Translation of "ülkede" in Japanese

0.007 sec.

Examples of using "ülkede" in a sentence and their japanese translations:

Boston hangi ülkede?

ボストンってどこの国ですか?

İngilizce birçok ülkede konuşulur.

英語はたくさんの国々で話されている。

İngilizce bütün ülkede yayıldı.

英語は全国に普及した。

Şu ülkede petrol çoktur.

その国は石油が豊富である。

Yabancı bir ülkede yapayalnızım.

私は外国でまったくひとりぼっちです。

Yağmur bu ülkede seyrektir.

この国は雨がとぼしい。

O, tüm ülkede bilinir.

彼は国全体に知られています。

Bu ülkede Japonca kullanılmıyor.

日本語はこの国では使われていません。

Bu ülkede iklim ılımandır.

この国は、気候が穏やかだ。

Bu ülkede petrol sınırlıdır.

この国には石油が乏しい。

İngilizce birçok ülkede öğretilir.

- 英語はたいていの国々で教えられています。
- 英語はたいていの国で教えられています。

Azınlıklar birçok ülkede hor görülüyor.

少数派は多くの国で見下されている。

Bu ülkede petrol sıkıntımız yok.

- 我々のこの国では石油は不足していません。
- この国の石油は不足していない。

Biz yaz boyunca ülkede yaşarız.

- 私たちは夏の間は田舎で暮らします。
- 夏の間、私たちは田舎で生活する。

Ülkede birçok genç insan işsiz.

その国ではたくさんの若い人々が失業している。

Birçok ülkede iç savaş yaşanıyor.

多くの国々で内戦が起きている。

Onun ülkede bir mülkü var.

彼は田舎に地所を持っている。

Bu ülkede petrol eksiğimiz yok.

この国の石油は不足していない。

Yakında bu ülkede yaşamaya alışacaksın.

すぐにこの国に住むのに慣れるよ。

Bu ülkede hiç Japon yoktu.

この国には日本人は一人もいませんでした。

Bu ülkede, bazıları ayakkabısız dolaşır.

この国には靴をはかないでくらしている人もいる。

Kadınlar bu ülkede siyaset konuşmazdı.

昔、この国では女性は政治の話をしなかった。

Kevin ülkede teyzesi tarafından büyütüldü.

ケビンはいなかの叔母の手で育てられた。

Müslüman çoğunluklu bir ülkede doğdum.

- 私はイスラム教徒の多い国で生まれました。
- 私はイスラム教徒が多数派の国で生まれました。

Finansal hizmetlerin maliyetleri her ülkede yükseliyor.

金融サービスのコストはどの国でも高くなっている。

İngilizce dünya genelinde birçok ülkede konuşulur.

英語は世界中の多くの国で話されている。

Adam kurak bir ülkede susuzluktan öldü.

その男はある乾燥した国で水が飲めずに死んだ。

Ülkede çok sayıda insan açlıktan ölüyor.

その国では実に多くの人が飢えで死んでいる。

Onun annesi ülkede tek başına yaşıyor.

彼女のお母さんはまったくひとりだけで田舎に住んでいる。

Bu ülkede birçok genç insan işsiz.

その国ではたくさんの若い人々が失業している。

Babasının yabancı bir ülkede öldüğü söyleniyor.

彼のお父さんは外国で死んだのだそうだ。

İspanyolca, Güney Amerika'daki birçok ülkede konuşulur.

南アメリカのほとんどの国ではスペイン語を話す。

Bu ülkede Fransızca ve Arapça konuşulur.

- この国ではフランス語とアラビア語が使われている。
- この国ではフランス語とアラビア語が話されている。

Bu büyük ülkede ne oluyor görelim.

この大きな国で何が起こっているか見てみましょう。

Bu ülkede doğum oranı hızla düşüyor.

この国では出生率が急速に低下している。

Bu göl bu ülkede en derindir.

この湖はこの国で最も深い。

Ebeveynlerimin her ikisi de ülkede yetiştirildiler.

私の両親は二人とも田舎で育った。

- 25 yaşına gelinceye kadar beş farklı ülkede yaşadı.
- 25'ine geldiğinde beş farklı ülkede yaşamıştı.

二十五歳までに、彼女は異なる五つの国で暮らしてきた。

Yaklaşık 14.000 pars ülkede başıboş şekilde dolaşıyor,

国中で約1万4000匹の ヒョウが野放しで―

Çoğumuz yabancı bir ülkede kültür şoku yaşarız.

外国に行くと我々は大抵カルチャーショックを体験する。

Çoğu ülkede kadınlar erkeklerden daha uzun yaşarlar.

たいていの国では女性は男性より長生きだ。

Ülkede bir haftadan sonra tamamen yenilenmiş hissediyorum.

1週間田舎にいてすっかり元気になったような気がする。

Doğunun ve batının kültürü bu ülkede buluşur.

この国では東西の文化が交じり合っている。

Onun babasının başka bir ülkede olduğunu duyuyorum.

- 彼のお父さんは外国にいるそうだ。
- 彼の父親は外国にいると聞いている。

Hava kirliliği bu ülkede ciddi bir sorundur.

大気汚染はこの国の深刻な問題だ。

Bu ülkede Batı ve Doğu kültürleri kaynaşmıştır.

