Translation of "öğrendi" in French

0.015 sec.

Examples of using "öğrendi" in a sentence and their french translations:

Onlar öğrendi.

- Ils ont découvert le truc.
- Ils ont découvert la chose.
- Elles ont découvert le truc.
- Elles ont découvert la chose.
- Ils l'ont démasqué.
- Elles l'ont démasqué.

Çocuk okumayı öğrendi.

Le garçon a appris à lire.

Sabırlı olmayı öğrendi.

Il a appris à être patient.

O yüzmeyi öğrendi.

Il a appris à nager.

O sırrı öğrendi.

- Il découvrit le secret.
- Il a découvert le secret.

Tom sırrımızı öğrendi.

Tom a découvert notre secret.

O, yüzmeyi öğrendi.

Il a appris à nager.

Bunu nasıl öğrendi?

- Comment en a-t-elle eu vent ?
- Comment l'a-t-elle découvert ?

Tom, Fransızca öğrendi.

Tom a appris le français.

- İrlanda'da araba sürmeyi öğrendi.
- O, İrlanda'da araba sürmeyi öğrendi.

Il a appris à conduire en Irlande.

Rolünü çok çabuk öğrendi.

Elle a très rapidement appris son rôle.

O, hızla Fransızca öğrendi.

Il a appris le français rapidement.

O bunu nereden öğrendi?

Où a-t-il appris ça ?

O gençken Rusça öğrendi.

Il a appris le russe quand il était jeune.

O bunu nerede öğrendi?

Où a-t-elle appris ça ?

Tom işaret dilini öğrendi.

Tom a appris le langage des signes.

O gençken Fransızca öğrendi.

Il a appris le français dans sa jeunesse.

Tom okulda Fransızca öğrendi.

Tom a appris le français à l'école.

O nerede İtalyanca öğrendi?

Où a-t-elle appris l'italien ?

Nihayetinde Tom, olanları öğrendi.

Finalement, Tom a découvert ce qui s'était passé.

çalışmayı ve uzayda yürümeyi öğrendi .

travailler et marcher dans l'espace.

Fakat algoritma bunu da öğrendi.

Mais l'algorithme l'a également appris.

O, nasıl sığır yetiştireceğini öğrendi.

Il a appris à élever du bétail.

Bu haberi gazete okurken öğrendi.

Il a appris la nouvelle en lisant le journal.

Tom çok gençken yüzmeyi öğrendi.

Tom a appris à nager quand il était très jeune.

Tom kendi kendine Fransızca öğrendi.

- Tom a appris lui-même le français.
- Tom a appris le français lui-même.

Tom beş yaşındayken dalmayı öğrendi.

Tom a appris à plonger quand il avait cinq ans.

Dan kendi başına Esperanto öğrendi.

Dan a appris l'espéranto tout seul.

Saatler içinde, dünya haberi öğrendi.

En quelques heures, le monde entier connaissait la nouvelle.

Tom geçen yaz yüzmeyi öğrendi.

Tom a appris à nager l'été dernier.

Tom Quebec'te yaşarken Fransızca öğrendi.

Tom a appris le français lorsqu'il vivait au Québec.

İnsan araçları kullanmayı erken öğrendi.

L'homme apprit tôt l'usage des outils.

Büyükbabamız büyürken beş dil öğrendi.

Notre grand-père a appris cinq langues étant enfant.

Ondan biraz hayata uyum sağlamayı öğrendi

il a appris à s'adapter à la vie un peu de lui

Fakat Google'ın algoritması bunu da öğrendi.

Mais l'algorithme de Google l'a également appris.

Ben kibrit olmadan ateş yakmayı öğrendi.

Ben a appris à faire du feu sans allumettes.

Mary Tom'un gizli ilişkisi hakkında öğrendi.

Marie a découvert la relation secrète de Tom.

O, bisiklete binmeyi geçen yıl öğrendi.

Elle a appris à faire de la bicyclette l'année dernière.

Yaşlanınca pinti parayla cömert olmayı öğrendi.

