Translation of "Zorlukla" in French

0.004 sec.

Examples of using "Zorlukla" in a sentence and their french translations:

Sorularımı zorlukla yanıtladılar.

Ils ont répondu à mes questions avec difficulté.

Buna zorlukla inanabiliyorum.

J'ai du mal à y croire.

O, zorlukla yürüyebiliyor.

Il peut à peine marcher.

Hangi zorlukla uğraşıyorsanız uğraşın,

Quelle que soit votre relation avec vos casseroles,

Batan tekneden zorlukla kaçtım.

Je me suis échappé à grand-peine du bateau qui sombrait.

Gençliğinde birçok zorlukla karşılaşmıştı.

Il avait rencontré de nombreuses difficultés dans sa jeunesse.

Tom zorlukla nefes alabiliyordu.

Tom pouvait à peine respirer.

Koşucu zorlukla nefes alıyordu.

Le coureur haletait.

Ben sınavı zorlukla geçtim.

J'ai réussi mon examen de justesse.

Televizyon ekranını bazen zorlukla görürdük.

parce que le petit salon était dans un brouillard de fumée.

Biz dağa tırmandık ama zorlukla.

Nous avons escaladé la montagne, non sans difficulté.

Artık seni buralarda zorlukla görebiliyoruz.

- Nous ne vous voyons guère plus par ici.
- Nous ne te voyons guère plus par ici.

Her türlü zorlukla yüzleşmeye hazırım.

Je suis prêt à affronter n'importe quel défi.

Kuraklık sırasında, çiftçiler kıt kanaat zorlukla geçinebiliyorlar.

Lors des sécheresses, les fermiers sont à peine en mesure de survivre.

Bar öyle kalabalıktı ki, zorlukla hareket ediliyordu.

Il y avait tellement de monde dans le bar qu'on pouvait à peine bouger.

Sis çok yoğundu, her şeyi zorlukla görebildik.

Le brouillard était si épais que nous ne pouvions presque rien voir.

Unutmayın, bu çöl zorlu olacak. Birçok zorlukla dolu.

Le désert, c'est un milieu rude. Il y a plein d'obstacles.

Başlangıçta, çok hızlı konuştukları zaman insanları zorlukla anlardım.

Au début, j'avais des difficultés à comprendre les gens qui parlaient trop vite.

İçmek için çok şeyim vardı ve zorlukla yürüyebiliyordum.

J'ai trop bu et je peux à peine marcher.

O kadar uykulu hissettim ki gözlerimi zorlukla açık tutabildim.

J'avais tellement envie de dormir que je pouvais à peine garder mes yeux ouverts.

Sen o kadar çok değiştin ki seni zorlukla tanıyabiliyorum.

Tu as tellement changé que j'ai du mal à te reconnaître.

Oda o kadar duman doluydu ki zorlukla nefes alabildim.

La pièce était si pleine de fumée que je pouvais à peine respirer.

İki erkek kardeş birbirlerine o kadar çok benziyorlar ki onları birbirlerinden zorlukla ayırt edebiliyorum.

Les deux frères se ressemblent tellement que je peux difficilement les distinguer.