Translation of "Reddettim" in English

Ödemeyi reddettim.

I refused to pay.

Onları reddettim.

I turned them down.

Onu reddettim.

I turned him down.

Konuşmayı reddettim.

I refused to talk.

Anlaşmayı reddettim.

- I rejected the deal.
- I refused the offer.

Tedaviyi reddettim.

I refused treatment.

Teklifi reddettim.

I refused the offer.

- Kesin bir dille reddettim.
- Kati bir dille reddettim.
- Kesin bir şekilde reddettim.
- Kati surette reddettim.

I categorically refused.

Ben teklifi reddettim.

I rejected the offer.

Ona inanmayı reddettim.

I refused to believe it.

Ben işi reddettim.

I turned the job down.

Ben daveti reddettim.

I declined the invitation.

Onu yapmayı reddettim.

I refused to do that.

Öyle yapmayı reddettim.

- I refused to do that.
- I refused to do so.

Onların teklifini reddettim.

I rejected their offer.

Cevap vermeyi reddettim.

I refused to answer.

Kişisel sebeplerden ötürü reddettim.

I refused for personal reasons.

Akşam yemeğine davetini reddettim.

I declined his invitation to dinner.

Ben bu öneriyi reddettim.

I rejected this proposition.

Ben ilk önce reddettim.

I refused at first.

Ben, Mary'nin söylediklerini reddettim.

I dismissed what Mary was saying.

Bana ödeme yapılmasını reddettim.

I refused to be paid.

Tom'un davetini kibarca reddettim.

I politely declined Tom's invitation.

Onun akşam yemeği davetini reddettim.

I refused her invitation to dinner.

Onların bana önerdiği işi reddettim.

I declined the job that they offered me.

Tom'un sorusuna cevap vermeyi reddettim.

I refused to answer Tom's question.

Tom'un teklifini kabul etmeyi reddettim.

I didn't agree to accept Tom's offer.

Bunu yapanın ben olduğumu reddettim.

- I denied I was the one who did that.
- I denied that I was the one who did that.

- Ben Tom'u geri çevirdim.
- Tom'u reddettim.

I turned Tom down.

Tom'un onu yapmasına yardımcı olmayı reddettim.

I refuse to help Tom do that.

Onların bana söyledikleri şeye inanmayı reddettim.

I refused to believe what they told me.

Böyle bir şeyin olabileceğine inanmayı reddettim.

I refused to believe such a thing could have happened.

Onlar için uyuşturucu satmamı istediler ama reddettim.

They wanted me to sell drugs for them, but I refused.

Tom bana kurabiye teklif etti ama ben reddettim.

Tom offered me a cookie, but I refused.

O bana bir bira teklif etti fakat reddettim.

He offered me a beer, but I refused.

Orada bana bir iş teklif edildi, ama onu reddettim.

I was offered a job there, but I turned it down.