À la fin de sa vie l'avare apprit à être généreux.

Tom kendi kendine kayak yapmayı öğrendi.

Tom a appris à skier tout seul.

Tom on yaşındayken bisiklete binmeyi öğrendi.

Tom a appris à faire du vélo quand il avait dix ans.

Tom piyanoda Für Elise çalmayı öğrendi.

Tom a appris à jouer Für Elise au piano.

Tom on yaşındayken bisiklet sürmeyi öğrendi.

Tom a appris à faire du vélo quand il avait dix ans.

Tom, onu nasıl yapacağını büyükbabasından öğrendi.

Tom a appris à faire ça avec son grand-père.

Tom kayak yapmasını kendi kendine öğrendi.

Tom a appris à skier tout seul.

Jüri, Samsung'un Apple'ın patentini ihlal ettiğini öğrendi.

Le jury a estimé que Samsung a violé les brevets d'Apple.

Tom iki yıl önce nasıl yüzeceğini öğrendi.

Tom a appris à nager il y a deux ans.

Tom on üç yaşındayken araba sürmeyi öğrendi.

Tom a appris à conduire quand il avait treize ans.

O, okulda Fransızca öğrendi, ancak çoğunu unuttu.

Il a appris le français à l'école, mais il en a oublié beaucoup.

Bay Suzuki Fransa'ya gitmeden önce Fransızca öğrendi.

Avant d'aller en France, M. Suzuki a étudié le français.

Tom Mary'nin yazar kasadan para çaldığını öğrendi.

Tom s'est aperçu que Mary volait de l'argent dans la caisse.

Suchet, kariyerinin en değerli dersini İtalya'da öğrendi: Askerlerin

C'est en Italie que Suchet a appris la leçon la plus précieuse de sa carrière: pour que les troupes

O, balıklar hakkında o kadar şeyi nasıl öğrendi?

D'où tient-elle cette connaissance sur les poissons ?

Bir kez seks yaptık ve onun eşi öğrendi.

Nous avons fait l'amour une fois et sa femme l'a deviné.

Tom Mary'den bir ya da iki şey öğrendi.

Tom pourrait apprendre une chose ou deux de Mary.

Ama onun yerine şehir sakinlerinin %90'ın kaçtığını öğrendi

Au lieu de cela, il a découvert que 90% des Les habitants de Moscou avaient fui.

O, diğerlerini ve onların örneğini takip ederek golf öğrendi.

Il a appris le golf en regardant les autres et en suivant leur exemple.

Bay Wang Almanca öğrendi çünkü o Almanya'da çalışmak istiyordu.

Mr Wang a appris l'allemand car il voulait travailler en Allemagne.

Tom üvey ebeveynlerinin kendisine verdiği sevgiyi kabul etmeyi öğrendi.

Tom apprit à accepter l'amour que ses beaux-parents lui offraient.

O, balık hakkında o kadar çok şeyi nasıl öğrendi?

D'où tient-elle cette connaissance sur les poissons ?

Şu an ufak bir deniz biyoloğu gibi. Çok şey öğrendi.

C'est un petit biologiste marin. Il connaît tant de choses.

Büyükanne uzaktan kumandanın nasıl kullanılacağını öğrendi ama ertesi gün unuttu.

Mamie comprit comment utiliser la télécommande, mais oublia le lendemain.

- Tom acaba nerede Fransızca öğrendi?
- Tom'un nerede Fransızca öğrendiğini merak ediyorum.

Je me demande où Tom a étudié le français.

Tom o hapishanede ömür boyu hapse mahkum tek hükümlü olduğunu öğrendi.

Tom a appris qu'il était le seul condamné à perpétuité dans cette prison.

Soult, önce genelkurmay başkanı olarak görev yapan Lefebvre'den (gelecekteki Mareşal) çok şey öğrendi

Soult a beaucoup appris de Lefebvre (un futur camarade maréchal), servant d'abord comme son chef

Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.

À six ans il avait appris à se servir d’une machine à écrire et dit au maître qu’il n’avait pas besoin d’apprendre à écrire à la main !