Translation of "Yürüyordu" in English

Tom yürüyordu.

- Tom was walking.
- Tom took a walk.
- Tom took a stroll.

Suda yürüyordu.

He was walking in the water.

Kampüste asistanıyla yürüyordu

He was walking on the campus with his assistant,

O kasabasında yürüyordu.

He was walking about in the town.

O önümde yürüyordu.

He was walking in front of me.

Tom yavaş yürüyordu.

Tom was walking slowly.

Tom sokakta yürüyordu.

Tom was walking down the street.

Tom önümde yürüyordu.

Tom was walking in front of me.

Sami hala yürüyordu.

Sami was still walking.

- Tom epey hızlı yürüyordu.
- Tom koşar adım yürüyordu.

Tom was walking pretty fast.

Köpek topuklarının üzerinde yürüyordu.

The dog was walking at his heels.

Onlar yan yana yürüyordu.

They were walking two abreast.

Elinde bir bastonla yürüyordu.

He was walking with a stick in his hand.

Çift kol kola yürüyordu.

The couple was walking arm in arm.

O, denize doğru yürüyordu.

He was walking toward the sea.

O, arabanın önünde yürüyordu.

He was walking in front of the car.

Belki Tom uykusunda yürüyordu.

Maybe Tom was walking in his sleep.

Sevenler kol kola yürüyordu.

The lovers were walking arm in arm.

Leyla, Sami'ye doğru yürüyordu.

Layla was walking towards Sami.

Sami kamyonuna doğru yürüyordu.

Sami was walking towards his truck.

Sami arabasına doğru yürüyordu.

Sami was walking over to his car.

Sami bize doğru yürüyordu.

Sami was walking towards us.

Parkta boş boş yürüyordu.

He was walking in the park with nothing on his mind.

- O saatlerdir yürümekteydi.
- Saatlerdir yürüyordu.

He had been walking for hours.

Bir çocuk elleri ceplerinde yürüyordu.

A boy was walking with his hands in his pockets.

O bir çanta ile yürüyordu.

He went about with a bag.

O, caddeden aşağıya yavaşça yürüyordu.

He was walking slowly down the street.

Bir ileri bir geri yürüyordu.

He walked back and forth.

Tom baş aşağı yavaş yavaş yürüyordu.

Tom was walking slowly with his head down.

O sabit bir hızda tepeye yürüyordu.

He was walking up the hill at a steady pace.

Tom onu gördüğümde istasyona doğru yürüyordu.

Tom was walking towards the station when I saw him.

Tom ve Mary yan yana yürüyordu.

Tom and Mary were walking side by side.

Tom Park Caddesinde aşağıya doğru yürüyordu.

Tom was walking down Park Street.

Tom saatlerdir yürüyordu ve yorulmaya başlıyordu.

Tom had been walking for hours and was beginning to get tired.

Çocuklar şarkı söyleyerek yol boyunca yürüyordu.

The children were walking along, singing a song.

Tom bir şey düşünmeden parkta yürüyordu.

Tom was walking in the park with nothing on his mind.

Anaokulu çocukları parkta el ele yürüyordu.

The kindergarten children were walking hand in hand in the park.

Tom'u son gördüğümde, koltuk değnekleriyle yürüyordu.

The last time I saw Tom he was walking on crutches.

Tom onu yakalayamayacağımız kadar hızlı yürüyordu.

Tom was walking too fast for us catch up with him.

Başını öne eğmiş, ağır adımlarla yürüyordu.

He was walking slowly with his head down.

Alman çoban caddeden aşağıya doğru aksayarak yürüyordu.

The German Shepherd was limping down the street.

O benden ayrılıyordu ve yavaş yavaş yürüyordu.

She was leaving and was walking slowly from me.

Dükkana yürüyordu ama onun evinin yanında durdu.

He was walking to the store, but stopped next to her house.

Geri çekilmenin sonunda parmakları donmuş halde yürüyerek yürüyordu.

By the end of the retreat, he was marching  on foot, with frostbitten fingers. When  

Tanımadığım bir adam evimin önünde ileri geri yürüyordu.

A man I didn't know was walking back and forth in front of my house.

Garip bir adam evimin önünde ileri geri yürüyordu.

A strange man was walking back and forth in front of my house.

Leyla ve Sami el ele tutuşarak sokakta yürüyordu.

Layla and Sami were walking on the street, holding hands.

- Sami evin etrafında yürüyordu.
- Sami evin etrafında dolaşıyordu.

Sami was walking around the house.

Tom yanında Mary ile birlikte caddede aşağıya doğru yürüyordu.

Tom was walking down the street with Mary at his side.

Tom siyah bir spor çantası taşıyarak sokaktan aşağıya doğru yürüyordu.

Tom walked down the street carrying a black gym bag.

Tuhaf bir adam kaldırımda bir ileri ve bir geri yürüyordu.

A strange man was walking back and forth on the pavement.