Translation of "Bill" in German

0.015 sec.

Examples of using "Bill" in a sentence and their german translations:

- Bill, Japonya'daydı.
- Bill Japonya'daydı.

Bill war in Japan.

Haydi, Bill.

Bill, komm her!

Bill Japonya'daydı.

Bill war in Japan.

- Bill mektup yazdı.
- Mektubu Bill yazdı.

- Bill hat den Brief geschrieben.
- Den Brief hat Bill geschrieben.

- Bill bisiklete binebilir.
- Bill bisiklet sürebilir.

Bill kann Fahrrad fahren.

- Bill sigarayı bıraktı.
- Bill sigarayı kesti.

Bill hat mit dem Rauchen aufgehört.

- Bill her zaman dürüsttür.
- Bill daima dürüsttür.

Bill ist immer ehrlich.

- Bill oldukça çekingendir.
- Bill oldukça içine kapanıktır.

- Bill ist sehr zurückhaltend.
- Bill ist sehr reserviert.

Ve Bill Gates

Und Bill Gates

Merhaba, Bill. Nasılsın?

- He, Bill. Wie gehts?
- Hallo, Bill! Wie geht’s?

Bill matematikte iyidir.

Bill ist gut in Mathematik.

Bill suçu işlemedi.

Bill hat das Verbrechen nicht begangen.

Bill televizyonu açtı.

- Bill schaltete den Fernseher ein.
- Bill hat den Fernseher angemacht.

Bill, oraya gitme!

Bill, du darfst nicht dahin gehen!

Bill, kapıyı aç.

Bill, mach die Tür auf.

Onlara Bill Anders katıldı.

Zu ihnen gesellte sich Bill Anders.

Bill kardeşinden tamamen farklıdır.

- Bill ist ganz anders als sein Bruder.
- Bill ähnelt seinem älteren Bruder überhaupt nicht.

Bill nadiren zamanında gelir.

Bill kommt selten rechtzeitig.

Bill sınav hakkında sinirli.

Bill ist wegen der Prüfung nervös.

Bill omuzumu yavaşça vurdu.

Bill klopfte mir auf die Schulter.

Bill büyük bir dövüşçü.

Bill ist ein großartiger Kämpfer.

Bill, kapıya cevap ver.

Bill, mach die Tür auf.

Mektup Bill tarafından yazıldı.

Der Brief wurde von Bill geschrieben.

Bill Gates, Microsoft'un kurucusudur.

Bill Gates ist der Gründer von Microsoft.

Bill kazanacak, değil mi?

Bill wird wohl gewinnen, nicht wahr?

Bill denizin yanında yaşıyor.

- Bill lebt nah am Meer.
- Bill wohnt in der Nähe des Meeres.

Bill bir beyzbol oyuncusu.

Bill ist Baseballspieler.

Bill ile konuşabilir miyim?

Kann ich mit Bill sprechen?

Bill bana kitap getirdi.

Bill brachte mir das Buch.

Bill Clinton suçlamayı reddetti.

Bill Clinton bestritt die Anklage.

Bill haftaya geri dönecek.

Bill kommt nächste Woche zurück.

Uzun süredir seni görmedim, Bill.

- Ich habe dich schon lange nicht mehr gesehen, Bill.
- Ich habe dich seit langem nicht mehr gesehen, Willi.

Bill gelecek hafta geri gelecek.

Bill kommt nächste Woche zurück.

Bill, bir tabanca ile öldürüldü.

Bill wurde mit einer Pistole getötet.

Bill diğer insanlarla asla tartışmaz.

Bill streitet sich nie mit anderen Leuten.

Bill sık sık parka gider.

Bill geht oft in den Park.

Bill bir motosikleti delicesine seviyor.

Bill war verrückt nach einem Motorrad.

Bill Florida'dan bütün yolu geldi.

Bill kam den ganzen Weg von Florida her.

Bill o adam tarafından öldürüldü.

- Bill wurde von dem Mann umgebracht.
- Bill wurde von diesem Mann getötet.

Tom Bill kadar hızlı koşmaz.

Tom läuft nicht so schnell wie Bill.

Ken Bill kadar uzun boylu.

Ken ist genauso groß wie Bill.

Bill, Jack kadar uzun boylu.

Bill ist genauso groß wie Jack.

Bill günaşırı balık tutmaya gider.

Willi geht jeden zweiten Tag angeln.

Bill saatlerce ağlamaya devam etti.

Bill weinte stundenlang.

Bill sık sık sözlerini tutmaz.

Bill hält oft seine Versprechen nicht.

Bill Bob'tan daha hızlı koşabilir.

Bill kann schneller als Bob laufen.

Bill Bob kadar uzun değil.

Bill ist nicht so groß wie Bob.

Bill, bu akşam beni ara.

Bill, ruf mich heute Abend an.

Bill bir hırsız tarafından öldürüldü.

Bill wurde von einem Einbrecher getötet.

