Translation of "Daima" in English

0.012 sec.

Examples of using "Daima" in a sentence and their english translations:

Daima mutlusun.

You're always happy.

Kötülük daima kazanır.

Evil always wins.

Ben daima meşgulüm.

I am forever busy.

Daima doğruyu söyledim.

I've always told the truth.

Bunu daima hatırlayacağız.

We'll always remember that.

Tom daima hazırlıklıdır.

Tom is always prepared.

Tom daima yanımdaydı.

Tom was always with me.

Yavaş ve daima!

Slow and always!

Fadıl daima gülümsüyordu.

Fadil was always smiling.

Tom daima sempatiktir.

Tom is always sympathetic.

Tom daima yüzüyor.

Tom is always swimming.

Tom daima kilitlenmeli.

Tom should be locked up forever.

- Her zaman.
- Daima.

Always.

- Daima başkalarında kusur buluyor.
- Daima başkalarında kusur bulur.

He is always finding fault with other people.

Kalem daima kılıcı yener.

The pen always beats the sword.

Niyetlerinizi daima açık tutun.

Always keep your intentions clean.

Tom daima beni güldürür.

Tom always makes me laugh.

Bir politikacı daima unutur.

A politician always forgets.

Seni daima seveceğiz Tom.

We'll always love you, Tom.

Sabahları daima ofiste değilim.

I'm not always in the office in the morning.

Tom'la daima iyi anlaştım.

I've always gotten along well with Tom.

Leyla daima şüphe uyandırıyor.

Layla is always casting doubt.

Tom daima bunu yapıyordu.

Tom was always doing that.

Tom neredeyse daima burada.

Tom is almost always here.

Tom neredeyse daima meşguldür.

Tom is almost always busy.

Tom daima çıplak ayaklıdır.

Tom is always barefoot.

Adalet daima yerini bulmaz.

Justice doesn't always prevail.

Sami daima yüzük taktı.

Sami always wore rings.

Tom daima kalbimde yaşayacak.

Tom will forever live in my heart.

Daima yanında nakit bulundur.

Always carry some cash.

- Tom daima kamerasını yanında taşır.
- Tom daima kamerasını birlikte taşır.

Tom always carries his camera with him.

Uçaklar yere daima parelel gidiyor

planes are always paralleling the ground

Ancak şansın rüzgarları daima oradadır,

But the winds of luck are always there,

O daima dikkatsiz sürücüleri eleştiriyor.

She is always critical of reckless drivers.

Annesi daima ona eşlik eder.

Her mother always accompanies her.

Daima sözlüğünü el altında bulundur.

- Always have your dictionary near at hand.
- Always have your dictionary close at hand.

- Daima mutlusun.
- Her zaman mutlusun.

- He is always happy.
- You're always happy.

Onu daima tanıyormuşum gibi hissediyorum.

I feel like I've known her forever.

Onu daima tanıyorum gibi hissediyorum.

I feel like I've known him forever.

- Her zaman kazanırım.
- Daima kazanırım.

I always win.

Daima hafta sonları giysilerimi yıkarım.

I always wash my clothes on week ends.

Bense daima bunu yapabileceğimi varsaymıştım.

I'd always assumed that I could.

Erkekler kadınlara daima saygıyla davranmalıdır.

Men should always treat women with respect.

Çocukların daima teşvik edilmesi gerekir.

Children should always be encouraged.

Hiçbir şey daima güvende değildir.

Nothing is ever secure.

Neredeyse daima arabayla çalışmaya gideceğim.

I almost always go to work by car.

Tom daima kendisi ile çelişiyor.

Tom is always contradicting himself.

Tom neredeyse daima onu yapar.

Tom almost always does that.

Sami daima Leyla'nın odasında olurdu.

Sami would always be in Layla's room.

O daima esprili ve gösterişli.

She's always witty and eloquent.

Rusya daima birleşmiş olarak kalacaktır.

Russia will always remain united.

Sami ve Leyla daima tartışırlardı.

Sami and Layla would always argue.

Daima insanlara kibar olmaya çalışıyorum.

I always try to be nice to other people.

Daima yerinde ve zamanında konuşuyor.

He seems to always say the right thing at the right time.

Ve dil, daima sinir bozucu olmaktan

And language only goes from being always frustrating

Aşk daima bir sığınak değil midir?

For is love not always a refuge?

O bu kuralları daima aklında tuttu.

He's always kept these rules in mind.

