Translation of "Yaşamı" in English

0.013 sec.

Examples of using "Yaşamı" in a sentence and their english translations:

Yaşamı tehlikede.

Her life's at stake.

Ve yaşamı sonlandıracak

and it will end life

Ben yaşamı seviyorum.

I love life.

Onun yaşamı tehlikede.

His life's at stake.

Geyik, yaşamı için kaçtı.

- A deer ran for its life.
- The deer ran for its life.

Tom'un yaşamı bir mücadeleydi.

Tom's life has been a struggle.

Tom'un yaşamı sizin ellerinizde.

Tom's life is in your hands.

Bir bankacının yaşamı zordur.

- A banker's life is difficult.
- A banker's life is hard.

O, yaşamı için çalışıyor.

He works for his living.

Dan yaşamı için savaşıyordu.

Dan was fighting for his life.

Tom'un yaşamı tehlike içinde.

- Tom's life is in danger.
- Tom's life's in danger.

Kırsal yaşamı seviyor musunuz?

Do you like to live in the country?

Onun yaşamı benim ellerimde.

His life is in my hands.

Bugün Leyla'nın yaşamı iyidir.

Today, Layla's life is good.

Onun yaşamı senin ellerinde.

Her life is in your hands.

Yaşamı boyunca yoksulluk çekti.

She remained poor all her life.

Onun siyasi yaşamı sona erdi.

His days as a politician are numbered.

Uyku, yaşamı korumak için gereklidir.

Sleep is essential for the preservation of life.

Biz yaşamı kendi suretimizde yarattık.

We've created life in our own image.

Sonunda gizli yaşamı açığa çıktı.

His secret life came to light at last.

Ay'da yaşamı hayal etmeye çalıştım.

I tried to imagine life on the moon.

Bu insanların günlük yaşamı inanılmazdır.

The daily life of these people is unbelievable.

Fadıl'ın ikiyüzlü yaşamı ortaya çıktı.

Fadil's double life surfaced.

Sami'nin yaşamı sonsuza dek değişti.

Sami's life was changed for ever.

Sami ev yaşamı hakkında konuştu.

Sami talked about his home life.

Sami'nin yaşamı sonsuza kadar değişiyordu.

Sami's life changed for ever.

Bütün bir yaşamı avcılık yeteneklerini geliştirmek

He spent a lifetime honing his skills as a hunter

Hindistan Vahşi Yaşamı Koruma Derneğine göre

According to the Wildlife Protection Society of India,

Aslında insan yaşamı için yaşanabilir olan

that is actually habitable to human life,

Hayat dolu bu ormanın bereketli yaşamı

The teeming life of the the vibrant forest

İnsan sosyal yaşamı olmadan yaşayabilir mi?

Can man live without having a social life?

Gece yaşamı New York'ta daha iyidir.

The nightlife is better in New York.

Bir insan tüm yaşamı boyunca öğrenmelidir.

A man must learn throughout his whole life.

Kişisel yaşamı hakkında çok bilgimiz yok.

We don't know much about her personal life.

Bu kitap İngiltere'deki yaşamı ele alır.

This book deals with life in the United Kingdom.

İnsan yaşamı dışbükeyse, onu optimize edebiliriz.

If human life is convex, we can optimize it.

İngiltere'deki okul yaşamı hakkında duymak ilginçti.

It was interesting to hear about school life in Britain.

Tom tüm yaşamı boyunca bekar kaldı.

Tom remained unmarried all his life.

Tom kesinlikle yaşamı seviyor gibi görünüyor.

Tom certainly seems to enjoy life.

Tom'un yaraları yaşamı tehdit eden değil.

Tom's injuries aren't life-threatening.

Tom yaşamı tehdit etmeyen yaralanmalara sahip.

Tom has non-life threatening injuries.

Sami'nin suç yaşamı 2006'da başladı.

Sami's criminal life started in 2006.

Sami aile yaşamı hakkında konuşmak istiyordu.

Sami wanted to talk about his family life.

Nükleer savaş bu gezegendeki yaşamı sona erdirecektir.

Nuclear war will bring life on this planet to an end.

Eğer su olmasaydı, insan yaşamı imkansız olurdu.

If it were not for water, human life would be impossible.

Latince neden bir kişinin yaşamı için önemlidir?

Why is Latin important for the life of a person?

Onun yaşamı, zamana karşı bitmeyen bir yarıştır.

His life is a neverending race against time.

George Harrison tüm yaşamı boyunca bir centilmendi.

George Harrison was a gentleman all his life!

Tom'un düşüşü yaşamı tehdit eden yaralanmalarla sonuçlandı.

Tom's fall resulted in life-threatening injuries.

Kır yaşamı,şehir yaşamıyla karşılaştırıldığında çok huzurludur.

