Translation of "Zamanlar" in Hungarian

0.010 sec.

Examples of using "Zamanlar" in a sentence and their hungarian translations:

Zamanlar değişiyor.

Változnak az idők.

Zamanlar zordu.

- Kemény idők voltak.
- Kemény idők jártak.

Bir zamanlar oradaydım.

- Már voltam itt egyszer.
- Már voltam itt valamikor.

O zamanlar çok gençtim.

Még kisfiú voltam.

O zamanlar ben öğrenciydim.

- Abban az időben egyetemi hallgató voltam.
- Abban az időben főiskolai hallgató voltam.
- Abban az időben egyetemista voltam.
- Abban az időben főiskolás voltam.
- Akkor diák voltam.

Tom o zamanlar hapisteydi.

Tom akkoriban börtönben volt.

Zamanlar her yerde zor.

Az idők mindenütt kemények.

- Zamanlar dayanıklıdır.
- Devir kötü.

Nehéz idők járnak.

Bir zamanlar herkes gençti.

Mindenki volt egyszer fiatal.

O zamanlar sadece bir çocuktum.

Akkor még gyerek voltam.

O zamanlar, insanların klimaları yoktu

Tudják, akkoriban még nem voltak légkondicionálók,

Işık olmadığı zamanlar sessiz kalacaktı.

Ha nincs fény, minden csendes.

O zamanlar hiçbir alet yoktu.

Akkoriban nem voltak berendezések.

Bir zamanlar genç ve hırslıydım.

Fiatal és ambiciózus voltam valamikor.

Ben bir zamanlar sana benziyordum.

Valaha én is olyan voltam, mint te.

Bir zamanlar onu gördüğümü hatırlıyorum.

Emlékszem, hogy láttam egyszer.

Tom bir zamanlar benimle çalıştı.

Tom egyszer dolgozott velem.

O zamanlar erkekler şapka takardı.

Akkortájt a férfiak kalapot viseltek.

Fakat o zamanlar İspanyolca'da gayet akıcıydım.

De akkorra már folyékonyan beszéltem spanyolul,

Annem bir zamanlar bir şampiyon yüzücüydü.

Édesanyám valaha úszóbajnok volt.

Bir zamanlar bir astrofizikçi olmak istedim.

- Valamikor asztrofizikus akartam lenni.
- Egykor asztrofizikus akartam lenni.

Bir zamanlar, güzel bir prenses yaşıyordu.

Valahol messze réges-régen élt egyszer egy szépséges hercegnő.

Bir zamanlar, bir zalim kral yaşarmış.

Élt valahol réges-régen egy kegyetlen király.

Komünizm korkusu, o zamanlar çok güçlüydü.

A kommunizmustól való félelem nagyon erős volt abban az időben.

Ben bir zamanlar astrofizikçi olmak istiyordum.

Egykor asztrofizikus akartam lenni.

Tom bir zamanlar çok araziye sahipti.

Tomnak régen sok birtoka volt.

Buharlı trenler bir zamanlar buradan geçerdi.

Itt valaha gőzmozdonyok jártak.

Bir zamanlar burada bir manastır duruyordu.

Egykor egy apátság állt itt.

Ama o zamanlar bana bir şey söyleyemezdiniz.

De abban az időben hiába tettek rám megjegyzést.

Ama o zamanlar yapmayı düşündüğüm tek şey

ám az egyetlen dolog, ami akkoriban eszembe jutott,

O zamanlar dini görüşlerim çok uç noktadaydı.

Akkor a vallási nézeteim is nagyon szélsőségesek voltak.

Bir zamanlar Margaret isminde bir kadın vardı.

Egyszer volt, hol nem volt egy hölgy, bizonyos Miss Margaret.

O zamanlar tek yaptığım şey onu düşünmekti.

Csak rá tudtam gondolni akkoriban.

Seni bir zamanlar uyardım ama sen dinlemedin.

