Translation of "Fadıl" in Italian

0.009 sec.

Examples of using "Fadıl" in a sentence and their italian translations:

- Fadıl yine denedi.
- Fadıl tekrar denedi.
- Fadıl bir daha denedi.
- Fadıl gene denedi.

- Fadil ha riprovato.
- Fadil riprovò.

Fadıl uzaklaşmadı.

- Fadil non è andato lontano.
- Fadil non andò lontano.

Fadıl orada.

Fadil è laggiù.

Fadıl konuşamadı.

Fadil non era in grado di parlare.

Fadıl yatalaktı.

Fadil era costretto a letto.

Fadıl kayboldu.

- Fadil è scomparso.
- Fadil scomparve.

Fadıl Araptır.

Fadil è arabo.

- Fadıl, sokağı geçiyordu.
- Fadıl caddeyi geçiyordu.

Fadil stava attraversando la strada.

- Fadıl üniversiteye gitti.
- Fadıl koleje gitti.

- Fadil è andato all'università.
- Fadil andò all'università.

- Fadıl gitmek zorunda kaldı.
- Fadıl gitmek zorundaydı.

- Fadil doveva andare.
- Fadil dovette andare.
- Fadil è dovuto andare.

Fadıl neden burada?

- Perché Fadil è qui?
- Perché Fadil è qua?

Fadıl okula gitti.

- Fadil è andato a scuola.
- Fadil andò a scuola.

Fadıl uyuşturucu kullanıyordu.

Fadil si drogava.

Fadıl yalnız gitti.

- Fadil è andato da solo.
- Fadil andò da solo.

Fadıl silahı tutuyordu.

Fadil stava impugnando la pistola.

Fadıl, Leyla'yla mutluydu.

Fadil era felice con Layla.

Fadıl da kaçırıldı.

- Anche Fadil è stato rapito.
- Anche Fadil fu rapito.

Onu yap, Fadıl.

- Fallo, Fadil.
- Falla, Fadil.

Fadıl zaten yıkılmıştı.

Fadil era già devastato.

Fadıl ağacı kesti.

- Fadil ha abbattuto l'albero.
- Fadil abbatté l'albero.
- Fadil abbattette l'albero.

Fadıl yemek pişiriyor.

Fadil sta cucinando.

Fadıl güneye yöneldi.

- Fadil si è diretto verso sud.
- Fadil si diresse verso sud.

Fadıl trenden indi.

- Fadil è sceso dal treno.
- Fadil scese dal treno.

Fadıl burada yaşıyordu.

- Fadil viveva qui.
- Fadil abitava qui.

Fadıl, Dania'yı görmedi.

- Fadil non ha visto Dania.
- Fadil non vide Dania.

Fadıl çok gençti.

Fadil era così giovane.

Fadıl sosisten hoşlanır.

A Fadil piace la salsiccia.

Fadıl odasını topladı.

- Fadil ha riordinato la sua stanza.
- Fadil ha riordinato la sua camera.

Fadıl cevap arıyordu.

Fadil stava cercando delle risposte.

Fadıl pişmanlık duyuyordu.

- Fadil sembrava contrito.
- Fadil sembrava tormentato dal rimorso.

Fadıl onu anladı.

- Fadil lo capiva.
- Fadil lo capì.
- Fadil l'ha capito.

Fadıl gerçekten şaşırmıştı.

Fadil era genuinamente sorpreso.

Fadıl hastaneye yetiştirildi.

- Fadil è stato portato di fretta all'ospedale.
- Fadil fu portato di fretta all'ospedale.

Fadıl, Leyla'ya ulaşamadı.

- Fadil non poteva raggiungere Layla.
- Fadil non riusciva a raggiungere Layla.

Fadıl aniden öldü.

- Fadil è morto all'improvviso.
- Fadil morì all'improvviso.
- Fadil è morto improvvisamente.
- Fadil morì improvvisamente.

Fadıl evde değildi.

Fadil non era a casa.

Fadıl bir psikopattır.

Fadil è uno psicopatico.

Fadıl ilaca güvenmedi.

