Translation of "Gri" in English

0.013 sec.

Examples of using "Gri" in a sentence and their english translations:

Bulut gri.

The cloud is grey.

Kazağı gri.

His jumper is grey.

Onun kazağı gri.

His sweater is gray.

Benim takım gri.

- My suit is gray.
- My suit is grey.

Gri saçım var.

I have gray hair.

Fil gri renklidir.

The elephant is grey.

Gri şapkayı seçtim.

I picked out the gray hat.

Gri saçları vardı.

- He had grey hair.
- He had gray hair.

- Bu kalem gri değil.
- Bu kurşun kalem gri değil.

This pencil is not grey.

- Onun gri saçı var mı?
- O gri saçlı mı?

Does he have gray hair?

Kıyafeti gri, kravatı sarıydı.

His suit was gray and his tie was yellow.

Gri kedi ağaçtan inemiyor.

The grey cat can't climb off the tree.

Benim gri saçım vardı.

I had gray hair.

Onun gri saçı var.

- He had grey hair.
- I had gray hair.

Benim bilgisayarım gri renkli.

My computer is grey.

Tom gri saçlı mı?

Does Tom have gray hair?

Neden bazı çeviriler gri?

Why are some translations in grey?

Gri adam kapıda göründü.

The grey man appeared in the doorway.

Gri evimi maviye boyayacağım.

- I'll paint my gray house blue.
- I'm going to paint my gray house blue.

Babamın gri gözleri var.

The father has grey eyes.

Bulutlara çıkabilirim, artık gri değiller

I can take on the clouds, they're no longer gray

Emin olmadıklarından gri alanda değiller,

They're gray not because they're unsure,

Senin kedilerinin hepsi gri renkli.

All of your cats are grey.

Bu bir yasal gri alan.

- It's a legal grey area.
- It's a legal gray area.

O, ahlaki bir gri alandır.

It's a moral gray area.

Gri takımını ödünç alabilir miyim?

Could I borrow your gray suit?

Bu gri bir taş yapıdır.

It's a gray stone building.

Gri, kırmızı ile iyi gider.

Gray goes well with red.

Tom'un birçok gri saçı var.

Tom has a lot of gray hair.

Caddenin aşağısındaki gri evde yaşıyorum.

I live in the gray house down the street.

Birkaç fazladan kırışıkla ve gri saçla,

with a few more wrinkles and grey hair,

Yaşlı adamın uzun gri sakalı var.

An old man has a long gray beard.

Babamın mavi gri bir kravatı var.

My father has a blue and gray tie.

Gri kazağı mordan daha çok severim.

The gray sweater I like more than the purple.

Bu sabah ilk gri saçımı buldum.

I found my first gray hair this morning.

Tom'un saçında bir parça gri var.

Tom has a patch of gray in his hair.

Tom gri bir takım elbise giyiyordu.

Tom was wearing a gray suit.

Onun gri bir alan olduğunu söylerdim.

- I would say it's a gray area.
- I would say that it's a gray area.

Tom gri bir kapüşonlu tişört giyiyordu.

Tom was wearing a gray hoodie.

Tom gri bir takım elbise giyiyor.

Tom is wearing a gray suit.

Sami gri bir kapüşonlu svetşört giyiyordu.

Sami was wearing a gray hoodie.

Kısa kadın gri bir takım elbise giyiyor.

The short woman wears a gray suit.

- Tom'un gri saçı var.
- Tom'un saçları kır.

Tom has gray hair.

Tom, Mary'ye kalın gri bir zarf verdi.

Tom handed Mary a thick gray envelope.

Gün gri ve dağlarda çok kar var.

The day is gray and there is much snow in the mountains.

Arkadaşım sisteki bir gri katır gibi kayboldu.

My friend disappeared like a grey mule in the fog.

Ne Tom'un nede Mary'nin gri saçı var.

Neither Tom nor Mary has gray hair.

Tom'un giderek artan sayıda gri saçları var.

Tom has more and more gray hair.

Onun gri saçı onun görünüşünü daha büyük gösteriyor.

Her gray hair makes her look older than her age.

Ofisim, o gri altı katlı binanın dördüncü katında.

My office is on the fourth floor of that gray six-story building.

Uzun boylu kadın gri bir takım elbise giyiyor.

The tall woman wears a gray suit.

Tom kırmızı kravatla gri bir takım elbise giyiyordu.

Tom was wearing a gray suit with a red tie.

O gri kedicik, lütfen mırıldama. Büyükbabam seni duyabilir.

O grey pussycat, please don't purr. Grandpa might hear you.

Ben gri kazağı mor olanından daha çok seviyorum.

I like the gray sweater more than the purple one.

Bu şapkayı beğenmiyorum. Ben gri olanı tercih ederim.

I don't like this hat. I prefer the gray one.

Bu, sonbaharda oldu. Açık gri bulutlar gökyüzünü kaplamıştı.

This happened in autumn. Light gray clouds covered the sky.

- O kedi gri mi?
- O kedi boz mu?

Is that cat grey?

Gri sincaplar fıstık gömer, ancak kırmızı sincaplar gömmez.

Gray squirrels bury nuts, but red squirrels don't.

- Bu kalem gri değil.
- Bu kalem boz değil.

- This pencil is not grey.
- This pencil is not gray.

Küçük, gri bir hayvanın bize doğru baktığını fark ettim.

I noticed that a small gray animal was looking toward us.

Gökyüzü karanlık ve gri - Tipik bir yağışlı mevsim havası.

The sky is gloomy and gray - a typical rainy-season sky.

Sami siyah pantolon ve gri bir kapüşonlu svetşört giymişti.

Sami was dressed in black pants and a gray hoodie.

Hindistan'daki mesleklerin 5'te 4'nün gri pazarda olmasının nedeni.

which is to blame for the fact that 4 out 5 jobs in India are on the grey market.

Onun gri saçı, kendisinin olduğundan daha yaşlı görünmesine neden oluyor.

Her grey hair makes her look older than she is.

Onun gri ve cansız gözleri, iki sıcak kömür gibi yandı.

His grey and lifeless eyes burned like two hot coals.

Onlar uzun gri bir sokağın sonunda çok küçük bir evde yaşıyordu.

They lived in a very small house at the end of a long, gray street.

Tom gri bir takım elbise giyiyordu ve kırmızı bir kravat takıyordu.

Tom was wearing a gray suit and a red tie.

Dr. Pepperberg ve onun meslektaşları Alex'in, bir Afrika gri papağanı, 8'e kadar sayabileceğini buldu.

Dr. Pepperberg and her colleagues have found that Alex, an African grey parrot, can count up to 8.

Acele edebilir misin ve fırıncıdan gri ekmek almaya gidebilir misin? Ve onu ona kestirir misin?

Can you hurry and go buy grey bread from the baker? And make him cut it!

Gri çeviriler dolaylı çevirilerdir. Diğer bir deyişle, onlar çevirilerin çevirileridir, ve ana cümlenin çevirileri değil ( ana cümle büyük harflerle yazılmış cümledir).

Grey translations are indirect translations. In other words, they are translations of the translations, and not translations of the main sentence (the main sentence is the sentence in big letters).