Country life is very peaceful in comparison with city life.

Mercan resifleri çeşitli güzel deniz yaşamı çeker.

Coral reefs attract a variety of beautiful marine life.

Bundan önce, bu bölgede bitki yaşamı yoktu.

Before that, there was no plant life in this region.

Ondan sonra onun yaşamı daha da zorlaştı.

After that his life got even tougher.

Sami'nin eski yaşamı bir sorun olarak kaldı.

Sami's old life remained a problem.

Ve yaşayacağımızdan daha uzun bir yaşamı tanımamızı gerektiriyor.

and a life longer than the ones we will live.

Benim için, Vietnam yaşamı ve Vietnam kültürü hakkındaki

And for me, I'm able to turn these simple readings and assumptions

Bu yenilikleri Dünya'daki yaşamı geliştirmek için de kullanabiliriz.

we can also transfer those inventions to improve life on Earth.

BU yaşamı süresince bize neler katmış bir bakalım

Let's see what has added to us during this lifetime

, insan yaşamı üzerinde Antarktika'daki karların erimesinden daha az

impact on human life than the effect of melting Antarctic snow. However

Tom hiç yaşamı boyunca sıkı çalışmak zorunda kalmadı.

Tom has never had to work hard in his entire life.

Fadıl ve Leyla'nın evlilik yaşamı bir savaş alanıydı.

Fadil and Layla's married life was a battleground.

Varlıklı bir bayan olarak Leyla'nın yaşamı bir seraptı.

Layla's life as a wealthy lady was a mirage.

- Sevgi, yaşamı kolaylaştırıyor.
- Aşk, hayatı daha çekilir kılıyor.

Love makes life easier.

Ama insan yaşamı genellikle 100 yıldan daha az sürer.

but a human lifetime often lasts for less than 100 years.

İnsan ve hayvan yaşamı atmosferik çevreye gösterdikleri tepkilerden etkilenirler.

Human and animal life are influenced by their reactions to the atmospheric environment.

Yaşamı bize veren Tanrı, aynı zamanda özgürlük de verdi.

The God who gave us life, gave us liberty at the same time.

Şu an tüm geçmiş yaşamı aklından geçmiş gibi görünüyordu..

At this moment, all his past life seemed to flash across his mind.

Onun geçmiş yaşamı ile ilgili bir şeyin farkında mısınız?

Are you aware of anything concerning his past life?

Müzik iç yaşamdır. İç yaşamı olan asla yalnızlık çekmeyecek.

Music is inner life, and he will never suffer loneliness who has inner life.

O, onun kişisel yaşamı hakkında hiçbir şey bilmek istemiyordu.

She didn't want to know anything about his personal life.

Öğretmenim, sonsuz yaşamı miras olarak almak için ne yapayım?

Teacher, what shall I do to inherit eternal life?

Lyusua Mahler'i dinlerken hep ölümü ve sonsuz yaşamı düşünüyordu.

Listening to Mahler, Lyusya would always think of death and life eternal.

- Hayatı sahneye benzetenler var.
- Yaşamı tiyatro sahnesine benzetenler var.

There are those who compare life to a stage.

Bitki yaşamı için, suya ek olarak güneş ışığı kesinlikle gereklidir.

In addition to water, sunshine is absolutely necessary for plant life.

- Sami'nin hayatı daha iyi olamazdı.
- Sami'nin yaşamı daha iyi olamazdı.

Sami's life couldn't be better.

Fadıl'ın karısı ve iki oğluyla iyi bir yaşamı varmış gibi görünüyordu.

Fadil seemed to have a good life with his wife and two sons.

Tom'un tüm yaşamı hakkında konuşamadığım için onunla olan kendi deneyimlerim hakkında konuşacağım.

Since I cannot speak about Tom's entire life, I will speak about my own experiences with him.

Mary geleceğe gitti ve iklim değişikliğinin dünya üzerindeki tüm yaşamı tahrip ettiğini gördü.

Mary traveled into the future and found that climate change had destroyed all life on Earth.

Çin halkının yaşamı şimdi gittikçe iyileşmesine rağmen, gelişme için hâlâ bir neden vardır.

Although the life of Chinese people is getting better and better now, there is still room for improvement.

Tom yerel doğal yaşamı korumak için gücü dahilinde her şeyi yapmaya söz verdi.

Tom vowed to do everything within his power to protect the local wildlife.

- Tom kendi hayatı için mücadele etmek zorunda kaldı.
- Tom kendi yaşamı için savaşmak zorunda kaldı.

Tom had to fight for his life.

- Tom'un yaşamı kuşaktan kuşağa anlatılması gereken bir öykü.
- Tom'un hayatı nesilden nesile anlatılması gereken bir hikâye.

Tom's life is a story that needs to be told for generations.