- Sahne daima aynıdır.
- Manzara hep aynıdır.

The scene is always the same.

Esperantoda, sonuncusundan önceki hece daima vurgulanır.

In Esperanto, the syllable before the last one is always stressed.

Tom'un saçı daima yağlı ve pis.

Tom's hair is always greasy and dirty.

Biz daima en iyi arkadaşlar olacağız.

We will be best friends forever.

O bu aralar daima buraya gelir.

He always comes here at this time.

Ölçüsüz korku daima beceriksizce hareket ettirir.

Measureless fear makes always to act clumsily.

Politika konusunda daima çok hırslı oldum.

I have always been very passionate about politics.

Tom'un özetleri daima yazım hatalarıyla doludur.

Tom's summaries are always full of misprints.

Narsisistler daima kendilerine dikkat çekmeye çalışıyorlar.

Narcissists are always trying to draw attention to themselves.

O daima iyi bir iş arıyor.

He is always looking for a good job.

O daima aynı şeyi sipariş eder.

He always orders the same thing.

Tom daima aynı şeyi sipariş eder.

Tom always orders the same thing.

Tom daima Mary'den çok daha yoğun.

Tom is always way busier than Mary.

Sanırım kadınlar öyle şeyleri daima yapar.

I think that women always do things like that.

Leyla yanında daima o silahı taşıyordu.

Layla carried that gun with her at all times.

Leyla, Sami'yi nerede arayacağını daima biliyordu.

Layla always knew where to look for Sami.

Tom motosikletine binerken daima gözlük takar.

Tom always wears goggles when he rides his motorcycle.

Önleyici tedbir daima en iyi çözümdür.

Prevention is always the best solution.

Tom daima insanlara yardımcı olmaya çalışır.

Tom always tries to help people.

Ama daima anlaşabileceğimiz şey nasıl insan yetiştireceğimiz.

but what we can always agree on is how to raise a human --

Devrimler daima yeni bir hukuki düzenle sonuçlanır.

Revolutions always bring about new legal orders.

Şu valsin melodisi beni daima hipnotize eder.

This waltz's melody always hypnotizes me.

Yemek yerken en büyük tabak daima masadadır.

When eating, the largest plate is always the table.

Karşılaşmayı penaltılarda kaybetmen daima hayal kırıklığına uğratıyor.

It's always disappointing when you lose a match on penalties.

- Her zaman burada olacağım.
- Daima burada olacağım.

I'll always be here.

- Bill her zaman dürüsttür.
- Bill daima dürüsttür.

Bill is always honest.

Mary daima yiyebileceğinden daha fazla yemek getirdi.

Mary invariably brought more food than she could eat.

- Cevap her zaman hayırdı.
- Cevap daima hayırdı.

The answer was always no.

Neredeyse daima akşam yemeğinden önce banyo yaparım.

I almost always take a bath before dinner.

Tom ve John daima benzer giysiler giyerler.

Tom and John always wear similar clothes.

Sami her yerde daima polislerle birlikte çalışıyor.

Sami has been working with the cops all along.

- Hep fazla kiloluydum.
- Daima kilo fazlam oldu.

I've always been overweight.

Onun odasına girmeden önce daima kapısını çalmalısın.

You should always knock before entering his room.

Ama anne bundan sonra, sarı rengi daima tehlikeyle

but now the mother will forever associate the color yellow

Tom arabasının bagajında daima akü takviye kablosu bulundurur.

Tom always keeps a set of jumper cables in the trunk of his car.

Tom daima çocukları için en iyi olanı yaptı.

Tom has always done what's best for his children.

Evlilik tartışmaları, bir evlilik için daima yapıcı olmalıdır.

Marital arguments should always be constructive to a marriage.

Odasının ne kadar küçük olduğu konusunda daima şikayetçidir.

He is always complaining about how small his room is.

Tom ile Mary arasında daima bir sürtüşme olmuştur.

There's always been some friction between Tom and Mary.

Ben okula gitmeden önce daima bir şeyler yiyorum.

I always eat something before going to school.

Tom neredeyse daima gece yarısından önce yatağa gider.

Tom almost always goes to bed before midnight.

- Bana her zaman yardım ettin.
- Bana her zaman yardım ettiniz.
- Bana daima yardım ettin.
- Bana daima yardım ettiniz.

You've always helped me.

- O her zaman yalan söyler.
- O daima yalan söyler.

She lies all the time.