Translation of "Mermi" in English

Boşa mermi harcamıyorum.

I don't waste rounds.

Sihirli mermi yoktur.

There's no magic bullet.

Mermi hedefini buldu.

The bullet found its mark.

Bir mermi miğferi deldi.

A bullet pierced the helmet.

Mermi dizin üzerine girdi.

The bullet entered above the knee.

Daha fazla mermi yok.

There are no more bullets.

Mermi onun miğferini sıyırdı.

The bullet glanced off his helmet.

Hiç gümüş mermi yok.

There's no silver bullet.

Fadıl birkaç mermi ateşledi.

Fadil fired a couple of rounds.

Sami birkaç mermi ateşledi.

Sami fired a couple of rounds.

Sami mermi kovanlarını topladı.

Sami collected the shell casings.

Köpek bir mermi gibi uzaklaştı.

The dog went away like a shot.

Bu tabancada hiç mermi yok.

There aren't any bullets in this pistol.

Silahımda daha fazla mermi yok.

There are no more bullets in my gun.

Bu, doktorun Tom'dan çıkardığı mermi.

This is the bullet that the doctor took out of Tom.

Sami kullanılmış mermi kovanlarını aldı.

Sami picked up the used shell casings.

Sami'nin katili, mermi kovanlarını temizledi.

Sami's killer cleaned up the shell casings.

Yeni tür bir mermi icat edilmişti.

A new kind of bullet had been invented.

Polis cesedin yanında bir mermi kovanı buldu.

The police found a cartridge case next to the body.

Polis göstericileri dağıtmak için plastik mermi kullandı.

Police used rubber bullets to subdue the rioters.

Bir mermi ona vurduğunda ağaç dalı kırıldı.

The tree branch broke when a bullet hit it.

Bir mermi aynı kuşu iki defa öldüremez.

A bullet does not kill the same bird twice.

Dikkat edin, mermi taştan sekip size gelebilir.

Be careful, the bullet can ricochet off the rock and come towards you.

- Sadece bir mermi kaldı.
- Sadece bir fişek kaldı.

There's only one bullet left.

Sami, karısı Leyla'yı başından iki mermi ile vurdu .

Sami shot two bullets into the head of his wife, Layla.

- Sihirli bir değnek yok.
- Hiç gümüş mermi yok.

There's no silver bullet.

O onu temizlerken silah patladı ve mermi neredeyse eşini vuruyordu.

The gun went off while he was cleaning it, and the bullet almost struck his wife.

Biz bir mermi tarafından vurulabileceğimizden korkuyorduk, bu yüzden aşağıya koştuk.

We were afraid that we might be hit by a bullet, so we ran downstairs.