Translation of "Kurşun" in English

0.007 sec.

Examples of using "Kurşun" in a sentence and their english translations:

Kurşun tehlikelidir.

Lead is dangerous.

Kurşun kalemlerin açılmalı.

Your pencils need sharpening.

Kurşun kalemimi kaybettim.

I've lost my pencil.

Kurşun kolayca bükülür.

Lead bends easily.

Kurşun bir metaldir.

Lead is a metal.

Kurşun kolayca eğilir.

Lead is easily bent.

Kurşun kalemini aç.

Sharpen your pencil.

Kurşun duvarı deldi.

The bullet penetrated the wall.

Kurşun atardamarı kesti.

The bullet cut through an artery.

Kurşun kalemimi keskinleştirdim.

I sharpened my pencil.

Kurşun, Sami'yi sıyırdı.

The bullet missed Sami.

Kurşun kalemle imzalayamazsınız.

You can't sign with a pencil.

- Bu pencere kurşun geçirmez.
- Bu cam kurşun geçirmez.

This window is bulletproof.

- Bu bir kurşun kalemdir.
- Bu bir kurşun kalem.

This is a pencil.

Bazı kurşun kalemler almalıydı.

He should have bought some pencils.

O meteliğe kurşun atıyor.

She is hard up for money.

Tom kurşun kalemi açtı.

Tom sharpened a pencil.

O benim kurşun kalemim.

That's my pencil.

Bir kurşun kalemim yok.

I don't have a pencil.

Hiç kurşun kalemim yok.

I don't have any pencils.

Bu kurşun kalem kırmızı.

This pencil is red.

Bu benim kurşun kalemim.

This is my pencil.

Tom'un kurşun kalemi yoktu.

Tom didn't have a pencil.

Birisi kurşun kalemimi çaldı.

Someone has walked off with my pencil.

Hiç kurşun delikleri görmüyorum.

I don't see any bullet holes.

Adınızı kurşun kalemle yazın.

Write your name in pencil.

Tom'un kurşun kalemini arakladım.

I swiped Tom's pencil.

Tom kurşun kalemini bıraktı.

Tom put down his pencil.

Kurşun onun göğsüne saplandı.

The bullet lodged in his chest.

Kurşun kalemini kullanabilir miyim?

- Could I borrow your eyeliner?
- May I borrow your pencil?

Bu pencereler kurşun geçirmez.

These windows are bulletproof.

Bu piller kurşun içerir.

These batteries contain lead.

Başkanın arabası kurşun geçirmez.

The president's car is bulletproof.

Kurşun onun kolunu deldi.

The bullet pierced his arm.

Kurşun geçirmez yeleğin nerede?

Where's your bulletproof vest?

Sözleşmeyi kurşun kalemle imzalama.

- Don't sign the contract in pencil.
- Don't sign the contract with a pencil.

Kaybettiğim kurşun kalemi buldum.

I found the pencil I lost.

Dan, kurşun yarasından öldü.

Dan died of his gunshot wound.

Ben kurşun kalemimi unuttum.

I forgot my pencil.

Kurşun güçlü bir nörotoksindir.

Lead is a potent neurotoxin.

Bu kurşun kadar ağır.

This is as heavy as lead.

O bir kurşun kalem.

- That is a pencil.
- That's a pencil.

Onu kurşun kalemle yazın.

Write it in pencil.

Bacaklarım kurşun gibi ağır.

My legs are as heavy as lead.

Kurşun toksik bir metaldir.

Lead is a toxic metal.

Kurşun kalemimi çakımla keskinleştirdim.

I sharpened my pencil with my pocketknife.

Kurşun hangi sıcaklıkta erir?

At what temperature does lead melt?

Kurşun yumuşak bir metaldir.

Lead is a soft metal.

Bir kurşun kalemim yoktu.

I didn't have a pencil.

Çekmecede kurşun kalemler var.

There are some pencils in the drawer.

Kaç düzine kurşun kalemin var?

How many dozen pencils do you have?

Lütfen bir kurşun kalemle yaz.

Please write with a pencil.

O, bir kurşun tarafından yaralandı.

He was wounded by a bullet.

Kaç tane kurşun kalemin var?

How many pencils do you have?

Bu bir kurşun yarasına benziyor.

This looks like a gunshot wound.

Kurşun kalemler düzine halinde satılıyor.

The pencils are sold in dozens.

Kurşun yaygın bir çevre kirleticidir.

Lead is a common environmental pollutant.

O bir kurşun deliği mi?

Is that a bullet hole?

Tom bir kurşun kalem çıkardı.

Tom pulled out a pencil.

Kurşun kalemin yok, değil mi?

You wouldn't have a pencil, would you?

Kurşun kalemini ödünç alabilir miyim?

Can I borrow your pencil?

Tom bir kurşun kalem aldı.

Tom picked up a pencil.

Bir kurşun kalemin var mı?

- Have you got a pencil?
- Do you have a pencil?

Kurşun kalemi olan var mı?

Do any of you have a pencil?

Tom, kurşun geçirmez yeleğini çıkardı.

Tom took off his bullet-proof vest.

Yazmak için kurşun kalemim yok.

I have no pencil to write with.

Kurşun kalemler düzine ile satılırlar.

Pencils are sold by the dozen.

Bu kurşun kalem bana ait.

This pencil belongs to me.

Üzgünüm, bir kurşun kalemim yok.

Sorry, I don't have a pencil.

Ön camda kurşun delikleri vardı.

There were bullet holes in the windshield.

Birkaç kurşun kalemin var mı?

Do you have some pencils?

Göğsünde üç kurşun yarası vardı.

He had three bullet wounds in his chest.

Küçük miktarlarda kurşun bile tehlikelidir.

Even small amounts of lead are dangerous.

Burada beş kurşun kalem var.

There are five pencils here.

Kurşun kalemim masamın kenarına düştü.

My pencil fell off the edge of my desk.

Onun hiç kurşun kalemi yoktu.

She didn't have any pencils.

Onun elinde, kurşun altın oldu.

In his hand, lead became gold.

Bu kurşun kalem senin mi?

Is this pen yours?

Kurşun ve demir bakırcıyı beslemelidir.

Lead and iron must feed the coppersmith.

Bunu kurşun kalemle yazabilir miyim?

May I write it in pencil?

Bu bir kurşun kalem değil.

That isn't a pencil.

Tom bir kurşun yarasından öldü.

Tom died from a gunshot wound.

Kurşun, alüminyumdan çok daha ağırdır.

Lead is much heavier than aluminum.

Kurşun kalemini ne sıklıkla keskinleştirirsin?

How often do you sharpen your pencil?

Kurşun kalem çıkarıp yazmaya başladı.

He took out a pencil and started to write.

Bir kurşun kaleme ihtiyacım var. Senin kurşun kalemlerden birini ödünç alabilir miyim?

I need a pencil. Can I borrow one of your pencils?

Ayrıca kurşun kalem sıradan bir kullanıcının

And the pencil's really a thing that, I think,

Lütfen adınızı bir kurşun kalemle yazın.

- Please write your name with a pencil.
- Write down your name with a pencil, please.