Én szóltam neked, de te nem figyeltél rám.

Onu bir zamanlar uyardım ama o dinlemedi.

Figyelmeztettem egyszer, de nem hallgatott rám.

O zamanlar bilgisayar bu kadar yaygın değildi.

Még akkoriban nem léteztek számítógépek.

O kalıntılar bir zamanlar görkemli bir saraydı.

Az a rom valaha egy pompás palota volt.

Bugünün Türkiye'sine bir zamanlar sultan egemen oldu.

Valaha a szultán uralkodott a mai Törökországon.

Biz zamanlar öyle bir şey yapmış olabilirim.

Talán valamikor csináltam ilyesmit.

Tom o zamanlar şimdiki gibi zengin değildi.

Tomi akkor még nem volt ilyen gazdag.

Zor zamanlar için kenarda biraz para bulundurmalısın.

Félre kellene tenned egy kis pénzt a nehezebb időkre.

O zamanlar, Amerika'daki çoğu büyük şehirde olduğu gibi

Akkoriban olyan volt, mint a többi USA-beli nagyváros;

O zamanlar bunun zekice bir cevap olduğunu sanıyordum.

Akkor ezt igen okos válasznak tartottam.

O zamanlar şirket çok iyi gidiyordu, ama temelde

A cégnek akkoriban igen jól ment,

Yağmur yağdığı zamanlar dışında her gün yürüyüşe çıkıyorum.

Minden nap sétálok, kivéve amikor esik.

Bir zamanlar Tom'a tam benzeyen bu arkadaşa sahiptim.

Volt egyszer egy barátom, aki pont úgy nézett ki, mint Tom.

Bir zamanlar Pekin'de yaşadım ama şimdi Seul'de yaşıyorum.

Valamikor Pekingben laktam, de most Szöulban.

Bu bana bir zamanlar tanıdığım bir kızı hatırlatıyor.

Ez egy lányra emlékeztet, akik valaha ismertem.

Bir zamanlar güney pasifik efsaneleri dev midyeleri deniz tabanında

A déli Csendes-óceán legendája emberevő óriáskagylókról szól,

Bana bir zamanlar nasıl bir zengin adam olduğunu anlattı.

Azt mondta nekem, hogy valaha gazdag ember volt.

Her büyük başarı bir zamanlar imkansız olarak kabul edilirdi.

Minden nagy eredményt egyszer lehetetlennek tartottak.

Bir gülün bir parça ekmekten daha önemli olduğu zamanlar vardır.

Van, amikor egy rózsa sokkal fontosabb, mint egy darab kenyér.

Biz bir zamanlar düşmandık fakat baltayı gömdük ve şimdi birbirimizle dostane şartlardayız.

Egykor ellenségek voltunk, de elástuk a csatabárdot, s most már baráti viszonyban állunk egymással.

- Geçinirken zor zamanlar geçirdim.
- Zar zor iki yakamı bir araya getirmeye çalışıyordum.

Volt egy anyagilag nehéz időszakom.

1951'de Rahibe Teresa o zamanlar Hindistan'ın en büyük şehri olan Kalküta'ya gönderildi.

1951-ben Teréz nővért India akkori legnagyobb városába, Kalkuttába küldték.

Tom bir zamanlar ucuz bir restoranda yemek yedi ve gıda zehirlenmesi oldu, bu yüzden artık nerede yemek yediği hakkında çok dikkatli.

Egy alkalommal Tom egy olcsó étteremben evett és ételmérgezést kapott, így most nagyon ügyel arra, hogy hol eszik.

Doktor bu sabah beni görmeye geldi. Onun adı Werner ama o bir Rus. Bunda şaşırtıcı hiçbir şey yok. Bir zamanlar Alman olan bir İvanov'u tanımıştım.

Reggel beugrott az orvos, hogy lásson. Wernernek hívják, de orosz. Semmi meglepő nincs ebben. Ismertem egyszer egy Ivanovot, aki német volt.