Translation of "Ince" in Finnish

0.004 sec.

Examples of using "Ince" in a sentence and their finnish translations:

Şaşırtıcı derecede ince;

Se on hämmästyttävän ohut

Bu ince kitap benimdir.

Tämä ohut kirja on minun.

Mary ince bir gövdeye sahip.

- Marilla on solakka vartalo.
- Marilla on hoikka vartalo.

Bu sözcüğün ince bir nüansı var.

Tässä sanassa on hienovarainen nyanssi.

İnce bağırsak yaklaşık yedi metre uzunluğundadır.

- Ohutsuoli on noin seitsemän metrinen.
- Ohutsuoli on noin 7m pitkä.

Merkür çok ince bir atmosfere sahiptir.

Merkuriuksella on hyvin ohut ilmakehä.

Bu pizzanın ince bir kabuğu var.

Tässä pizzassa on ohut pohja.

Soğuk, kurbağanın ince, nemli derisinden içeri sızıyor.

Kylmyys tihkuu sammakon ohuen ja kostean ihon läpi.

Akreplerin dış iskeletini kaplayan ince bir katman vardır.

Skorpionien tukirankaa peittää ohut kerros,

Akreplerin dış iskeletlerini kaplayan ince bir katman vardır.

Skorpionien tukirankaa peittää ohut kerros,

Sihirbaz sihirli değneğini salladı ve ince havada kayboldu.

Velho heilautti taikasauvaansa ja katosi jäljettömiin.

Yeni dizüstü bilgisayarım eskisinden daha ince ve daha hafif.

Uusi kannettavani on ohuempi ja kevyempi kuin aikaisempi kannettavani.

Geceden sağ çıkmanın en iyi yolu en ince dala tünemek.

Ohuimmalla mahdollisella oksalla lepäily lisää selviytymisen mahdollisuuksia.

- O çok kibardır.
- O çok nazik.
- Çok kibardır.
- Çok ince.

Hän on tosi kiltti.

Görünen o ki, banka soygunu en ince ayrıntısına kadar planlanmış.

Vaikuttaa siltä, että pankkiryöstö oli suunniteltu pienimpään yksityiskohtaan saakka.

Denizaltı yüzeye doğru ince bir buz tabakasını yarıp geçmek zorunda kaldı.

Sukellusveneen oli pakko murtautua ohuen jääpeitteen läpi päästäkseen pintaan.

Fiber-optik kablolar insan kılları kadar ince minik cam elyafından oluşur.

Valokuitukaapelit on tehty pienenpienistä lasikuiduista, jotka ovat yhtä ohuita kuin hius.

- Kılı kırk yarıyorsun.
- Sen kılı kırk yarıyorsun.
- İnce eleyip sık dokuyorsun.
- Sen ince eleyip sık dokuyorsun.
- Ufak ayrıntılar üzerinde fazla duruyorsun.
- Sen, ufak ayrıntılar üzerinde fazla duruyorsun.
- Kılı kırk yarıyorsunuz.
- İnce eleyip sık dokuyorsunuz.
- Ufak ayrıntılar üzerinde fazla duruyorsunuz.

- Tuo nyt on hiusten halkomista.
- Eikö tuo nyt mene jo vähän turhan pikkutarkaksi?

Ama ince farkları ancak öyle görebiliyorsun. Vahşi doğayı işte o zaman tanıyorsun.

Siellä näkee hienovaraiset erot. Silloin oppii tuntemaan luonnon.

- O kadar ince sesle şarkı söyleyemem.
- O kadar yüksek oktavda şarkı söyleyemem.
- O kadar yüksek perdeden şarkı söyleyemem.

En osaa laulaa niin korkealta.