Translation of "Uçtu" in English

Şapkam uçtu.

- My hat blew off.
- My hat was blown off.

Kelebek uçtu.

The butterfly flew.

Kağıtlar uçtu.

The papers blew off.

Kartal uçtu.

The eagle flew away.

Şapkası uçtu.

His hat blew off.

Hayalim havaya uçtu.

My dream went up in smoke.

Yapraklar havaya uçtu.

The leaves blew off.

Uçak doğuya uçtu.

The plane flew east.

O, Paris'e uçtu.

He flew to Paris.

Kuşlar güneye uçtu.

The birds flew to the south.

Güvercin kafese uçtu.

The pigeon has flown the coop.

Kuş, ormana uçtu.

The bird flew into the woods.

Tom Boston'a uçtu.

Tom flew to Boston.

Güvercin pencereden uçtu.

The pigeon flew in the window.

Top havada uçtu.

The ball flew through the air.

Tom'un şapkası uçtu.

Tom's hat blew off.

Tom, Avustralya'ya uçtu.

Tom flew to Australia.

Uçak adanın üzerinde uçtu.

The plane flew over the island.

Uçak bulutların üzerinden uçtu.

- The plane flew above the clouds.
- The airplane was flying above the clouds.

Uçak, batıya doğru uçtu.

The plane flew toward the west.

Sibirya yoluyla Avrupa'ya uçtu.

She flew to Europe by way of Siberia.

Uçak dağın üzerinde uçtu.

The plane flew over the mountain.

Tom dün Boston'a uçtu.

Tom flew to Boston yesterday.

O, Londra'dan Paris'e uçtu.

He flew from London to Paris.

Tom Boston'dan Şikago'ya uçtu.

Tom flew from Boston to Chicago.

Tom Boston'a eve uçtu.

- Tom flew home to Boston.
- Tom went home to Boston.

Kuşlar farklı yönlere uçtu.

The birds flew off in different directions.

Kuş kafesin içine uçtu.

The bird flew into the cage.

Sami, Toronto'dan Kahire'ye uçtu.

Sami flew to Cairo from Toronto.

Tom bugün Boston'a uçtu.

Tom flew to Boston today.

Bir arı pencereden dışarı uçtu.

A bee flew out of the window.

Uçak Fuji Dağının üzerinden uçtu.

The plane flew over Mt. Fuji.

Uçak 3000 metre yükseklikte uçtu.

The plane flew at an altitude of 3,000 meters.

Uçak Kate'in evinin üzerinden uçtu.

The plane flew over Kate's house.

New York yoluyla Paris'e uçtu.

They flew to Paris by way of New York.

Parlak kelebekler oradan oraya uçtu.

Brilliant butterflies flew hither and thither.

Uçak havalandı ve Çin'e uçtu.

The airplane took off and boarded to China.

Tom iş için Boston'a uçtu.

Tom flew to Boston on business.

Bir uçak dağ üzerinden uçtu.

An airplane had flown over the mountain.

Tom geçen pazartesi Boston'a uçtu.

Tom flew to Boston last Monday.

Bir helikopter başımızın üzerinden uçtu.

A helicopter flew overhead.

Kuş şarkı söyledikten sonra uçtu.

After the bird had sung, it flew away.

- Köprü patladı.
- Köprü havaya uçtu.

The bridge exploded.

Tom Pazartesi günü Boston'a uçtu.

Tom flew to Boston on Monday.

Tom geçen pazartesi Avustralya'ya uçtu.

Tom flew to Australia last Monday.

O, iş için New York'a uçtu.

He flew to New York on business.

- Zaman çok çabuk geçti.
- Zaman uçtu.

Time flew.

Tom ve Mary dün Boston'a uçtu.

Tom and Mary flew to Boston yesterday.

Öyle bir patlamaydı ki çatı uçtu.

Such was the explosion that the roof was blown off.

- Jishuku'nun karşısında uçtu.
- Matemi hiçe saydı.

He flew in the face of Jishuku.

Bir martı aniden başımızın üzerinden uçtu.

A seagull suddenly flew over our heads.

Bizim leylek daha sıcak ülkelere uçtu.

Our stork flew away to warmer countries.

Adamın elimi tuttum, kafamın üstü uçtu gitti,

I took the man's hand, the top of my head blew away,

O, Şikago'ya uçtu, orada bir arkadaşını gördü.

He flew to Chicago, where he happened to see a friend.

O güvercin, San Francisco'dan New York'a uçtu.

That pigeon flew from San Francisco to New York.

Tom kızının düğününe katılmak için Boston'a uçtu.

Tom flew to Boston to attend his daughter's wedding.

Bu güvercin San Francisco'dan New York'a uçtu.

This pigeon flew from San Francisco to New York.

"Maria nerede?" "O süpürgesiyle uçtu. Onu kaçırdın."

"Where is Maria?" "She just flew off on her broom. You just missed her!"

Roket, fırlatıldıktan birkaç saniye sonra havaya uçtu.

The rocket blew up a few seconds after launch.

Timuçin, Yozgat'tan Varşova'ya Ryan Air ile uçtu.

Timuçin flew from Yozgat to Warszawa with Ryan Air.

- Tom sevinçten havalara uçtu.
- Tom sevinçten zıpladı.

Tom leapt for joy.

- Leyla, Mısır'a uçtu.
- Leyla uçakla Mısır'a gitti.

Layla flew to Egypt.

Nesne, yanıp sönen ışıklar vererek, güneye doğru uçtu.

The object flew away to the south, giving out flashes of light.

Taşıma sırasında kutu ezildi ve içindekiler dışarı uçtu.

The box was crushed during transport and the contents flew out.

Onun purosundan bir duman halkası havaya doğru uçtu.

A ring of smoke floated from his cigar into the air.

1903'te ilk uçak on iki saniye uçtu.

The first airplane flew in 1903 for twelve seconds.

Güvercin yeryüzüne hızla uçtu. O bir hindiden çok daha büyüktü.

The pigeon flew swiftly down to the earth. He was much larger than a turkey.

Bu top ağaçların üzerinden geçip yeşilin önündeki topraklara yetecek kadar uçtu.

That ball flew far enough to go over the trees and land right in front of the green.

Trende seyahat ederken, ben pencereden başımı çıkardım ve benim kepim uçtu.

While travelling on the train, I stuck my head out the window, and my cap flew off.

- O, haberi duyduktan sonra mutluluktan havalara uçtu.
- Tom haberi duyduktan sonra çok mutluydu.

After he heard the news, Tom was in seventh heaven.

Totaliter rejim geçiyor, onun eski fikirleri eski, cansız bir ağaçtan yapraklar gibi uçtu.

The totalitarian era is passing, its old ideas blown away like leaves from an ancient, lifeless tree.

" O tekrar olmayacak. "Fortunatus kendi kendine söyledi, ve tekrar birbirlerine at sürmeye başladılar. Bu defa Fortunatus'un mızrağı düşmanına o kadar güçlü rastladı ki o atından bir top gibi uçtu ve yerde ölü yatıyordu.

"That shan't happen again," Fortunatus said to himself, and they started to ride at each other again. This time, Fortunatus's spear met his foe so powerfully that he flew from his horse like a ball and lay dead on the earth.