Translation of "Işinin" in English

0.004 sec.

Examples of using "Işinin" in a sentence and their english translations:

Senin işinin bir hayranıyım.

I'm a fan of your work.

İşinin ne olduğunu söyledin?

What did you say your job was?

İşinin kolay olmadığını biliyorum.

- I know that your work is not easy.
- I know that your work isn't easy.

Tom işinin bitmediğini söyledi.

Tom said that he wasn't done.

O, işinin anlamsız olduğunu düşünüyor.

He thinks his job is pointless.

Tom senin işinin peşinde olabilir.

Tom could be after your job.

Tom işinin anlamsız olduğunu düşünüyor.

- Tom thinks his job is pointless.
- Tom thinks that his job is pointless.

O, işinin yararsız olduğunu düşünüyor.

She thinks her job is pointless.

O son derece işinin ehlidir.

She is extremely competent.

Tom'a işinin nasıl gittiğini sordum.

I asked Tom how his job was going.

Senin işinin kolay olmadığını biliyoruz.

- I know that your work is not easy.
- I know that your work isn't easy.
- I know your work isn't easy.

Tom işinin zor olduğunu söyledi.

- Tom said his job was tough.
- Tom said that his job was tough.

Onun işinin iflasın eşiğinde olduğunu duydum.

I hear his business is on the verge of going bankrupt.

Onun işinin iflasın eşiğinde olduğunu duyuyorum.

I hear his business is on the verge of ruin.

- Tom işinin ehli.
- Asıl bomba Tom.

Tom is the real deal.

İşinin çoğunu evde yapıyorsun, değil mi?

You do a lot of your work at home, don't you?

Hiç kimse işinin eleştirildiğini duymak istemez.

No one likes to hear their work criticised.

Onun işinin olduğuna dair kanıtı var.

He has proof that he's employed.

Tom'un işinin bitmesine daha çok var.

Tom's work is nowhere near complete.

- İşini hakkıyla yapar.
- İşinin hakkını verir.

He is equal to this work.

Tom işinin topluma yararlı olmadığını hissediyor.

Tom feels that his work is not useful to society.

- Gerçekten işini biliyorsun.
- Gerçekten işinin ehlisin.

You really know your stuff.

Tom Mary'nin işinin kolay olduğunu düşünüyor.

- Tom thinks that Mary's work is easy.
- Tom thinks Mary's work is easy.

Mary, Tom'un işinin kolay olduğunu düşünüyor.

Mary thinks Tom's work is easy.

Tom bana işinin zor olduğunu söyledi.

Tom told me his job was tough.

Tom, Mary'ye işinin zor olduğunu söylemedi.

Tom didn't tell Mary his job was tough.

Tom, Mary'ye işinin zor olduğunu söyledi.

Tom told Mary his job was tough.

- O, işini iyi yapar.
- O, işinin ehlidir.

It's worth his salt.

İşte bizim işçilerden birinin işinin bir örneği.

Here is a sample of the work of one of our workmen.

Aynı zamanda, işinin ehli insanlardan ilham alırlar.

They are also inspired by people who do well.

Geri dönüt aldıklarında, eleştirildiklerini ve işinin ehli

They feel criticized when given feedback,

Tom, Mary'ye işinin çok eğlenceli olduğunu söyledi.

Tom told Mary his job was a lot of fun.

Otel işinin bu kadar zor olacağını düşünmemiştim.

I didn't think the hotel business was going to be this hard.

Seyahat ve toplum önünde konuşma, Tom'un işinin ayrılmaz parçalarıdır.

Travel and public speaking are integral parts of Tom's job.

Ne yazık ki, biz onun işinin geri kalanını bilmiyoruz.

Unfortunately, we don't know the rest of his work.

- Tom gerçekten işinin ehlidir.
- Tom gerçekten işini iyi bilir.

Tom really knows his stuff.

"Tom'un yeni işinin başarılı olacağını düşünüyor musun?" "Bunu söylemek için çok erken."

"Do you think Tom's new business will be successful?" "It's too soon to tell."

Bütün hayvanlar, insanın dışında, yaşamın asıl işinin ondan zevk almak olduğunu biliyor.

All animals, except man, know that the principal business of life is to enjoy it.

Bütün paramı yatırdım ve daha sonra onların işinin bir raket olduğunu öğrendim.

I invested all my money and then found out their business was a racket.

Tom aralıklı olarak oruç tutmaya çalıştı, ancak işinin çok yoğun oluşundan devam edemedi.

Tom tried intermittent fasting, but his job was too hectic to allow it.

- Hiç yorgun değilim. Arabayı sürme işinin çoğunu Tom yaptı.
- Hiç yorgun değilim. Çoğu zaman Tom direksiyondaydı.
- Hiç yorgun değilim. Çoğu zaman Arabayı Tom sürdü.
- Hiç yorgun değilim. Arabayı çoğunlukla Tom sürdü.

I'm not tired at all. Tom did most of the driving.