Translation of "Kasabanın" in English

0.006 sec.

Examples of using "Kasabanın" in a sentence and their english translations:

O, kasabanın gündemindedir.

He is the talk of the town.

Tatilde kasabanın dışındaydım.

I was out of town on vacation.

- Nehir kasabanın içinden geçer.
- Nehir kasabanın içinden akar.

The river flows through the town.

Yangında kasabanın yarısı yandı.

Half of the town burnt down in the fire.

Kasabanın nüfusu yok edildi.

The population of the town was wiped out.

Kasabanın güzel çevresi var.

The town has beautiful surroundings.

Nehir kasabanın içinden geçer.

- The river flows through the town.
- The river flows through the city.

Haritamda kasabanın konumuna bakacağım.

I'll look up the location of the town on my map.

Tom kasabanın içinden yürüdü.

Tom walked through the town.

Kasabanın her yerini biliyorum.

I know every inch of the town.

Kasabanın bu kısmına aşinayım.

- I am familiar with this part of town.
- I'm familiar with this part of town.

Kasabanın kötü kısmında yaşıyor.

She lives in the bad part of town.

Söylenti kasabanın her yerinde.

The rumor's all over town.

Bu kasabanın nüfusu artıyor.

This town is increasing in population.

Tom hâlâ kasabanın dışında.

Tom is still out of the town.

İyi otlaklar kasabanın öte yanında.

The good grazing is on the other side.

Sanırım karısı kasabanın dışına gidiyor.

I think his wife is going out of town.

O, kasabanın ikbâlini tehdit edecektir.

It will threaten the prosperity of the town.

Kasabanın etrafında yüksek duvarlar vardır.

There are high walls about the town.

Kasabanın çok dar şeritleri var.

The town has many narrow lanes.

Haber kasabanın her yerine yayıldı.

The news spread all over the town.

Birkaç günlüğüne kasabanın dışında olacağım.

I'll be out of town for a few days.

O, geçen hafta kasabanın dışındaydı.

He was out of town last week.

O kasabanın en çekici kızı.

She's the cutest girl in town.

Kasabanın bu bölümünden nefret ediyorum.

I hate this part of town.

O, kasabanın sosyal kalıplarına uymayacak.

She won't conform to the town's social patterns.

Kasabanın tahrip edildiği gerçeğinden habersizdi.

He was ignorant of the fact that the town had been destroyed.

Tom kasabanın etrafındaki yolunu bilmiyor.

Tom doesn't know his way around town.

Tom'un helikopteri kasabanın kenarına düştü.

Tom's helicopter crashed on the edge of the town.

Tom kasabanın en nüfuzlu kişisidir.

Tom is the most influential person in town.

- Sami bu uykulu kasabanın eteklerinde yaşıyordu.
- Sami bu hareketsiz kasabanın dışında yaşıyordu.

Sami lived in the outskirts of this sleepy town.

Kasabanın merkezinde güzel bir park vardır.

There is a nice park in the center of the town.

- Okulumuz kasabanın merkezindedir.
- Okulumuz şehrin merkezindedir.

Our school is in the center of the town.

Tom geçen haftadan beri kasabanın dışında.

Tom has been out of town since last Saturday.

Onun evleniyor söylentisi kasabanın etrafında yayılıyor.

The rumor that she's getting married is spreading around town.

Amerika'da her kasabanın bir kütüphanesi vardır.

Every town in America has a library.

Kasabanın kenarında küçük bir otelde kaldık.

We put up at a small hotel just on the edge of the town.

Kasabanın merkezinde güzel bir park var.

There is a beautiful park in the center of the town.

Kral kasabanın mümkün olduğunca sağlamlaştırılmasını emretti.

The king ordered that the town should be fortified as well as possible.

Bu yol sizi kasabanın merkezine götürecektir.

This road will lead you to the center of town.

Tom vurulduğu zaman kasabanın diğer tarafındaydı.

Tom was on the other side of town at the time of the shooting.

Kasabanın nüfusu üçte bir oranında düştü.

The population of the town dropped by a third.

Kasabanın bu kısmı ne kadar güvenlidir?

How safe is this part of town?

Tom bir süre kasabanın dışında olacak.

Tom is going to be out of town for a while.

Tom bütün hafta kasabanın dışında olacak.

Tom is going to be out of town all week.

Tom kasabanın kenarındaki bir evde yaşıyor.

Tom lives in a house on the edge of town.

Sami küçük bir kasabanın sessizliğini seviyordu.

Sami loved the quiet of a small town.

Kasabanın kenarında yeni bir alışveriş merkezi açıldı.

A new shopping mall opened on the edge of town.

Tom muhtemelen kasabanın bu tarafında yaşamak istemiyor.

Tom probably doesn't want to live on this side of town.

Bizim kasabanın yakınında büyük bir nehir var.

There is a large river near our town.

Bizim kasabanın yakınında büyük bir göl var.

There is a large lake near our town.

Tom bu ayın sonunda kasabanın dışına taşınıyor.

Tom is moving out of town at the end of this month.

Tom, kasabanın en popüler restoranlarından birinde çalışıyordu.

Tom worked at one of the most popular restaurants in town.

Tom Mary'nin kasabanın kötü tarafında yaşadığını zaten bilmiyordu.

Tom never knew that Mary lived on the bad side of town.

Bu kasabanın sakinleri çok dindar ve vatansever insanlar.

The residents of this town are deeply religious and patriotic people.

Bu kasabanın nüfusu son on yıldır durdun olmuştur.

The population of this town has been static for the last ten years.

Tom bir süre kasabanın dışına çıkmak istediğini söyledi.

- Tom said he wanted to get out of town for a while.
- Tom said that he wanted to get out of town for a while.

O, bu kasabanın sakinleri tarafından bir yetkili seçildi.

He was elected an official by the inhabitants of this town.

Jim'i aramak için kasabanın her yanını araçla dolaştım.

I drove all around town to look for Jim.

Tom'la ilk kez kasabanın dışında küçük bir barda tanıştım.

I first met Tom in a little bar outside of town.

O kasabanın gümüşçülerinin aşırı yoksulluk nedeniyle gümüş yedikleri söylenilmektedir.

It is said that the silversmiths of that town ate silver due to extreme poverty.

Akşam yemeğinden sonra arabamda kasabanın etrafında kısa bir gezinti yaptık.

After dinner, we took a spin around town in my car.

On beşinci yüzyılda yapılmış olan cami, kasabanın en güzel binasıdır.

The mosque, which was built in the fifteenth century, is the most beautiful building in the town.

- Kasabanın en ucuz manavı bu.
- Şehirdeki en ucuz manav bu.

This is the cheapest greengrocer in town.

Tom, kasabanın varoşlarında birkaç koyun ve sığır yetiştirdiği küçük bir hobi çiftliği işletiyor.

Tom runs a small hobby farm on the outskirts of town where he keeps a few sheep and cattle.

- Tom kasabanın eteklerinde yaşıyor.
- Tom şehrin kenar mahallelerinde yaşıyor.
- Tom kentin dış mahallelerinde oturuyor.

Tom lives on the outskirts of town.

- Amerika'daki her şehrin bir kütüphanesi vardır.
- Amerika'da her kasabada bir kütüphane bulunmaktadır.
- Amerika'da her kasabanın bir kütüphanesi vardır.

Every town in America has a library.

Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.

After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.