Translation of "Yoksulluk" in German

0.004 sec.

Examples of using "Yoksulluk" in a sentence and their german translations:

Ben yoksulluk içinde yaşadım.

Ich lebte in Armut.

Çavdara yoksulluk tahılı denirdi.

Der Roggen wurde Arme-Leute-Getreide genannt.

Mahallem yoksulluk tehdidi altında.

Meine Nachbarschaft wird von Armut bedroht.

Tom yoksulluk içinde büyüdü.

Tom wuchs in Armut auf.

Yoksulluk bütün kötülüklerin kaynağıdır.

Armut ist die Wurzel allen Übels.

Aile yoksulluk içinde yaşadı.

Die Familie lebte in Armut.

O, yoksulluk içinde büyüdü.

Sie wuchs in Armut auf.

Mary yoksulluk içinde büyüdü.

Maria wuchs in Armut auf.

Tom yoksulluk içinde yaşıyor.

Tom lebt von der Hand in den Mund.

Yaklaşık %39 yoksulluk oranı vardı.

hatten wir eine Armutsquote von 39 %.

Ülkenin temel sosyal sorunu yoksulluk.

Das wichtigste soziale Problem des Landes ist Armut.

yoksulluk cahillik hepsi vardı bu filmde

Armut Unwissenheit hatte alles in diesem Film

Yoksulluk onun okula devam etmesini engelledi.

Die Armut hinderte ihn daran, zur Schule zu gehen.

Dünyadaki birçok insan hala yoksulluk içinde yaşar.

Viele Menschen auf der Welt leben noch immer in Armut.

- O, yoksulluk içinde büyüdü.
- Sefalet içinde büyüdü.

Er wuchs in Armut auf.

Yoksulluk kapıdan içeri girdiğinde, sevgi pencereden dışarı uçar.

Kommt die Armut durch die Tür, entfliegt die Liebe durch das Fenster.

Başkan, halkı yoksulluk ve hastalıklarla mücadelede birleşmeye çağırdı.

- Die Präsidentin rief das Volk zur Einigkeit im Kampf gegen Armut und Krankheit auf.
- Der Präsident rief das Volk zur Einigkeit im Kampf gegen Armut und Krankheit auf.

Yoksulluk ön kapını çaldığında sevgi arka kapıdan kaçar.

Wenn die Armut an die Tür klopft, verschwindet die Liebe durch die Hintertür.

Büyük Sahra'nın güneyindeki birçok Afrika ülkesinde yoksulluk var.

In vielen afrikanischen Ländern südlich der Sahara herrscht Armut.

Bir araştırmaya göre dünyada bir milyar insan yoksulluk çekiyor.

Laut einer Untersuchung leiden weltweit eine Milliarde Menschen unter Armut.

Yoksulluk 2000'lerde Latin Amerika'da yüzde 50'den fazla azaldı.

Die Armut in Lateinamerika ging in den 2000er Jahren um über 50 Prozent zurück.

Bir haftada kırk saat çalışan hiç kimse yoksulluk içinde yaşıyor olamaz.

Niemand, der vierzig Stunden in der Woche arbeitet, soll in Armut leben.

Ben zenginlik ve korku içinde yaşamaktansa huzurlu yoksulluk içinde yaşamayı tercih ederim.

Ich würde eher in friedvoller Armut leben als in Wohlstand und Furcht.

Geçen yıl, bu ülkede yoksulluk yaklaşık 50 yıldaki en hızlı oranda düştü.

Im vergangenen Jahr ist die Armut in diesem Land so stark gesunken wie seit fast 50 Jahren nicht mehr.