この国では東西の文化が交じり合っている。

Dünya genelinde 20 ülkede bu önemli güvenlik açığını

我々は世界20か国に向け 報告書を出しました

O, ülkede zengin ve rahat bir hayat yaşadı.

彼は田舎で裕福で快適な生活を送った。

O buralı değil. Başka bir ülkede dünyaya geldi.

彼女はここの出身じゃない。外国の生まれだ。

İnekler bu ülkede başka bir hayvandan daha faydalıdır.

牛はこの国では他のどんな動物よりも役に立つ。

Bu ülkede erkekler her zaman kadınların önünde yürürler.

この国では男性はいつも女性の前を歩く。

Cinayetlerin sayısı Japonya gibi bir ülkede bile artmaktadır.

日本のような国でさえ殺人事件は増えている。

Golf, Japonya gibi küçük bir ülkede toprak israfıdır.

日本のように国土の狭い国では、ゴルフは土地の無駄遣いだ。

O, 25 yaşına kadar beş farklı ülkede yaşadı.

25歳までに、彼女は五つの異なる国で暮らしてきた。

Onun uzun bir süre bu ülkede olmayacağını duydum.

私の聞いたところでは、かれはこの国にはながくいないそうだ。

Bu ülkede bir sürü çocuk kıt kanaat geçinir.

この国では多くの子供たちがその日暮らしをしている。

Ödünç para verme bu ülkede kazançlı bir iştir.

この国では、貸金業は儲かるビジネスだ。

Bu ülkede her beşinci kişinin bir arabası var.

この国では、5人に1人が車を持っている。

Bu göl ülkede en derinler arasında yer alıyor.

この湖はその国でもっとも深いものの一つだ。

Tek başına yabancı bir ülkede seyahat etmen tehlikelidir.

あなたが一人で外国に旅行するのは危険だ。

Emeklilikten sonra ülkede sakin bir hayat yaşamak istiyorum.

退職後は田舎でのんびり暮したい。

Yabancı bir ülkede onunla görüşeceğini hiç hayal etmemişti.

- 彼女は外国でまさか彼と会おうとは夢にも思わなかった。
- まさか海外で彼に会うとは、彼女は夢にも思わなかった。

Dünya üzerinde hiçbir ülkede iklimi mahvettiği için yaptırıma uğratılan

企業にしても 政界にしても

SSCB sadece son çare olarak ülkede hava saldırılarını kullanacak.

ソ連は最後の手段としてしかその国を空爆しないだろう。

Artan nüfus bu ülkede ciddi bir sorun haline gelmiştir.

その国では人口の増加が深刻な問題になっている。

ABD yalnızca son çare olarak ülkede hava saldırılarını kullanacak.

アメリカは最後の手段としてしかその国を空爆しないだろう。

Azuri isimli bir şirket, on bir ülkede on binlerce birimini

Azuriという会社は ルワンダからウガンダにわたる11か国に

Birçok ülkede, insanların büyük şehirlere gelmesinin asıl nedeni iş yüzündendir.

多くの国で人々が都市にやってくる主な理由は、仕事のためである。

Başka bir ülkede seyahat ederken karım sıklıkla bana telefon ediyor.

- 家内は海外旅行中で、よく電話をかけてくる。
- 僕が海外を旅行してるときは、妻がよく電話してくるんですよ。

Amerika'daki yaşlı insanlara diğer birçok ülkede aldıkları saygı aynı derecede verilmez.

アメリカでは、老人は他の多くの国で受けているほど、尊敬を得ていない。

- Hiç yabancı bir ülkede bulundun mu?
- Hiç yurt dışında bulundun mu?

外国へ行ったことがありますか?

Bu ülkede aile başına düşen çocuk sayısı 2'den 1,5'a düştü.

その国では家族辺りの子供の数が2人から1.5に減少した。

Birçok ülkede besleyici gıda yetiştirmeye çok az imkân veren veya hiç imkân vermeyen

栄養の高い野菜の供給が少ないか ほとんどない

Surfshark kuruluyken, hangi ülkede olursanız olun, Netflix, BBC iPlayer, Hulu ve daha fazlası

Surfsharkをインストールすると、 Netflix、BBC iPlayer、Huluなど、国を問わず、

Bir yabancı dili öğrenmenin en iyi yolu onun konuşulduğu bir ülkede yaşamaya gitmektir.

外国語を学ぶには、その言語が話されている国に住むのが一番だ。

Bir litre benzinin maliyetinin bir litre suyun maliyetinden daha ucuz olduğu bir ülkede yaşıyorum.

私は水1リットルよりもガソリン1リットルの方が安い国に住んでいます。

Bu ülkede, biz, yükvücut bir millet, yekvücut bir halk olarak yücelir veya düşeriz. Gelin, siyasetimizi uzun zamandır zehirleyen o aynı partizanlık, detaycılık ve hamlık duygularının cazibesine, hep birlikte karşı koyalım.

この国の私たちは、ひとつの国として、ひとつの国民として、共に栄え、共に苦しむのです。この国の政治をあまりにも長いこと毒で満たしてきた、相変わらずの党派対立やくだらない諍いや未熟さに再び落ちてしまわないよう、その誘惑と戦いましょう。