Translation of "Belli" in Japanese

0.009 sec.

Examples of using "Belli" in a sentence and their japanese translations:

Bu belli.

見るからに明らかだよ。

Belli bir kaynak;

特定の資源

Senin suçlanacağın belli.

君が悪いことははっきりしている。

Yalan söylediğin belli.

- 彼が嘘をついたということは明白だ。
- お前が嘘をついたのはあからさまだ。

"Terror belli ... decus pacis."

「恐怖の腹…decuspacis。」

Toplantılar belli aralıklarla gerçekleştirildi.

時折打ち合わせがもたれた。

O, dışarıya belli etmedi.

- 彼女はなんとかして世間体をつくろった。
- 彼女はなんとか体裁を繕った。

Katılıp katılmayacağı belli değil.

彼女が賛成するかどうか、明らかではない。

Belli ki yalan söylüyor.

明らかに、彼は嘘をついている。

Midenin niçin ağrıdığı belli.

君がなぜ胃が痛いかははっきりしている。

Midenizin neden ağrıdığı belli.

君がなぜ胃が痛いかははっきりしている。

Belli bir öğrenciyle buluşacağım.

ある学生に会うところです。

Sistemin belli eksiklikleri var.

このシステムには明らかな欠陥がある。

Onun bizi umursamadığı belli.

彼女は明らかに私達のことを気にかけてない。

Yalan söylediğin yüzünden belli.

顔に嘘って書いてあるよ。

Ve belki, belli noktaya kadar

それに おそらく

Ne çıkacağı hiç belli olmaz.

何がいるか分からない

belli gruplara karşı duyduğumuz nefret

相手の人格や信念が原因で 憎しみを感じます

Ayrıca belli başlı avantajları var --

確かに私には いくつかの強みがあります

Onun ne yapmaya çalıştığı belli.

彼が何をしようとしているのかは明白だった。

Beni gördüğünü belli etmeden uzaklaştı.

彼女は私に知らん顔をして歩いていってしまった。

Tom belli ki bir acemi.

トムはどう見ても初心者だ。

Onun bir öğrenci olduğu belli.

彼は学生らしい。

- Açıkçası yanılıyorsun.
- Belli ki yanılıyorsun.

明らかに君の間違いだ。

Bu belli ki bir yalan.

嘘に決まってんじゃん。

Belli ki Tom Mary'den hoşlanmıyor.

どうやらトムはメアリーのことが嫌いらしい。

Belli ki biri yalan söylüyor.

明らかに誰かが嘘をついている。

Fiziksel açıdan  zorlayıcı olacağı şimdiden belli.

体力勝負になることは 分かってる

belli anlatı yapıları için de geçerli.

ある特定の構造を持った 物語なのです

Adamın ne zaman doğduğu belli değil.

その男がいつ生まれたのかはっきりしていない。

Onu belli bir mesafede tutmak istiyor.

彼女は彼を遠ざけたいと思っている。

O belli bir politikacının desteğine sahip.

彼にはある政治家の息がかかっている。

- Yalan söylediğin belli.
- Yalan söylediğin kanıtlı.

- 君が嘘をついたということは明白だ。
- 君がうそをついたことは明白だ。
- お前が嘘をついたのはあからさまだ。

Bizim sınıfta belli bir çocuktan etkileniyorum.

私はクラスのある少年に惹き付けられた。

Tom'un sadece uyuyor gibi davrandığı belli.

トムの狸寝入りって、バレバレなんだよね。

Belli ki o adam bizi yanıltıyor.

あの男はあきらかに我々をだましている。

Bu mektubu kimin yazdığı belli değildir.

誰がこの手紙を書いたかは明らかでない。

Kaçınız, hayatında, belli bir hayvana değer verdi?

今まで動物を飼った事がある人はいますか?

O kaynağı idare eden belli bir topluluk

そしてその資源を管理する 特定のコミュニティ

belli bir fikir üzerinde bağımsız olarak çalışıyorum.

その時に 空気から二酸化炭素を 一緒に取り込みます

Belli olmaz ama genellikle haftada üç kez.

状況しだいですね。でも、たいてい週に3回です。

Aksanından belli olduğu gibi, o bir yabancı.

なまりから明らかであるように、彼は外国人だ。

Kız ince belli bir kadın haline geldi.