- Fadil non si fidava della medicina.
- Fadil non si fidava del farmaco.

Fadıl kör oldu.

- Fadil è diventato cieco.
- Fadil diventò cieco.
- Fadil divenne cieco.

Fadıl hastaneden ayrıldı.

- Fadil ha lasciato l'ospedale.
- Fadil lasciò l'ospedale.

Fadıl kazayı atlattı.

- Fadil è sopravvissuto all'incidente.
- Fadil sopravvisse all'incidente.

Fadıl daima gülümsüyordu.

Fadil stava sempre sorridendo.

Fadıl bagajla geldi.

- Fadil è venuto con dei bagagli.
- Fadil venne con dei bagagli.

Fadıl nihayet dönüyor.

Fadil è finalmente tornato.

Fadıl Mısır'dan geliyor.

Fadil viene dall'Egitto.

Fadıl çok korkuyordu.

Fadil era così spaventato.

Fadıl yakında bekledi.

- Fadil ha aspettato nei paraggi.
- Fadil aspettò nei paraggi.

Fadıl ölmüş olabilir.

Fadil potrebbe essere morto.

Fadıl, Leyla'ya saldırdı.

- Fadil ha assalito Layla.
- Fadil assalì Layla.

Fadıl, Kahire'ye taşındı.

- Fadil si è trasferito al Cairo.
- Fadil si trasferì al Cairo.

Fadıl Arapçayı anlar.

Fadil capisce l'arabo.

Fadıl Arapça konuşuyor.

- Fadil parla arabo.
- Fadil parla l'arabo.
- Fadil parla in arabo.

- Fadıl, Kahire'ye geri gitti.
- Fadıl, Kahire'ye geri döndü.

- Fadil è tornato al Cairo.
- Fadil tornò al Cairo.

- Fadıl ilacını almayı bıraktı.
- Fadıl ilacını almayı durdurdu.

- Fadil ha smesso di prendere la sua medicina.
- Fadil smise di prendere la sua medicina.
- Fadil ha smesso di prendere il suo farmaco.
- Fadil smise di prendere il suo farmaco.

- Fadıl, Leyla'nın dördüncü kocasıydı.
- Fadıl, Leyla'nın dört numaralı kocasıydı.

Fadil era il marito numero quattro di Layla.

- Fadıl, Kur'an'ı okudu.
- Fadıl, Kuran'ı okudu.
- Fazıl Kuran okudu.

- Fadil ha letto il Corano.
- Fadil lesse il Corano.

Fadıl bana yalan söyledi.

- Fadil mi ha mentito.
- Fadil mi mentì.

Fadıl neden buraya geldi?

Perché Fadil è venuto qui?

Benden uzak dur, Fadıl.

Stai lontano da me, Fadil.

Fadıl çok fazla biliyor.

Fadil sa troppo.

Fadıl dans etmeye başladı.

- Fadil ha iniziato a ballare.
- Fadil ha iniziato a danzare.
- Fadil iniziò a ballare.
- Fadil iniziò a danzare.

Fadıl, Dania için çalıştı.

Fadil lavorava per Dania.

Fadıl, Leyla'yı görmek istedi.

Fadil voleva vedere Layla.

Fadıl, Dania'ya mektupları gönderdi.

- Fadil ha mandato delle lettere a Dania.
- Fadil mandò delle lettere a Dania.
- Fadil ha spedito delle lettere a Dania.
- Fadil spedì delle lettere a Dania.

Fadıl yalnız seyahat ediyordu.

Fadil stava viaggiando da solo.

Fadıl, Leyla'nın telefonunu kullandı.

- Fadil ha usato il telefono di Layla.
- Fadil usò il telefono di Layla.
- Fadil ha utilizzato il telefono di Layla.
- Fadil utilizzò il telefono di Layla.

Fadıl kadına tecavüz etti.

- Fadil ha stuprato la donna.
- Fadil stuprò la donna.

Fadıl güneye, Sudan'a yöneldi.

- Fadil si è diretto a sud verso il Sudan.
- Fadil si diresse a sud verso il Sudan.