Bill bana bu kitabı getirdi.

Bill hat mir dieses Buch mitgebracht.

Bill sınav için kaydını yaptırdı.

Bill schrieb sich für das Examen ein.

Bill gerçekten çok fazla içer.

Willi trinkt viel zu viel.

Bill az biraz Japonca konuşur.

Bill spricht etwas Japanisch.

Bill Clinton'un vergileri yükselteceğini söyledi.

Er sagte, dass Bill Clinton die Steuern erhöhen wird.

- Bill, babasının çok sigara içtiği gerçeğini sevmez.
- Bill babasının çok sigara içmesinden hoşlanmaz.

Die Tatsache, dass sein Vater so viel raucht, ist dem Bill gar nicht recht.

Bill erkek kardeşini hayvanat bahçesine götürdü.

- Bill ging mit seinem Bruder in den Zoo.
- Bill brachte seinen Bruder zum Zoo.

Bill ve Joan şekeri aralarında paylaştırdılar.

Willi und Johanna teilten die Süßigkeiten unter sich auf.

Bill kayıp için suçlamayı kabul etti.

Bill nahm die Schuld für den Schaden auf sich.

Bill iki kardeşin daha zeki olanıdır.

Willi ist der Klügere der beiden Brüder.

Bill senin kadar uzun boylu değil.

Bill ist nicht so groß wie du.

Ken, Bill ve Yumi'yi davet ettim.

Ich habe Ken, Bill und Yumi eingeladen.

Bill benden iki yaş daha büyük.

Bill ist zwei Jahre älter als ich.

Bill bana güzel bir elbise yaptı.

Bill hat mir ein schönes Kleid gemacht.

Bill babasının çok sigara içmesinden hoşlanmaz.

Die Tatsache, dass sein Vater so viel raucht, ist dem Bill gar nicht recht.

Bill geçen sonbaharda beni görmeye geldi.

Bill ist mich letzten Herbst besuchen gekommen.

Babam Bill ile çıkmama izin vermez.

Mein Vater erlaubt mir nicht, mit Bill auszugehen.

- Bill benim en iyi arkadaşımdır.
- Bil benim en iyi arkadaşımdır.
- Bill benim en iyi arkadaşım.

Bill ist mein bester Freund.

Bu koleksiyonculardan bir tanesi de Bill Gates

Einer dieser Sammler ist Bill Gates

Bill boğulan çocuğu kurtarmak için nehre daldı.

Bill tauchte in den Fluss, um das ertrinkende Kind zu retten.

Bill genellikle tek başına oyuncakları ile oynar.

Bill spielt oft alleine mit seinen Spielsachen.

Tom çoktan burada, ama Bill henüz gelmedi.

- Tom ist schon hier, aber Bill ist noch nicht gekommen.
- Tom ist schon da, doch Bill ist noch nicht gekommen.

Bill her zamanki gibi okula geç kalmıştı.

Bill kam wie üblich zu spät zur Schule.

Bill ilk treni yakalamak için erken kalktı.

Bill stand zeitig auf, um den ersten Zug zu nehmen.

Bill, küçük erkek kardeşini hayvanat bahçesine götürdü.

Bill nahm seinen kleinen Bruder mit in den Zoo.

Tom ve Bill birbirlerinden farklı sonuçlara ulaştılar.

Tom und Bill kamen zu unterschiedlichen Schlüssen.

Bill Gates de Da Vinci'nin bazı notlarını topluyor

Bill Gates sammelt einige Notizen von de Da Vinci

Tom ve Bill birbirlerinden bağımsız olarak karara vardılar.

Tom und Bill gelangten unabhängig voneinander zur selben Schlussfolgerung.

Babam bana Bill ile dışarı çıkmama izin vermez.

Mein Vater erlaubt mir nicht, mit Bill auszugehen.

Bill, gezisi için bir kenara yüz dolar koydu.

Bill legte 100 Dollar für seine Reise beiseite.

Sınıftaki hiçbir erkek çocuğu Bill kadar uzun değil.

In der Klasse ist kein Junge so groß wie Bill.

Benim adım William ama sen bana Bill diyebilirsin.

- Mein Name ist William, aber du kannst Bill zu mir sagen.
- Ich heiße Wilhelm, du kannst mich aber Willi nennen.

Bill 20 dakika geç kaldı. Bir yerde kaybolmuş olmalı.

Bill ist 20 Minuten zu spät. Er muss sich irgendwo verirrt haben.

Bill Gates parasının hepsini bağışladıysa nasıl dünyanın en zengin adamı olabilir?

Wie kann Bill Gates der reichste Mann der Welt sein, wenn er all sein Geld weggegeben hat?

Bill Clinton Monica Lewinsky ile olan ilişkisini açıklamak isterken muğlak bir dil kullandı.

Bill Clinton sprach eine mehrdeutige Sprache, als er gebeten wurde, sein Verhältnis mit Monika Lewinsky zu beschreiben.