Translation of "Yazık" in German

0.016 sec.

Examples of using "Yazık" in a sentence and their german translations:

- Yazık.
- Ne yazık!

- Schade.
- Wie schade!

Çok yazık.

- Schade.
- Es ist schade.

Fransızca konuşmaman yazık.

Es ist schade, dass du nicht Französisch sprichst.

Ne yazık ki gelemezsin.

- Es ist schade, dass du nicht kommen kannst.
- Schade, dass du nicht kommen kannst.
- Es ist schade, dass Sie nicht kommen können.

Ne yazık ki yanılmıştır.

Er liegt völlig daneben.

Ne yazık ki hatalısın.

- Ich fürchte, Sie irren sich.
- Ich fürchte, du irrst.
- Ich fürchte, ihr irrt.
- Ich fürchte, Sie irren.
- Ich fürchte, du irrst dich.
- Ich fürchte, ihr irrt euch.
- Ich fürchte, du hast unrecht.
- Ich fürchte, Sie haben unrecht.
- Ich fürchte, ihr habt unrecht.

Ne yazık ki doğru.

- Unglücklicherweise stimmt es.
- Das ist leider wahr.

Ne yazık sen gelemeyeceksin.

Es ist schade, dass du nicht kommen konntest.

Birisi öldüğünde çok yazık.

Es ist schade, wenn jemand stirbt.

Ve biliyor musun? Çok yazık... Uruguay'ı kaybediyor olmaları çok yazık.

Weißt du, was? Es ist eine Schande... Eine echte Schande, dass du Uruguay zugrunde richtest.

- Bir bahçemin olmaması ne yazık.
- Ne yazık ki bir bahçem yok.

Wie schade, dass ich keinen Garten habe!

Ne yazık ki bize katılamazsın.

Dass du nicht mitkannst, ist wirklich schade.

Ne yazık ki telefon bozuk.

Das Telefon war leider kaputt.

Ne yazık ki, mağaza kapalıydı.

- Leider war das Geschäft geschlossen.
- Leider war der Laden geschlossen.

Ne yazık ki yağmur yağdı.

Leider regnete es.

Ne yazık ki söylenti doğru.

Ich fürchte, das Gerücht ist wahr.

Ne yazık ki biraz geciktim.

- Leider bin ich etwas spät dran.
- Ich habe mich leider etwas verspätet.

Ne yazık, zayıflamaya ihtiyacım yok.

Es ist schade, dass ich nicht abnehmen muss.

Ne yazık ki, o gelmedi.

Leider ist sie nicht gekommen.

Ne yazık ki, o gerçek.

Das ist leider die Wahrheit.

Güzel güller için ne yazık.

Schade um die schönen Rosen.

Ne yazık ki, bu yapılmadı.

Leider wurde dies nicht getan.

Ne yazık ki beton yanmaz.

Es ist schade, dass Beton nicht brennt.

Ne yazık ki o gelemiyor.

Es ist schade, dass er nicht kommen kann.

Ne yazık ki, o olmadı.

Das ist leider nicht passiert.

Ne yazık ki o olmadı.

Das ist leider nicht passiert.

Ne yazık ki, o doğru.

Unglücklicherweise ist das wahr.

Yazık Tom bizim partimize gelemiyor.

Es ist schade, dass Tom nicht zu unserer Feier kommen kann.

Ne yazık ki bu yanlış.

Ich fürchte, dass das falsch ist.

Ne yazık ki biz kalamayız.

Schade, dass wir nicht bleiben können.

Biz ne yazık ki hazırlıksızdık.

Wir waren kläglich unvorbereitet.

Şeytan seni götürürse yazık olur.

Es wäre wirklich schade, wenn dich der Teufel holen würde.

Çokça böyledir, ne yazık ki.

So ist es öfters, leider.

Ne yazık ki bazen olur.

Wie schade, dass das manchmal so ist.

- Mizah duygusunun olmaması çok yazık.
- Ne yazık ki onun espri anlayışı yok.

Es ist schade, dass er keinen Sinn für Humor hat.

Ne yazık ki o gelmeyi reddetti.

Er weigerte sich leider zu kommen.

Ne yazık ki, etrafta kimse yoktu.

Leider befand sich niemand in der Umgebung.

Ne yazık ki dün yağmur yağdı.

Unglücklicherweise regnete es gestern.

Ne yazık ki bugün vaktim yok.

Leider habe ich heute keine Zeit.

Ne yazık ki o onunla evlenemez.

Es ist schade, dass er sie nicht heiraten kann.

Ne yazık ki ben biraz formsuzum.

Ich fürchte, dass ich etwas außer Form bin.

Ne yazık ki, bütün eğlenceyi kaçırdım.

Leider habe ich den ganzen Spaß verpasst.

Ne yazık ki Tom kitap okumaz.

- Leider liest Tom keine Bücher.
- Traurigerweise liest Tom keine Bücher.

Ne yazık ki, annem evde değil.

Meine Mutter ist bedauerlicherweise nicht zu Hause.

Ne yazık ki dünya idiot dolu.

Leider ist die Welt voller Idioten.

Ne yazık ki her şeyi mahvettin.

- Schade, dass du alles vernichtet hast.
- Schade, dass ihr alles vernichtet habt.

Ne yazık ki bir hata oluştu.

- Es ist bedauerlicherweise ein Fehler aufgetreten.
- Es ist leider zu einem Fehler gekommen.

Ne yazık ki aynı dili konuşmuyoruz.

Wie schade, dass wir nicht dieselbe Sprache sprechen.

