Translation of "Hapishane" in English

0.005 sec.

Examples of using "Hapishane" in a sentence and their english translations:

Hapishane benim üniversitemdi.

The prison was my university.

Hapishane aşırı kalabalıktı.

The jail is overcrowded.

Hapishane suç okuludur.

Prison is the school of crime.

Eskiden hapishane gardiyanıydım.

I used to be a prison guard.

Hapishane ağır biçimde korunuyor.

The prison is heavily guarded.

Hapishane nasıl bir yer?

What's it like in jail?

Tom bir hapishane gardiyanıydı.

Tom was a prison guard.

Hapishane ile karşı karşıyayım.

I'm facing prison.

Tom bir hapishane gardiyanı.

Tom is a prison guard.

On yıldır hapishane müdürüydüm.

I was a prison warden for ten years.

Burada bir hapishane vardı.

There used to be a prison here.

Hapishane onu değiştirdi mi?

Has prison changed him?

Hapishane hayatı eğlenceli değildir.

- Prison life is not fun.
- Prison life isn't fun.

Hapishane, temel özelliklerden yoksun.

Jail noticeably lacks the basic amenities.

Ben bir hapishane gardiyanıyım.

I'm a prison guard.

Bu hapishane bir rezalettir.

This prison is a disgrace.

Kapalı kutu, hapishane olarak adlandırıyordu.

a locked box, a prison.

Danimarka'da bir tane hapishane vardır.

Denmark has a prison.

On yıldır bir hapishane gardiyanıydın.

You were a prison warden for ten years.

Tom'un hiç hapishane kaydı yok.

Tom has no prison record.

Biz on yıldır hapishane gardiyanlarıydık.

- We were prison guards for ten years.
- We were prison wardens for ten years.

Hapishane kaçağı hızla yeniden yakalandı.

The prison escapee was quickly recaptured.

Mahkumken, Dan hapishane mutfağında çalıştı.

While in jail, Dan worked at the prison kitchen.

Tom hapishane hücresinde kendini astı.

Tom hanged himself in his jail cell.

O bir okul, hapishane değil.

It's a school, not a prison.

Tom hapishane hücresinde ölü bulundu.

Tom was found dead in his prison cell.

Hiç hapishane ziyaretine gittin mi?

Have you ever visited someone in prison?

Sen on yıldır bir hapishane gardiyanıydın.

You were a prison guard for ten years.

Tom on yıldır bir hapishane gardiyanıdır.

Tom has been a prison guard for ten years.

Hapishane suçluların cezalandırılmak için gittiği yerdir.

Jail is where criminals go to be punished.

Tom üç yıldır bir hapishane müdürüydü.

Tom was a prison warden for three years.

Dan onun hapishane hücresinde kendini astı.

Dan hung himself in his jail cell.

Dan hapishane kaçağı bir seri katildi.

Dan was a serial killer on the loose.

Fikir ve düşüncelerini kendine hapishane yapma.

Do not make your ideas and thoughts your prison.

Sami çok eğitimli bir hapishane memurudur.

Sami is a highly trained correctional officer.

Tom bir hapishane gardiyanı, değil mi?

Tom is a prison guard, isn't he?

Ve tarihin en büyük hapishane firarıyla sonuçlanan

and that was an example of organization and creativity

Hayal olmadan, kişinin zihni bir hapishane gibidir.

Without imagination, one's mind is like a prison.

Tom hapishane bahçesinde bir çatalla John'a saldırdı.

Tom attacked John with a fork in the prison yard.

Hapishane gardiyanı her hükümlüye bir roman yazdırdı.

The prison guard made every prisoner write a novel.

Sami, hapishane gardiyanları ile oldukça iyi anlaşıyordu.

Sami got on pretty well with the prison guards.

Sami ve Ferit aynı hapishane hücresini paylaştılar.

Sami and Farid shared the same prison cell.

Sihirbazlar hapishane nüfusundan ayrıldı ve şafak vaktinde vuruldu.

The magicians were segregated from the prison population and shot promptly at dawn.

Evine bu kadar yakın bir hapishane olduğunu bilmiyordum.

I didn't know there was a prison so close to your house.

Şu anda birisi benim hapishane hücresine giden kapıyı açtı.

At this moment someone opened the door to my prison cell.

Hapishane gardiyanının bir kadın olduğunu görmek çoğu insanı şaşırtır.

It surprises most people to find out that the prison warden is a woman.

Sevilen birini incitme korkusundan daha kötü bir hapishane yoktur.

There is no worse prison than the fear of hurting a loved one.

Tom hapishane tarafından temin edilen düşük kaliteli yiyecek yiyerek besleniyordu.

Tom was fed up with eating the low quality food provided by the prison.

- Eski kız arkadaşım çıtıra benziyor.
- Eski kız arkadaşım hapishane yemine benziyor.

My ex's new girlfriend looks like jailbait.

Ömür boyu hapis cezasına çarptırılmış biri için hapishane hücresinden daha acı bir şey olabilir mi?

Could there be something sadder than the prison cell of someone with a life sentence?