Translation of "Fazlasını" in German

0.006 sec.

Examples of using "Fazlasını" in a sentence and their german translations:

Bundan fazlasını yapamam.

- Mehr als dieses kann ich nicht machen.
- Mehr kann ich nicht tun.
- Mehr als das kann ich nicht tun.

Çok daha fazlasını istiyorum.

Ich möchte viel mehr.

Daha fazlasını yapmak isterim.

Ich würde gerne mehr tun.

Daha fazlasını hak ediyorum.

Ich habe mehr verdient.

Daha fazlasını hak ediyorsun.

Du hast mehr verdient.

Daha fazlasını yapmak istiyorum.

Ich möchte mehr tun.

Tom fazlasını hak ediyor.

Tom verdient mehr.

Keşke daha fazlasını yapabilsem.

Ich wünschte, ich könnte mehr tun.

Daha fazlasını bilmek istiyorum.

Ich wüsste da gerne mehr.

Bir özürden fazlasını istiyorum.

Ich will mehr als eine Entschuldigung.

Zamanımızın daha fazlasını adalete yatırabiliriz,

Wir können uns mehr für Gerechtigkeit einsetzen,

Hem de 50 taneden fazlasını.

Es sind über 50 Tiere.

Ben onun daha fazlasını istiyorum.

Ich will mehr davon.

Onlar üstesinden gelebileceklerinden fazlasını aldılar.

Sie haben mehr auf sich genommen, als sie bewältigen konnten.

O daha fazlasını hak ediyor.

Er verdient mehr.

Birçok insan kazandığından fazlasını harcıyor.

Viele geben mehr aus, als sie verdienen.

Tom'un bildiğinden daha fazlasını gördüm.

Ich sah mehr als Tom ahnt.

Daha fazlasını bilmek ister misin?

Möchtest du mehr erfahren?

Ben gerçekten daha fazlasını yapabilsem.

Ich wünschte wirklich, ich könnte mehr tun.

Tom'un daha fazlasını yapacağını bekliyorum.

Ich gehe davon aus, dass Tom noch mehr tun wird.

Daha fazlasını bilmek ister misiniz?

Möchtest du mehr wissen?

Daha fazlasını görmek istemiyor musun?

Willst du nicht noch mehr sehen?

Nezaket şiddetten daha fazlasını yapar.

Güte tut mehr als Gewalt.

İyilik, şiddetten daha fazlasını yapar.

Güte tut mehr als Gewalt.

Keyif, mutluluktan fazlasını hedeflemekten daha güzeldir.

Freude ist ein besseres Ziel als Glück.

Çevresindekilere geçici bir ilgiden fazlasını almaz."

er interessiert sich nur vorübergehend für die Menschen um ihn herum."

Bu köprü on tondan fazlasını taşıyamaz.

Diese Brücke hat nur eine Tragkraft von zehn Tonnen.

Tom söylediğinden daha fazlasını söylemek istedi.

Tom wollte eigentlich mehr sagen, als er letztlich tat.

Ben senin düşündüğünden daha fazlasını biliyorum.

- Ich weiß mehr, als du glaubst.
- Ich weiß mehr, als Sie denken.

Tom niyet ettiğinin daha fazlasını söyledi.

Tom sagte mehr als er beabsichtigt hatte.

Tom ondan çok daha fazlasını yaptı.

Tom hat noch viel mehr getan.

Büyükannem bana istediğimden daha fazlasını verdi.

Meine Großmutter gab mir mehr, als ich wollte.

O onun söylediğinden daha fazlasını biliyor.

Sie weiß mehr darüber, als sie zugibt.

Tom onun açıkladığından daha fazlasını biliyor.

Tom weiß mehr, als er zugibt.

Onun açıkladığından daha fazlasını bildiğine eminim.

Sie weiß sicher mehr, als sie preisgibt.

Hayatımızın %95'inden fazlasını otomatik pilotta geçiririz.

In über 95 % unseres Lebens schalten wir auf Autopilotmodus.

Sizce bu mahlukların daha fazlasını nerede buluruz?

Wo finden wir mehr gruselige Krabbeltiere?

Aslında onlardan biraz daha fazlasını hak ediyorlardır.

sind auch etwas mehr wert.

