Translation of "Yüksek" in German

Yüksek dağların

erhabene Berge

Fiyatlar yüksek.

Die Preise sind hoch.

Dalgalar yüksek.

Die Wellen sind hoch.

Yüksek sesle okuyun.

- Lies es vor.
- Lesen Sie es vor.

Daha yüksek, lütfen.

Lauter, bitte.

Yüksek sesle konuş!

Sprich lauter!

Yüksek sesle konuşma.

- Sprich nicht so laut!
- Reden Sie nicht so laut!

Kira çok yüksek.

Die Miete ist sehr hoch.

Yüksek ateşim var.

Ich habe hohes Fieber.

Yüksek sesle horluyordu.

- Er schnarchte geräuschvoll.
- Er schnarchte laut.

Dalgalar bugün yüksek.

Die Wellen sind heute hoch.

Yüksek duyarlılık nedir?

Was ist Hochsensibilität?

O yüksek sıçrayabilir.

Sie kann hoch springen.

Seçilme şansı yüksek.

Er hat gute Aussichten, gewählt zu werden.

Ses çok yüksek.

Es ist zu laut.

Fiyatlar fazla yüksek.

Die Preise sind zu hoch.

Yüksek sesle konuşuyordum.

Ich sprach mit lauter Stimme.

O yüksek sesliydi.

Das war laut.

Vergiler çok yüksek.

Die Steuern sind zu hoch.

Yüksek kolesterolüm var.

Ich habe einen hohen Cholesterinspiegel.

Tom yüksek maaşlıdır.

Tom wird gut bezahlt.

Fiyatlar hâlâ yüksek.

Die Preise sind immer noch hoch.

Yüksek tansiyonum var.

Ich habe hohen Blutdruck.

Yüksek sesle konuş.

Sprich lauter!

Yüksek lisans öğrencisiyim.

Ich bin Doktorand.

- Şu yüksek dağa bak.
- Bu yüksek dağa bak.

- Schaue dir diesen hohen Berg an.
- Sieh mal diesen hohen Berg.

- Şu yüksek binaya bakın.
- Şu yüksek binaya bak.

Schau das große Gebäude da an.

Yüksek bir tuz diyetinin sürdürülmesi yüksek tansiyona katkıda bulunabilir.

Eine salzreiche Ernährung kann zu erhöhtem Blutdruck führen.

- Bu, Japonya'nın en yüksek kulesi.
- Bu Japonya'da en yüksek kule.
- Bu, Japonya'daki en yüksek kuledir.

- Dies ist der höchste Turm von Japan.
- Dies ist der höchste Turm in Japan.

Yüksek Arktik'teki Svalbard Adaları'nda...

In der Hohen Arktis, rund um die Inseln Spitzbergens,

Yarasaların da direnci yüksek

Fledermäuse haben auch einen hohen Widerstand

Yüksek komuta yeteneğini kanıtladı.

seine Fähigkeit zum Oberkommando unter Beweis zu stellen.

Radyonun sesi çok yüksek.

Das Radio ist zu laut.

Top havada yüksek sıçradı.

Der Ball sprang hoch in die Luft.

Birçok yüksek bina var.

Es gibt viele hohe Gebäude.

Çok yüksek sesle konuşmamalısın.

- Du solltest nicht so laut sprechen!
- Sie sollten nicht so laut reden!

Arabanın fiyatı çok yüksek.

Der Preis des Autos ist zu hoch.

Tom yüksek sesle güldü.

Tom lachte laut los.

Çok yüksek sesle konuştu.

Er sprach sehr laut.

O yüksek sesle küfretti.

Sie fluchte lautstark.

Benim yüksek ateşim var.

Ich habe hohes Fieber.

Kuşlar gökyüzünde yüksek uçarlar.

Die Vögel fliegen hoch am Himmel.

Yüksek gürültü beni delirtiyor.

Der laute Lärm macht mich verrückt.

Ticaret yüksek okuluna gittim.

Ich ging aufs Wirtschaftsgymnasium.

O yüksek sesle horluyordu.

Sie schnarchte laut.

O yüksek topuklu giyiyor.

- Sie trägt hohe Schuhe.
- Sie trägt hohe Absätze.
- Sie trägt Stöckelschuhe.

Dün yüksek ateşim vardı.

Gestern hatte ich hohes Fieber.

Hikayeyi yüksek sesle oku.

- Lies die Geschichte laut vor.
- Lesen Sie die Geschichte laut vor.
- Lest die Geschichte laut vor.

Kitabı yüksek sesle okuyun.

