Translation of "Içindeki" in German

0.004 sec.

Examples of using "Içindeki" in a sentence and their german translations:

Masanın içindeki nedir?

- Was befindet sich in dem Schreibtisch?
- Was ist in dem Schreibtisch?

Paraşüt halatının içindeki iplerden

...an einen Faden aus der Fallschirmschnur.

İçindeki şeyleri görüyor musunuz?

Seht ihr das ganze Zeug im Inneren?

Suyun içindeki buz eridi.

Das Eis im Wasser schmolz.

İçindeki gizli hayatları ortaya çıkarabiliyoruz.

Und zeigen, wie viel Leben sich hier verbirgt.

Kapsül içindeki yüksek basınçla kapatıldı.

durch den hohen Druck in der Kapsel verschlossen.

Bu terkedilmiş maden, içindeki tünelin çökmesine

Diese verlassene Mine wurde zu instabil, um hier zu arbeiten,

Koşucu yerin içindeki deliğin üzerinden zıpladı.

Der Läufer sprang über das Loch im Boden.

Bir akrebin zehir kesesinin içindeki zehri istiyorum.

Ich will das Gift aus dem Giftbeutel eines Skorpions gewinnen.

Bir akrebin zehir kesesinin içindeki zehri istiyorum.

Ich will das Gift aus seinem Giftbeutel.

Aşırı büyük kulaklarıyla kovuğun içindeki titreşimleri dinler.

Mit überdimensionalen Ohren horcht es nach Vibrationen im hohlen Holz.

Şehrin içindeki bir vahada yaşamanın kısıtları vardır.

Das Leben in einer urbanen Oase hat seine Grenzen.

Kış bir yıl içindeki en soğuk mevsimdir.

Der Winter ist die kälteste Jahreszeit.

- Bu çekmecenin içindeki ne?
- Bu çekmecede ne var?

Was ist in dieser Schublade?

Dünya, içindeki büyük bir mıknatısla bir top gibidir.

Die Erde ist vergleichbar mit einem Ball, in welchem sich ein großer Magnet befindet.

İçindeki Contractin A kasılmaya, Peditoksin ise kıvranmaya sebep oluyor.

Mit Contractin A, das Krämpfe verursacht, und Peditoxin, das Krämpfe auslöst,

Hırsızlar müzenin içindeki Kapalı Devre kameralarını devre dışı bıraktı.

Die Diebe schalteten die Überwachungskameras im Museum aus.

Galaksimiz içindeki yıldızlar arasındaki ortalama mesafe yaklaşık 4 ışık yılıdır.

Der durchschnittliche Abstand zwischen den Sternen unserer Galaxie beträgt etwa vier Lichtjahre.

Hiçbir şey vakum içindeki ışık hızından daha hızlı seyahat edemez.

Nichts kann sich im Vakuum schneller fortbewegen als das Licht.

Öfkeli kalabalık polis minibüsünün etrafını sarıp içindeki pedofili zanlısına hakaretler yağdırdı.

Die wütende Menge drängte sich an den Polizeiwagen und schrie dem mutmaßlichen Kinderschänder Beleidigungen entgegen.

Aslında daha iyisini de yapabiliriz. Sırt çantası yerine, içindeki kuru çantayı kullanırız.

Das geht sogar noch besser. Statt dem Rucksack kann man auch den Trockenbeutel nehmen.

Kaynaklanan bir kıvılcımdı . Kumanda modülünün içindeki atmosfer saf oksijendi ve bu ortamda

Die Atmosphäre im Befehlsmodul bestand aus reinem Sauerstoff, und in dieser Umgebung gingen sogar

- Şişenin içindeki nedir?
- Şişede ne var?
- Şişenin içinde ne var?
- Şişedeki ne?

Was ist in der Flasche?

- Oraya gidecek ve içindeki her şeyi okuyacak zamanım olmasını dilemeden bir kütüphaneyi asla fark etmem.
- Bir kütüphane görünce, gidip içindeki her şeyi okuyana kadar orada kalmayı dilemediğim olmamıştır.
- Ne zaman bir kütüphane görsem; gönlümden hep gidip içindeki her şeyi okuyana kadar orada kalmak geçer.

Jedes Mal, wenn ich eine Bibliothek sehe, erfüllt mich der Wunsch, hineinzugehen und so lange dort zu bleiben, bis ich alles darin gelesen habe.

Göz merceğiniz içindeki baskıyı ölçmeliyiz. Lütfen iki gözünüzü genişçe açın ve sabit bir şekilde buradaki bu objeye bakın.

Wir müssen Ihren Augeninnendruck messen, – bitte einmal beide Augen weit öffnen und dieses Objekt hier fest ansehen.