Translation of "Sabaha" in English

0.005 sec.

Examples of using "Sabaha" in a sentence and their english translations:

Sabaha kadar ağladım

- I cried all night long.
- I cried all night.

- Yarın sabaha kadar bekleyin.
- Yarın sabaha kadar bekle.

Wait until tomorrow morning.

Yarın sabaha kadar bekle.

Wait until tomorrow morning.

Bu, sabaha kadar bekleyemez.

This can't wait until morning.

Sabaha kadar uyanık kaldım.

I stayed awake until morning.

Neden sabaha kadar beklemiyorsun?

Why don't you wait till morning?

Yarın sabaha kadar geleceğim.

I'll come by tomorrow morning.

Tom sabaha kadar uyudu.

Tom slept till dawn.

Sabaha doğru oldukça soğuk olur.

It gets extremely cold toward dawn.

Sabaha sadece birkaç saat kaldı.

The morning is just a few hours away.

Ben sabaha kadar uyanık kaldım.

- I stayed awake until morning.
- I stayed awake 'till the morning.

Bu sabaha kadar bekleyebilir mi?

- Can this wait until morning?
- Can this wait till morning?

Bu, sabaha kadar bekleyemez mi?

- Can't this wait till morning?
- Can't this wait until tomorrow?

Yarın sabaha kadar sonuçları alırım.

I'll have the results by tomorrow morning.

Sabaha kadar dairemizden çıkmanızı istiyoruz.

I want you out of our apartment by morning.

Çocuklar bu sabaha kampa gittiler.

The children left for camp this morning.

Tom'un sabaha kadar ayılacağına eminim.

I'm sure Tom will sober up by morning.

Bu sabaha kadar gerçeği bilmiyordum.

I didn't know the truth until this morning.

Sabaha kadar karar vermek zorundasın.

You have until morning to decide.

Yarın sabaha kadar vaktimiz var.

We have until tomorrow morning.

Lütfen yarın sabaha kadar bekle.

Please wait until tomorrow morning.

Bunu bu sabaha kadar bilmiyordum.

I didn't know that until this morning.

Yarın sabaha kadar karar vermeliyiz

We must decide by tomorrow morning.

Tom yarın sabaha meşgul olacak.

Tom is going to be busy tomorrow morning.

Salsa kulüplerinde sabaha kadar dans ederdim.

dancing many nights till morning in salsa clubs.

Sabaha kadar düşman ordusunun kampı kuşatılmıştı.

Until the morning, the camp of the enemy army was surrounded.

Yarın sabaha kadar beklemeni isteyebilir miyim?

Could I ask you to wait until tomorrow morning?

Kardan adam ertesi sabaha kadar tamamen erimişti.

The snowman had melted completely by the next morning.

Tom'un yarın sabaha kadar bunu yapması gerek.

Tom needs to do this by tomorrow morning.

Tom ve Mary sabaha kadar hunharca sikiştiler.

Tom and Mary fucked like rabbits all night long.

Yarın sabaha kadar bu kız onu yapmış olacak.

By tomorrow morning this girl will have done it.

Görevimiz bu acımasız iklime karşı sabaha kadar hayatta kalmak

Our mission is to survive this brutal climate until morning,

Görevimiz bu acımasız iklime karşı sabaha kadar hayatta kalmak,

Our mission is to survive this brutal climate until morning,

Ertesi sabaha kadar beklemekten başka yapacak bir şey yoktu.

There was nothing to do but wait until the next morning.

Tom sabaha kadar oturdu. Şimdi çalışamayacak kadar çok yorgun.

Tom stayed up all night. Now he's too tired to work.

Sanırım onu yapmak için yarın sabaha kadar beklemen gerekir.

I think you should wait until tomorrow to do that.

- Bu sabahtan önce Tom'la hiç karşılaşmamıştım.
- Bu sabaha kadar Tom ile hiç tanışmamıştım.
- Bu sabaha kadar Tom ile hiç karşılaşmamıştım.

I'd never met Tom before this morning.

Belki de onu yapmak için yarın sabaha kadar beklemen gerekir.

Perhaps you should wait until tomorrow to do that.

Bana bir iyilik yapar mısın ve yarın sabaha kadar bekler misin?

- Could I ask you to wait until tomorrow morning?
- Could you do me a favor and wait until tomorrow morning?

Dün gece kurutmak için çamaşırı dışarı astım ve sabaha kadar kaya gibi donmuştu.

I hung the laundry out to dry last night and by morning it had frozen hard as a rock.

- Tom bu sabah anlattı bunu bana.
- Tom bu sabaha kadar bana bundan bahsetmemişti.

It wasn't until this morning that Tom told me that.

"Son treni kaçırırsak ne yapacağız?" " Sabaha kadar bir internet kafede ya da başka bir yerde beklemeye ne dersin?"

"What will we do if we miss the last train?" "How about waiting until morning at an internet café or somewhere else?"