Translation of "Ağır" in Italian

0.076 sec.

Examples of using "Ağır" in a sentence and their italian translations:

Oldukça ağır.

- È davvero pesante.
- È veramente pesante.

Bunlar ağır.

- Questi sono pesanti.
- Queste sono pesanti.

En ağır hâldedirler.

da New Orleans a Nairobi.

Ağır kokudan mı?

O l'odore intenso?

Annem ağır hasta.

Mia madre è seriamente malata.

Çok fazla ağır.

È decisamente troppo pesante.

Tom ağır cezalandırılmalı.

Tom deve essere punito severamente.

Bu yatak ağır.

Questo letto è pesante.

Bu masa ağır.

Questo tavolo è pesante.

Bu televizyon ağır.

Questo televisore è pesante.

Çantam çok ağır.

La mia borsa è molto pesante.

Bu çok ağır.

È troppo pesante.

Tom ağır hasta.

Tom è gravemente malato.

Ağır ol, Tom.

- Aspetta, Tom.
- Trattieniti, Tom.

O ağır olmalı.

Deve essere pesante.

Bu kitaplar ağır.

Questi libri sono pesanti.

Bu kitap ağır.

Questo libro è pesante.

Bu ağır değil.

Non è pesante.

Tom ağır değil.

Tom non è pesante.

Bu bavul ağır.

Questa valigia è pesante.

Tom oldukça ağır.

Tom è piuttosto pesante.

Ne ağır bir çanta!

Che borsa pesante!

Onun köpeği ağır duyar.

Il suo cane è duro d'orecchie.

Tom ağır yaralı değildi.

- Tom non è rimasto ferito gravemente.
- Tom non rimase ferito gravemente.

Bu kitap çok ağır.

Questo libro è molto pesante.

Bu kutu çok ağır.

- Questa scatola è molto pesante.
- La scatola è molto pesante.

- Kutu ağırdır.
- Kutu ağır.

La scatola è pesante.

Bu televizyon çok ağır.

Questo televisore è molto pesante.

Harry ağır hasta oldu.

Harry si è ammalato seriamente.

Bu bavullar biraz ağır.

Queste valigie sono piuttosto pesanti.

Tom Mary'den daha ağır.

Tom pesa più di Mary.

Senin bavulun ağır görünüyor.

- La tua valigia sembra pesante.
- La sua valigia sembra pesante.
- La vostra valigia sembra pesante.

Tom'un valizi ağır görünüyor.

La valigia di Tom sembra pesante.

Tom göründüğünden daha ağır.

Tom è più pesante di quanto sembra.

Eşekler ağır paketleri taşıyorlardı.

- Gli asini stavano trasportando dei pacchi pesanti.
- Gli asini stavano trasportando dei pesanti pacchi.

Bu kurşun kadar ağır.

- Questo è pesante come il piombo.
- Questa è pesante come il piombo.

Tom ağır hasta değil.

Tom non è seriamente malato.

Tom ağır sigara tiryakisiydi.

Tom era un fumatore incallito.

Tom ağır kapıyı itti.

Tom spinse la porta pesante.

Tütünde ağır bir vergi vardır.

C'è una tassa pesante sul tabacco.

Sahneyi ağır çekimde görmek istiyorum.

Voglio vedere la scena al rallentatore.

Tom'un ağır Alman aksanı var.

- Tom ha un pesante accento tedesco.
- Tom ha un forte accento tedesco.

Neyse ki kimse ağır yaralanmadı.

- Fortunatamente nessuno è rimasto gravemente ferito.
- Fortunatamente nessuno rimase gravemente ferito.

Kutu taşınılmayacak kadar çok ağır.

La scatola è troppo pesante da trasportare.

Onlar sahneyi ağır çekimle gösterdiler.

- Hanno mostrato la scena in slow motion.
- Mostrarono la scena in slow motion.

Tom'un ağır bir işyükü var.

Tom ha un carico di lavoro pesante.

Bu mavi sırt çantası ağır.

Questo zaino blu è pesante.

Tom ağır bir şekilde yaralanabilirdi.

Tom potrebbe essere gravemente ferito.

O bunun kadar ağır mıdır?

- Quello è pesante come questo?
- Quella è pesante come questa?

Çocuk ağır kanapeyi taşımaya çalıştı.

- Il ragazzo ha provato a spostare il pesante divano.
- Il ragazzo provò a spostare il pesante divano.

Benim okul çantam çok ağır.

La mia borsa scolastica è molto pesante.

Her ikisi de ağır yaralandı.

- Entrambi erano gravemente feriti.
- Entrambe erano gravemente ferite.

Tom'un bavulu çok ağır değildi.

La valigia di Tom non era molto pesante.

Tom'dan daha ağır değil misin?

- Non pesi più di Tom?
- Tu non pesi più di Tom?
- Non pesa più di Tom?
- Lei non pesa più di Tom?
- Non pesate più di Tom?
- Voi non pesate più di Tom?

Tom'un ağır bir aksanı var.

Tom ha un accento pesante.

Tom ağır bir sigara tiryakisiydi.

Tom era un fumatore incallito.

Bu kutu ne kadar ağır?

Quanto è pesante quella scatola?

Bu kaldırılamayacak kadar ağır bir yük;

È un carico troppo grande

Ağır kokularını etrafa sürerek sınır belirliyorlar.

marcando il territorio con il loro odore.

