Translation of "Zemin" in English

Zemin çöktü.

The floor gave way.

Zemin soğuk.

The floor feels cold.

Zemin çamurlu.

The floor is muddy.

Zemin kirli.

The floor is dirty.

Zemin soğuktu.

The floor was cold.

Zemin gıcırdadı.

The floor creaked.

Zemin pürüzlüydü.

The floor is uneven.

Zemin kaygan.

The floor is slippery.

Zemin temiz tutulmalıdır.

The floor must be kept clean.

Zemin katta oturuyorum.

- I live on the bottom floor.
- I live on the first floor.
- I live on the ground floor.

Zemin ıslak görünüyor.

The ground seems wet.

Zemin çok soğuk.

The floor is very cold.

Zemin çok soğuktu.

The floor was very cold.

Zemin çok yumuşak.

The ground is too soft.

Zemin hâlâ ıslak.

The ground is still wet.

Zemin tozla kaplıydı.

The floor was covered with dust.

Zemin çok kaygan.

The floor is very slippery.

Zemin çok eğriydi.

The ground was very uneven.

Zemin karla kaplıydı.

The ground was covered in snow.

Zemin çok kayalıktı.

The ground was very rocky.

Zemin ayaklarımın altında!

The floor is under my feet!

O zemin katta.

- It's on the first floor.
- It's on the ground floor.

Zemin suyla ıslanmıştı.

The floor was wet with water.

Zemin şiddetle sarsıldı.

The ground quaked violently.

Dikkat: ıslak zemin.

Caution: wet floor

Mutfak zemin kattadır.

- The kitchen is in the cellar.
- The kitchen is in the basement.

Mutfak zemin katta.

The kitchen is on the ground floor.

Zemin yeni cilalandı.

The floor has just been waxed.

Bar zemin katta.

The bar is on the ground floor.

- O, zemin katta yaşar.
- O, zemin katta oturuyor.

She lives on the ground floor.

Hareket hızla zemin kazanıyor.

The movement is rapidly gaining ground.

Asansörle zemin kata indik.

We took the elevator down to the basement.

Tom'un silahı zemin üzerinde.

Tom's gun is on the ground.

Ben zemin katta yaşıyorum.

- I live on the bottom floor.
- I live on the ground floor.

Ahşap bir zemin güzeldir.

A wood floor is beautiful.

Kirli ev, kirli zemin.

Dirty house, dirty floor.

- Ben alt katta yaşıyorum.
- Ben zemin katta yaşıyorum.
- Zemin katta oturuyorum.

- I live on the bottom floor.
- I live on the first floor.
- I live on the ground floor.

Ayna parçaları zemin üzerinde dağıldı.

Fragments of the mirror were scattered on the floor.

Adımına dikkat et. Zemin kaygan.

Watch your step. The floor is slippery.

Zemin üzerinde kan lekeleri vardı.

There were blood stains on the floor.

- Sami bodrumdaydı.
- Sami zemin kattaydı.

Sami was in the basement.

Ortak bir zemin bulabildiniz mi?

Did you find any common ground?

- Zemin kaygan, bu yüzden dikkatli olun.
- Zemin kaygan, bu yüzden dikkatli ol.

The floor is slippery, so be careful.

Zemin kalın bir halı ile kaplıdır.

The floor is covered with a thick carpet.

Cafe iki kat aşağıda, zemin kattadır.

The cafe is on the ground floor, two floors below.

- Zemin kanla kaplanmıştı.
- Yer kana bulandı.

The floor was covered with blood.

Benim en sevdiğim zemin sert ahşaptır.

My favorite floor is hard wood.

Mary mutfağa girdiğinde, zemin suyla kaplıydı.

When Mary entered the kitchen, the floor was covered in water.

Zemin ıslak ve kaygan. Dikkatli ol!

The floor is wet and slippery. Be careful!

- Yer çok ıslak.
- Zemin çok ıslak.

