Translation of "Yaşardı" in German

0.006 sec.

Examples of using "Yaşardı" in a sentence and their german translations:

O burada yaşardı.

Früher wohnte er hier.

Tom burada yaşardı.

Früher wohnte Tom hier.

Tom Boston'da yaşardı.

Tom lebte früher in Boston.

Greenville, Güney Carolina'da yaşardı.

in einer abgetrennten Nachbarschaft namens Nicholtown.

O Tel Aviv'de yaşardı.

Früher lebte sie in Tel Aviv.

Tom bana bitişik yaşardı.

- Tom war früher mein Nachbar.
- Tom wohnte früher bei mir nebenan.

O onun yakınında yaşardı.

Sie hat früher in seiner Nähe gewohnt.

Tom ormanın derinliklerinde yaşardı.

Tom wohnte einmal tief im Urwald.

Orada korkunç bir canavar yaşardı.

- Dort hauste einmal ein abscheuliches Ungeheuer.
- Dort lebte einst ein abscheuliches Ungeheuer.

Bell Londra'da yaşardı, değil mi?

Bell lebte in London, oder?

Kral eski bir kalede yaşardı.

In einem alten Schloss lebte ein König.

Sınıf arkadaşlarımdan biri Boston'da yaşardı.

Einer meiner Klassenkameraden wohnte früher in Boston.

Naoki fakirdi ve bir kulübede yaşardı.

Naoki war arm und lebte in einer Hütte.

Tom benimle aynı apartman binasında yaşardı.

Tom wohnte früher in demselben Mietshaus wie ich.

Eski bir evde yaşlı bir adam yaşardı.

Ein alter Mann lebte in dem alten Haus.

Bu şehirde bir zamanlar zengin bir adam yaşardı.

Einmal lebte ein reicher Mann in dieser Stadt.

Tom'un muz kabuğunda kaydığını gördüklerinde odadaki herkesin gülmekten gözleri yaşardı.

Alle im Zimmer lachten los, als sie Tom auf der Bananenschale ausrutschen sahen.

Bir zamanlar fakir bir adam ve zengin bir kadın yaşardı.

Es waren einmal ein armer, alter Mann und eine reiche Frau.

Bizr zamanlar, üç çok güzel kızı olan bir kral ve kraliçe yaşardı.

- Es lebten einmal vor langer Zeit ein König und eine Königin, die hatten drei wunderschöne Töchter.
- Es waren einmal ein König und eine Königin, die drei wunderschöne Töchter hatten.

İki küçük sincap, bir beyaz sincap ve bir siyah sincap büyük bir ormanda yaşardı.

Zwei kleine Eichhörnchen, ein weißes und ein schwarzes, lebten in einem großen Wald.

Bir zamanlar büyük bir fatih olan bir imparator yaşardı ve dünyadaki herhangi birinden daha fazla ülkede hüküm sürdü.

Es war einmal ein Kaiser, der ein großer Eroberer war und über mehr Länder gebot als irgendein anderer auf der Welt.