Translation of "Gelmiş" in Italian

0.003 sec.

Examples of using "Gelmiş" in a sentence and their italian translations:

Ve zorluklara karşı gelmiş.

e che si sollevano contro le avversità,

Tom eve gelmiş olabilir.

Tom può essere entrato.

Bir araya gelmiş partiküller topluluğu,

disposte in questo modo,

Tom geri gelmiş gibi görünüyor.

Sembra che Tom sia tornato.

Tom uykusu gelmiş gibi gözüküyor.

- Tom sembra essere assonnato.
- Tom sembra essere addormentato.

Onun yerine salata karıştırıcısı gelmiş gibisiniz.

e riceveste, invece, una centrifuga per insalata.

Gençken, onun buraya gelmiş olması mümkündür.

- È possibile che sia arrivato qui quando era giovane.
- È possibile che lui sia arrivato qui quando era giovane.
- È possibile che sia venuto qui quando era giovane.
- È possibile che lui sia venuto qui quando era giovane.

O, gelmiş geçmiş en iyi partiydi.

È stata la festa migliore di sempre.

Tom gelmiş geçmiş en kötü yönetmendir.

Tom è il peggior direttore di sempre.

Treni kaçırdım. Daha erken gelmiş olmam gerekirdi.

- Ho perso il treno. Sarei dovuto arrivare più presto.
- Ho perso il treno. Sarei dovuta arrivare prima.
- Ho perso il treno. Sarei dovuta arrivare più presto.
- Ho perso il treno. Sarei dovuto arrivare prima.

Tom, Mary onu ​​görmezden gelmiş olduğu için kızmıştı.

Tom era arrabbiato perché Mary lo stava ignorando.

Büyük, kuvvetli ve ateş turuncusu. Asya'nın simge hâline gelmiş orangutanı.

Grande, muscoloso e arancione: è il tipico orango asiatico.

- Gelmiş geçmiş en iyi takım bizimkisi.
- Biz şimdiye kadar en iyi takıma sahibiz.

- Abbiamo la miglior squadra di sempre.
- Noi abbiamo la miglior squadra di sempre.

Ve birçok işçinin ölümüne neden olan bir patlamanın ardından içerisinde çalışılamayacak bir hâle gelmiş.

dopo che un'esplosione fece crollare una galleria, uccidendo molti lavoratori.

- O henüz gelmedi. Ona bir şey olmuş olabilir.
- O henüz gelmedi. Başına bir şey gelmiş olabilir.

- Non è ancora arrivato. Gli potrebbe essere successo qualcosa.
- Non è ancora arrivato. Gli potrebbe essere capitato qualcosa.

- "Tom nerede?" "Bilmiyorum. On dakika önce burada olmalıydı."
- "Tom nerede?" "Bilmiyorum. 10 dakika önce buraya varmış olmalıydı."
- "Tom nerede?" "Bilmiyorum. On dakika önce buraya varmış olmalıydı."
- "Tom nerede?" "Bilmiyorum. On dakika önce buraya gelmiş olmalıydı."

- "Dov'è Tom?" "Non lo so. Sarebbe dovuto essere qui dieci minuti fa."
- "Dov'è Tom?" "Non lo so. Sarebbe dovuto essere qua dieci minuti fa."