Fadıl, polisle işbirliği yaptı.

- Fadil ha collaborato con la polizia.
- Fadil collaborò con la polizia.

Fadıl doğru şeyi yaptı.

- Fadil ha fatto la cosa giusta.
- Fadil fece la cosa giusta.

Fadıl kanıtları yok etti.

- Fadil si è liberato delle prove.
- Fadil si liberò delle prove.

Fadıl hastaneye geldi mi?

Fadil è stato in ospedale?

Fadıl ve Leyla evlendiler.

- Fadil e Layla si sono sposati.
- Fadil e Layla si sposarono.

Fadıl, Dania'yı tehdit etti.

- Fadil ha minacciato Dania.
- Fadil minacciò Dania.

Fadıl hiçbir şey yapmadı.

- Fadil non ha fatto niente.
- Fadil non ha fatto nulla.
- Fadil non fece niente.
- Fadil non fece nulla.

Ya Fadıl beni görürse?

E se Fadil mi vedesse?

Fadıl, Dania'nın köpeğini vurdu.

- Fadil ha sparato al cane di Dania.
- Fadil sparò al cane di Dania.

Fadıl, Dania'yı unutmak istedi.

- Fadil voleva dimenticare Dania.
- Fadil voleva scordare Dania.

Fadıl bir araba çaldı.

- Fadil ha rubato una macchina.
- Fadil rubò una macchina.

Fadıl gerçekten Dania'yı sever.

- Fadil ama davvero Dania.
- Fadil ama veramente Dania.

Fadıl birkaç kişiyi öldürdü.

- Fadil ha ucciso diverse persone.
- Fadil uccise diverse persone.

Fadıl hala Dania'yı seviyor.

Fadil ama ancora Dania.

Fadıl, Dania'yı zorlukla tanıdı.

- Fadil ha riconosciuto a malapena Dania.
- Fadil riconobbe a malapena Dania.

Fadıl için zor olmalı.

- Deve essere stato difficile per Fadil.
- Deve essere stata difficile per Fadil.

Fadıl hiç farklı değil.

- Fadil non è diverso.
- Fadil non è differente.

Fadıl asla orada değildi.

Fadil non è mai stato lì.

Fadıl bu yeri beğenecek.

A Fadil piacerà questo posto.

Öyleyse, Fadıl şimdi nerede?

- Se fosse così, dov'è Fadil ora?
- Se fosse così, dov'è Fadil adesso?

Fadıl bütün kartları tutuyordu.

Fadil stava tenendo tutte le carte.

Fadıl, Leyla'yı Rami'yle tanıştırdı.

- Fadil ha presentato Layla a Rami.
- Fadil presentò Layla a Rami.

Fadıl, Leyla'yı eve getirdi.

- Fadil ha portato Layla a casa.
- Fadil portò Layla a casa.

Fadıl, Leyla'yı durdurmaya çalıştı.

- Fadil ha cercato di fermare Layla.
- Fadil cercò di fermare Layla.
- Fadil ha provato a fermare Layla.
- Fadil provò a fermare Layla.

Fadıl tamamen normal görünüyordu.

Fadil sembrava completamente normale.

Fadıl ilacı almak istemedi.

- Fadil non voleva prendere la medicina.
- Fadil non voleva prendere il farmaco.

Fadıl ilacını almak istemedi.

- Fadil non voleva prendere la sua medicina.
- Fadil non voleva prendere il suo farmaco.

Fadıl hiçbir şey bulmadı.

- Fadil non ha trovato niente.
- Fadil non ha trovato nulla.
- Fadil non trovò niente.
- Fadil non trovò nulla.

Fadıl, Leyla'nın altıncı kocası.

Fadil è il sesto marito di Layla.

Fadıl bir çatışma istemedi.

Fadil non voleva un confronto.

Fadıl helal gıda yedi.

- Fadil ha mangiato del cibo halal.
- Fadil mangiò del cibo halal.

Fadıl bir agnostik oldu.

- Fadil è diventato agnostico.
- Fadil divenne agnostico.
- Fadil diventò agnostico.