Daha fazlasını istiyorsan ben senden ücret alırım

Wenn Sie mehr wollen, werde ich Ihnen berechnen

Tom bir dilden daha fazlasını bilmeyi diledi.

Tom wünschte, dass er mehr als eine Sprache könnte.

Sadece Tom için daha fazlasını yapabilmeyi diliyorum.

Ich wünschte, ich hätte mehr für Tom tun können.

Dört göz iki gözden daha fazlasını görür.

- Vier Augen sehen mehr als zwei.
- Vier Augen sehen besser als zwei.

Tom muhtemelen bize söylediğinden daha fazlasını biliyor.

Tom weiß wahrscheinlich mehr, als er uns erzählt.

Tom onun hepsini ve daha fazlasını yapabilir.

Das alles kann Tom und noch mehr.

Lütfen o hikayenin daha fazlasını duymama izin verme.

Ich möchte bitte von dieser Geschichte nichts mehr hören.

- Ondan daha fazlasını bekleyemezsin.
- Ondan daha fazla bekleyemezsin.

Du kannst nicht mehr als das erwarten.

Yaz tatillerimin dörtte üçünden fazlasını seyahat ederek geçirdim.

Ich habe mehr als drei Viertel meines Sommerurlaubs mit Reisen verbracht.

Bir karınca kendi ağırlığının 50 kat fazlasını kaldırabilir.

Eine Ameise kann mehr als das Fünfzigfache ihres eigenen Gewichts heben.

İnsanlar çoğunlukla bana bilmek istediğimden daha fazlasını söylüyor.

Die Leute sagen mir oft mehr, als ich wissen will.

Ben de karı severim. Ama çok fazlasını değil.

Ich mag auch Schnee. Aber nicht so viel davon.

Evcil hayvanlar sadece bize eşlik etmekten daha fazlasını sunar.

Haustiere geben uns mehr als bloße Gesellschaft.

- Sana bundan daha fazlasını anlatamam.
- Sana bundan ötesini söyleyemem.

Ich kann dir nicht mehr sagen.

Muhtemelen benim hakkımda senin hakkında bildiğimden daha fazlasını biliyorsun.

- Du weißt vermutlich mehr über mich als ich über dich.
- Ihr wisst vermutlich mehr über mich als ich über euch.
- Sie wissen vermutlich mehr über mich als ich über Sie.

Tom ve Meryem her yıl kazançlarının yarısından fazlasını biriktirir.

Tom und Maria sparen jedes Jahr mehr als die Hälfte ihres Einkommens.

Hasta yardım almanın ötesindeydi, onun için doktorlar daha fazlasını yapamadı.

Für den Patienten bestand keinerlei Hoffnung, so dass die Ärzte nichts mehr machen konnten.

Cümleler bize çok şey öğretebilirler ve kelimelerden çok daha fazlasını.

Sätze können uns viel beibringen, viel mehr als nur Wörter.

Korkarım gerçek büyücü olmak, sivri şapka takmaktan daha fazlasını gerektiriyor.

Ich fürchte, zu einem echten Zauberer gehört mehr als nur ein spitzer Hut.

Şimdiye kadar ülke dışında on şehirden daha fazlasını ziyaret ettim.

Bis jetzt war ich in mehr als zehn fremden Städten.

O halkı için çok şey yaptı, ancak çok daha fazlasını yapabilirdi.

Er hat viel für sein Volk getan, aber er hätte noch viel mehr tun können.

O ne zaman alışverişe gitse, kendini gücünün yettiğinden daha fazlasını alarak bitirir.

Sie kauft bei jedem Einkauf letztlich mehr, als sie sich leisten kann.

Birinin beş dilden daha fazlasını akıcı olarak konuştuğunu iddia ettiğini duyduğumda şüphe ederim.

Ich habe immer so meine Zweifel, wenn jemand von sich behauptet, mehr als fünf Sprachen fließend zu beherrschen.

Birisi beş dilden daha fazlasını akıcı olarak konuşabildiğini iddia ettiğini duyduğumda tamamen inanmıyorum.

Ich habe immer so meine Zweifel, wenn jemand von sich behauptet, mehr als fünf Sprachen fließend zu beherrschen.

- Bir günde iki yüz e-postadan daha fazlasını alıyorum.
- Günde iki yüzden fazla e-posta alıyorum.

Ich bekomme jeden Tag über zweihundert Netzzuschriften.