Kız ağır kutuyu tek elle kaldırdı.

- La ragazza ha sollevato la pesante scatola con una mano.
- La ragazza sollevò la pesante scatola con una mano.

Bina yangında ağır şekilde hasar gördü.

- L'edificio è stato pesantemente danneggiato dal fuoco.
- L'edificio è stato danneggiato pesantemente dal fuoco.

Bu valizi taşıyamam. O çok ağır.

Non posso trasportare questa valigia. È troppo pesante.

"O ağır hasta mı?" "Umarım değildir."

"È seriamente malato?" "Spero di no."

Tom benim iki katım kadar ağır.

Tom pesa il doppio di me.

Tom Mary'den birkaç paund daha ağır.

Tom pesa qualche chilo più di Mary.

Bir vinç ağır inşaat malzemelerini kaldırır.

Una gru solleva materiali di costruzione pesanti.

Bu taş kaldırmak için çok ağır.

Questa pietra è troppo pesante da sollevare.

Birçok erkek savaşta ağır biçimde yaralandı.

Molti uomini sono stati gravemente feriti nella battaglia.

Benim karaciğerim ağır biçimde hasar görmüştür.

Il mio fegato è pesantemente danneggiato.

Tom Mary'nin oldukça ağır olduğunu söyledi.

- Tom ha detto che Mary era piuttosto pesante.
- Tom disse che Mary era piuttosto pesante.

Tom bir ağır tiryaki, değil mi?

- Tom è un fumatore accanito, vero?
- Tom è un fumatore incallito, vero?

Tom ağır bir uykucu, değil mi?

Tom ha il sonno pesante, vero?

- Kutu epey ağırmış.
- Kutu oldukça ağır.

Questa scatola è piuttosto pesante.

Depresyon ağır darbeyi 8. sınıfta vurmaya başladı.

La depressione ha iniziato a opprimermi in terza media

Büyük ve ağır nesneleri ayakta hareket ettiriyorum;

di muovere e posizionare dei grandi oggetti pesanti,

Geceleyin havada asılı ağır bir koku var.

L'odore si propaga nell'aria notturna.

Büyükannem biraz ağır işitir. Yani hafifçe sağırdır.

Mia nonna è dura d'orecchi. In altre parole è un po' sorda.

- O, yavaşça yürüyor.
- Ağır yürür.
- Yavaş yürür.

- Cammina lentamente.
- Lui cammina lentamente.

Bu taş benim kaldıramayacağım kadar çok ağır.

Questa pietra era troppo pesante per me da sollevare.

Onu acilen hastaneye götürmeliyiz, o ağır yaralı!

Dobbiamo portarlo d'urgenza in ospedale, è gravemente ferito!

Bu kitap o kitap kadar ağır değildir.

Questo libro non è pesante come quel libro.

Bu ağır masayı taşımama yardım eder misin?

Mi aiuterai a spostare questo pesante tavolo?

Bu, şimdiye kadar okuduğum en ağır kitap.

Questo è il libro più difficile che io abbia mai letto.

Ne kadar da ağır bir masa bu!

Che scrivania pesante che è questa!

Bu bavul benim taşıyamayacağım kadar çok ağır.

Questa valigia è troppo pesante per me da trasportare.

- Leyla çok içti.
- Leyla ağır biçimde içti.

Layla beveva pesantemente.

- O kutunun ne kadar ağır olduğunu merak ediyorum.
- O sandığın ne kadar ağır olduğunu merak ediyorum.

Mi chiedo quanto sia pesante quella scatola.

Hangisi daha ağır, kurşun mu yoksa altın mı?

Pesa di più il piombo o l'oro?

Büyük şehirlerde, örneğin Londra'da, ağır dumanlı sis var.

Nelle grandi città, a Londra per esempio, vi è un pesante smog.

Bu kutu çok ağır, bu yüzden onu taşıyamıyorum.

Questa scatola è molto pesante e non riesco a trasportarla.

Bu ağır iş yükü benim için çok fazla.

Questo pesante carico di lavoro è troppo per me.

- Bavulun ne kadar ağır?
- Evrak çantanın ağırlığı nedir?

- Quanto pesa la tua valigia?
- Quanto pesa la vostra valigia?
- Quanto pesa la sua valigia?
- Quant'è pesante la tua valigia?

- Tom ve Mary her ikisi de ağır kış kabanları giyiyordu.
- Hem Tom hem de Mary ağır kış kabanları giyiyorlardı.

Tom e Mary stavano entrambi indossando dei cappotti invernali pesanti.

Fakat çok ağır bir depresyonu olan bir hastam vardı

Tuttavia stavo lavorando con un paziente davvero molto depresso,

Demir taşıdım ama borçtan daha ağır bir şey bulmadım.

Ho trasportato oggetti di ferro, ma non ho trovato niente di più pesante di un debito.

Çocuklar neden bu kadar ağır bir çanta taşımak zorundalar?

Perché i bambini devono trasportare una borsa così pesante?

Aslında ağır astımlı hastam sessizken daha çok risk altında oluyor.

Un paziente gravemente asmatico è più a rischio quando è silenzioso.

Çitadan yedi kat ağır ve görüşü bizimkinden altı kat hassas.

Sette volte più pesanti di un ghepardo, e con una vista sei volte più affinata della nostra,