Ne yazık ki dans etmeyi bilmiyorsun!

Wie schade, dass du nicht tanzen kannst!

Ne yazık ki bir sorun var.

Leider gibt es ein Problem.

Ne yazık ki cevap basit değil.

Die Antwort ist leider nicht einfach.

Ne yazık ki bizzat gitmen gerekecek.

Ich fürchte, dass du persönlich vorbeigehen musst.

Ne yazık ki bu mümkün değildir.

Leider ist es nicht möglich.

Ne yazık ki birçok Japon öldü.

- Leider starben viele Japaner.
- Traurigerweise starben viele japanische Leute.

Ne yazık ki, onu yanınızda getiremezsiniz.

Leider kannst du ihn nicht mitbringen.

Ne yazık ki başka planlarım var.

Leider habe ich schon etwas anderes vor.

Ne yazık ki, Tom yalnız değildi.

Leider war Tom nicht allein.

Ne yazık ki, Tom orada değildi.

Leider war Tom nicht da.

Bunu yapmamıza izin verilmezse yazık olur.

Es wäre schade, wenn wir das nicht dürften.

Ne yazık ki o yurt dışında yaşıyor.

Leider wohnt sie im Ausland.

Ne yazık ki, Şehrimizde hiç yakitori yok.

Leider gibt es in unserer Stadt kein Jakitori.

Ne yazık ki, onun başarılı olacağına inanmıyorum.

Unglücklicherweise glaube ich nicht an ihren Erfolg.

Ne yazık ki, şüphem için kanıtım yok.

Ich habe leider keine Beweise für meinen Verdacht.

- Bu ne yazık ki doğrudur.
- Maalesef doğru.

- Unglücklicherweise stimmt es.
- Unglücklicherweise ist es wahr.

Ne yazık ki fazla boş vaktim olmayacak.

Unglücklicherweise werde ich nicht viel Freizeit haben.

Ne yazık ki Fransızcayı daha iyi anlamıyorum.

Es ist schade, dass ich Französisch nicht besser verstehe.

Ne yazık ki bu yeterince iyi değil.

- Ich fürchte, das ist nicht gut genug.
- Das ist leider nicht gut genug.

Ne yazık ki bu çorba ılık değil.

Die Suppe ist leider nur lauwarm.

- Bu çok kötü.
- Ne yazık!
- Vah vah!

Das ist echt schade.

Ne yazık ki kaleyi görme şansım yoktu.

Leider hatte ich keine Gelegenheit das Schloss zu sehen.

Ne yazık ki filler iyi şarkı söyleyemez.

Schade, dass Elefanten nicht gut singen können.

Ne yazık ki onun espri anlayışı yok.

Es ist allzu schade, dass er keinen Spaß versteht.

Ne yazık ki bu kitabı bulmak zor.

Dieses Buch ist leider schwer zu finden.

Ne yazık ki bütün şey parçalara ayrıldı.

Die ganze Sache ging leider den Bach runter.

Ne yazık ki, şu anda çok meşgulüm.

Ich habe leider gerade zu viel zu tun.

Ne yazık ki, o, rüyasını anlamadan öldü.

Leider starb sie, ehe sie ihren Traum verwirklichen konnte.

Ne yazık ki bu bir seçenek değil.

Das ist leider keine Option.

Ne yazık ki, hiç kimse bize söylemedi.

- Leider hat uns das niemand gesagt.
- Leider hat uns niemand Bescheid gesagt.
- Leider hat uns keiner Bescheid gesagt.

Ne yazık ki Tom bugün bizimle değil.

Schade, dass Tom heute nicht bei uns ist.

Ne yazık ki o kadar kolay olmayacak.

Tut mir leid. So einfach wird es nicht sein.

Ne yazık ki neredeyse hiç Almanca konuşamıyorum.

Leider spreche ich kaum Deutsch.

Ne yazık ki, öyle bir tepki yok.

Schade, dass es nicht so ist.

Ne yazık ki ambulans çok geç geldi.

Bedauerlicherweise kam der Rettungswagen sehr spät.

Ne yazık ki Mary mizah duygusuna sahip değil.

Es ist schade, dass Maria keinen Sinn für Humor hat.

Ne yazık ki, gezinin iptal olduğunu size bildirmeliyim.

Wir müssen Ihnen leider mitteilen, dass die Reise abgesagt wurde.

Ne yazık ki bugün seninle öğle yemeği yiyemeyeceğim.

- Ich fürchte, heute kann ich nicht mit dir zu Mittag essen.
- Ich werde heute leider nicht mit dir zu Mittag essen können.

Ne yazık ki, hiç kimse bu sorunla ilgilenmiyor.

Leider befasst sich niemand mit dieser Angelegenheit.

Ne yazık ki babam artık gruba üye değil.

Leider gehört mein Vater nicht mehr zur Gruppe.

Ne yazık ki, prensler yakışıklı olma eğiliminde değildirler.

Leider sehen Prinzen selten gut aus.

Ne yazık ki, bu sadece elle yapılan çalışmaydı.

Leider war es nur eine manuelle Tätigkeit.

Ne yazık ki, her zaman çok fazla veriyorum.

Ich gebe leider immer zu viel.

Ne yazık ki anne foklar tarafından bu ekstra mesafeye

Leider verbrauchen die Muttertiere für diese Extrastrecke so viele Kalorien,

- Ne yazık ki hat meşgul
- Korkarım ki hat meşgul.

Ich fürchte es ist besetzt.

- Maalesef, söylenti gerçektir.
- Ne yazık ki, o söylenti doğru.

Leider stimmt dieses Gerücht.