The ground is very wet.

Bu yüzden bu yeni tasarımda zemin fışkıracak

So in this new design, the ground will erupt,

Zemin o kadar kirli ki yıkanması gerekir.

The floor is so dirty that It requires washing.

- Restoran en alt kattadır.
- Restoran zemin katta.

The restaurant is on the ground floor.

Zemin tamamen büyük bir halı ile kaplıydı

The floor was completely covered by a large rug.

Aniden zemin ayaklarımın altından kayboluyor gibi görünüyordu.

Suddenly the ground seemed to disappear from beneath my feet.

Birkaç gün yağmurdan sonra zemin su dolmuştu.

The ground was waterlogged after several days of rain.

- Fadıl bodruma gitti.
- Fadıl zemin kata gitti.

Fadil went to the basement.

Komşunun kedisi süt fincanını zemin karoları üzerine döktü.

The neighbor's cat spilled its cup of milk on the floor tiles.

Şiddetli yağmur yağıyor bu yüzden zemin çok çamur.

It's raining heavily so the ground is very soggy.

- Dikkatli ol. Zemin kaygan.
- Dikkat et. Yer kaygan.

Be careful. The floor is slippery.

Biz bu durumda oldukça sallantılı bir zemin üzerindeydik.

We're on pretty shaky ground as it is.

Bunlar iyi izolasyon sağlamalı böylece zemin nedeniyle ısı kaybetmem.

And all of this is gonna be good insulation, so I'm not losing heat off the ground.

Dördüncü katta sıcak su yok ama zemin katta var.

- There's no hot water on the fifth floor, but there is on the ground floor.
- There's no hot water on the fourth floor, but there is on the ground floor.

Yeni zemin kaplaması ahşap gibi görünüyor ama aslında vinil.

The new floorcovering looks like timber but is actually vinyl.

O kadar yorgundum ki sert mermer zemin üzerinde uyudum.

I was so tired that I fell asleep on the hard marble floor.

Beşinci katta hiç sıcak su yok, ama zemin katta var.

There's no hot water on the fifth floor, but there is on the ground floor.

- Bodrum katında bir ceset vardı.
- Zemin katta bir ceset vardı.

There was a body in the basement.

Yağmur yağdıktan ve zemin nemlendikten sonra yabani otları çekmek daha kolaydır.

After it rains and the ground is damp, it's easier to pull weeds.

Yeni evimde oturma odası zemin katta ve yatak odası birinci katta.

In my new house, the living room is on the ground floor and the bedroom is on the first floor.

Tom ve Mary her ikisi de zemin üzerine bağdaş kurmuş oturuyordu.

Tom and Mary were both sitting cross-legged on the floor.

- Tom bodruma indi.
- Tom bodrum katına indi.
- Tom zemin kata indi.

- Tom came down to the basement.
- Tom went down to the basement.

Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.

A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.

Bu ürün hem bir zemin cilası hem de bir tatlı kaplama malzemesidir.

This product is both a floor polish and a dessert topping.

Düz arazi, herhangi bir engelden yoksun olan zemin savaş tekniklerine oldukça uygun gözüküyor.

The flat plain, free of any obstacles seems an ideal battleground for their style of warfare.

- Biz bu durumda oldukça sallantılı bir zemin üzerindeydik.
- Bu durumda halimizin ne olacağı çok belirsiz.

We're on pretty shaky ground as it is.

Norveç bayrağında kırmızı zemin üzerinde beyaz kenarlıklı koyu mavi Nordik haç vardır ve 1821 yılından kalmadır.

The Norwegian flag has a dark blue Nordic cross with white border on a red background, and it is from 1821.

Saklanan zemin köpek balıklarından biri onu uyluğun üst kısmından hızla yakalamadan önce o birkaç yardadan daha fazla yüzmemişti.

He had not swum more than a few yards before one of the skulking ground sharks had him fast by the upper part of the thigh.