その少女は大きくなってすらりとした女性になった。

Ona belli bir genç doktor tarafından bakıldı.

彼は、ある若い医者にかかりました。

Ama yine de seansların belli bir yapısı vardı.

でも カウンセリングには 1つの枠組みがあります

Bunu tam belli olmayan genelleyici bir anlamda söylemiyorum.

何か抽象的で一般的な意味で 言っているのではありません

Ancak paniklediği belli olan parsın başka düşünceleri var.

しかしヒョウは 簡単には捕まりません

- Suratına bakınca kaybolduğu anlaşılıyor.
- Yüzünden kaybolduğu belli oluyor.

彼が負けたことは顔つきでわかる。

Belli ki o erkekler ve kadınlar için farklı.

そこらへんは、男子と女子とでは違うんだってば。

Onun ne zaman ve nerede doğduğu belli değildir.

彼女がいつどこで生まれたかははっきりしていない。

Polisin olağan arama prosedürlerini izleyip izlemediği belli değil.

警察が通常の操作手順をとったかどうか明らかでない。

İyi de eder. Karanlıkta nelerin gezindiği hiç belli olmaz.

‎闇の中に どんな敵が ‎潜んでいるか分からない

Onun seni sırtından ne zaman bıçaklayacağı hiç belli olmaz.

いつ寝首を掻かれるかわかったものではありません。

Başka insanların hatalarını işaret etmekte belli bir zevk var.

他人の誤りを指摘することにはある種の喜びがある。

Gördüğümüz üzere Orta Çağ kaleleri için belli bir tasarım yoktur.

ここまで見たように中世の城の設計は皆違う

Enflasyon belli bir düzeye ulaştığında Hükümetler genellikle fiyat kontrolüne başvururlar.

政府は通常インフレがある水準に達した場合は、物価の抑制の措置に訴える。

- Hangi takımın kazanacağı belli olmaz.
- Hangi takımın kazanacağını bilmek zor.

どちらのチームが勝つかわからない。

Onun konuşma şeklinden açıkça belli olduğu için, o bir öğretmendir.

彼の話し方から分かることだが、彼は先生だ。

Ben MIT'de bir öğrenci iken Boston'da belli bir restoranda yemek yerdim.

私がMITの学生であった頃、ボストンのある決まったレストランで食事をしていた。

Merkezin hedefi, diğer ülkelerden gelen gençleri belli bir zaman aralığında eğitmek olmalıdır.

そのセンターの目的は、ある特定の期間内に他の国々からの若者を訓練することである。

Diğer kişinin sizi aynı şekilde sevip sevmediği belli değilse, birini sevmek zordur.

あなたがするのと同じ位に、相手が自分を愛してくれるかどうか判らないときには、誰かを愛することは難しい。

- Onun büyük bir artist olduğu açık.
- Onun büyük bir artist olduğu belli.

彼が偉大な芸術家であることははっきりしている。

- Gerçek dost kara günde belli olur.
- İhtiyacın olduğunda yanında olan dost gerçek dosttur.

- まさかの時の友は真の友。
- まさかの時の友こそ真の友。

Hiçbir zaman bunu belli etmeyecek ama içinden ciddi bir şekilde endişeli olduğunu düşünüyorum.

彼、口には出さないけど、心の中では心配しているかもしれませんね。

- Tom belli ki ellerini çok iyi kullanıyor.
- Tom'un ellerini çok iyi kullandığı aşikâr.

トムは言うまでもなくとても手先が器用だ。

Bu savunma ancak karanlık çökünce belli olur. Resife mavi ışık vurunca neler olduğu gözler önüne serilir.

‎夜になると目で見える ‎サンゴに青色光を当てると ‎浮かび上がるのだ

Tom'la birkaç dakika konuştuktan sonra onun Fransızcasının çok iyi olmadığı belli oldu, bu yüzden Mary İngilizceye geçti.

数分話してみたところ、トムはあまりフランス語が得意ではないと分かったので、メアリーは英語に切り替えた。

- Ne zaman o şarkıyı duysam belli bir kızı düşünürüm.
- Şu şarkıyı her duyduğumda o malum kız gelir aklıma.

その歌を聞くとある少女を思い出す。