- Lies das Buch vor.
- Lesen Sie das Buch vor!

Buradaki fiyatlar biraz yüksek.

Die Preise sind hier etwas hoch.

Tom yüksek sesle öksürdü.

Tom hustete laut.

Onun beklentileri çok yüksek.

Sie stellt zu hohe Erwartungen.

Tom'un beklentileri çok yüksek.

Tom hatte zu hohe Erwartungen.

Onun maaşı çok yüksek.

Ihr Einkommen ist sehr hoch.

Oğlum yüksek okula girdi.

Mein Sohn ist nun auf das Gymnasium gegangen.

Bugün onun morali yüksek.

Er hat heute gute Laune.

Kedi yüksek sesle mırıldadı.

Die Katze schnurrte laut.

Tom yüksek sesle geğirdi.

Tom rülpste laut.

O, yüksek seslerden korkuyor.

Sie hat Angst vor lauten Geräuschen.

Yüksek topuklu ayakkabıları sevmem.

Ich mag keine hochhackigen Schuhe.

Bu fiyat çok yüksek.

Der Preis hier ist zu hoch.

Yüksek yağış olasılığı var.

- Es wird wohl Niederschlag geben.
- Es besteht eine hohe Niederschlagswahrscheinlichkeit.

Tom yüksek sesle horluyordu.

Tom schnarchte geräuschvoll.

Tom yüksek sesle konuşur.

Tom spricht laut.

Ben yüksek sesle gülerim.

Da kann ich doch nur lachen.

O, yüksek sesle konuştu.

Sie redete laut.

O baca çok yüksek.

Dieser Schornstein ist sehr hoch.

O, yüksek sesle konuşuyor.

Sie spricht laut.

Tom'un yüksek tansiyonu var.

- Tom hat Bluthochdruck.
- Tom hat einen hohen Blutdruck.

Bebek yüksek sesle ağladı.

Das Baby schrie laut.

Mağaza yüksek fiyatlarıyla tanınır.

Der Laden ist für seine hohen Preise bekannt.

Kulüpte ses çok yüksek.

In diesem Club ist es zu laut.

En yüksek bilgelik kalbinkidir.

Die höchste Weisheit bleibt die des Herzens.

Tom çok yüksek ruhludur.

Tom ist extrem gut gelaunt.

Tom yüksek sesle lanetledi.

Tom fluchte laut.

Şiiri yüksek sesle okudu.

Sie las das Gedicht laut vor.

Oğlanlar yüksek sesle güldüler.

Die Jungen lachten laut.

Tom yüksek sesle horluyor.

Tom schnarcht laut.

Yüksek sesli müziğe dayanamıyorum.

- Laute Musik kann ich nicht ausstehen.
- Laute Musik kann ich nicht vertragen.

Yüksek sesli müzikten hoşlanırım.

Ich mag laute Musik.

- Birçok kadın eş yüksek fiyatlardan şikayetçi.
- Birçok hanım yüksek fiyatlardan şikayetçi.

- Viele Hausfrauen beklagen sich, dass die Preise hoch seien.
- Viele Hausfrauen beklagen sich über zu hohe Preise.

En yüksek performansı olan bilgisayar

Der Computer mit der höchsten Leistung

Kapsül içindeki yüksek basınçla kapatıldı.

durch den hohen Druck in der Kapsel verschlossen.

Biz yüksek sesle şarkı söyledik.

- Wir sangen mit lauter Stimme.
- Wir haben mit lauter Stimme gesungen.

Daha yüksek sesle konuşun lütfen.

- Sprich lauter, bitte.
- Reden Sie bitte lauter.

Yüksek sesle konuşmaya gerek yok.

Es gibt keinen Grund, so laut zu reden.

Kule, 220 metre kadar yüksek.

Der Turm ist 220 Meter hoch.

Kasabanın etrafında yüksek duvarlar vardır.

Die Stadt ist von hohen Mauern umgeben.

Kasaba birçok yüksek binaya sahip.

Es gibt viele hohe Häuser in dieser Stadt.

Yangın yüksek binayı tahrip etti.

Das Feuer zerstörte das hohe Gebäude.

O televizyonun sesi çok yüksek.

Dieser Fernseher ist zu laut.

Onun cesareti yüksek övgüye layıktır.

- Sein Mut ist hohen Lobes wert.
- Sein Mut ist es wert, hoch gelobt zu werden.

Bazı kuşlar gökyüzünde yüksek uçuyorlar.

Einige Vögel fliegen hoch am Himmel.