kiliseye gelecek.

彼はきっと教会へ来るだろう。

O, İngilizce konuşabilir, elbette.

彼女はもちろん英語が話せます。

Elbette pek çok çözüm denendi --

もちろん様々な解決策が試されました

Elbette o yeterince şüphe uyandırdı.

案の定、彼は疑念を抱いていた。

Eğer istiyorsan elbette onu alabilirsin.

- もちろん欲しければとってもいいよ。
- もちろん、欲しければとってもいいですよ。

Elbette çok iyi araba sürebilirim.

- もちろん、私は大変上手に車を運転できます。
- もちろん、じょうずに車を運転できます。

O elbette toplantıdaydı ama uyuyordu.

なるほど彼は会合に出ていたが眠っていた。

O elbette beni görmeye gelecek.

- 彼は必ず会いに来るだろう。
- 彼はきっと私のところへ来るでしょう。

- Elbette.
- Tabii ki.
- Besbelli ki!

- もちろんだよ!
- もちろんさ。
- もちろん!
- もちろんです。

- Tabii, memnuniyetle.
- Elbette, memnuniyet duyarım.

もちろん、喜んで。

Beyni anlamak için, elbette, beyinleri araştırmalıyız

脳を理解するためには 脳を研究する必要があります

Siyasetçilerimizin, dini liderlerimizin -- elbette saygı çerçevesinde --

アフリカの責任者である 政治家や宗教指導者たちには

Elbette, cumaları ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz.

もちろん 未来のための金曜日は 知っていますよね

Elbette, her ikisi de doğru değildi.

もちろん実際には どちらでもありませんでした

"Bu gece seni arayabilir miyim?" "Elbette."

「今夜電話してもいい?」「いいよ」

İstasyona varır varmaz elbette yolu bulacaksın.

- いったん駅に着けば、大丈夫道が分かりますよ。
- いったん駅に着けば、無事に行き方がわかりますよ。

Elbette üstesinden gelmeleri gereken devasa engeller var

乗り越えるべき困難があっても

Bugün elbette sıcak! Yanlış türde kıyafet giydim.

今日暑いね! 着てくる服間違えたわ。

''Elbette tutku önemli olan tek şey değil

「もちろん情熱だけが 重要とは言わない

elbette bu çok değerli bir kariyer olurdu

いうまでもなく 価値ある仕事だからです

- Söylemeye gerek yok, o haklıdır.
- Elbette, o haklıdır.

言うまでもなく彼が正しい。

Lütfen bana ne olduğunu söyle, laf aramızda elbette.

何があったか教えてください、もちろんここだけの話で。

O ünlü bir adam, elbette ben ondan hoşlanmıyorum.

彼は確かに有名人だが、嫌いな男だ。

- "Size katılabilir miyim?" "Elbette."
- "Size katılabilir miyim?" "Tabii."

「私もご一緒してかまいませんか?」「もちろんです」

Elbette, dişi yaban arısının yumurtalarını incir çiçeğinin içine bırakması,

当たり前じゃない イチジクができるのは

Elbette hepimizin içinde bir miktar bencillik ve açgözlülük var

確かに私たちはみんな 自己中心的な部分 強欲な部分を内に持っています

- Ben, elbette, savaşa karşıyım.
- Tabii ki de savaşa karşıyım.

もちろん、戦争には反対だ。

Mümkün olsa sadece hafta sonlarında çalışabilir miyim? Elbette, çalışırım.

週末しか働かなくていいのなら、そうするかって? もちろんそうするだろうね。

Elbette bana güvenebilirsin. Ben hiç daha önce seni yanlış yönlendirdim mi?

むろん信用していいとも。君にヨタ情報を教えたことが一度でもあったかい。

Okyanus araştırmasının geleceğini onun geçmişiyle tahmin edeceksek birçok heyecan verici keşifleri elbette dört gözle bekleriz.

海洋研究の未来を過去の研究から判断するに、多くのすばらしい発見がこれからも期待できる。

- "İngilizce ödevime yardım edecek misin?" "Tabii ki de."
- "İngilizce ödevimde bana yardım eder misin?" "Elbette."

「私の英語の宿題を手伝ってくれませんか」「いいですとも」