Translation of "Göle" in English

Otel göle bakıyor.

The hotel fronts the lake.

Göle doğru yürüyelim.

Let's walk to the lake.

Dere göle akar.

The stream flows into the pond.

Sonunda göle vardık.

- We finally arrived at the lake.
- We finally reached the lake.

Git göle atla.

Go jump in the lake.

Nehir göle akmaktadır.

The river flows into the lake.

Sonunda, göle geldik.

At last, we got to the lake.

Tom göle gitti.

Tom went to the lake.

Hadi göle gidelim.

Let's drive to the lake.

O, göle gitmedi.

She didn't go to the lake.

Sonunda göle ulaştık.

Finally we arrived at the lake.

Tom göle atladı.

Tom jumped into the lake.

Ben göle daldım.

I dove into the lake.

Ayışığı göle yansıyordu.

The moonlight reflected on the lake.

Göle gitmek istedim.

I wanted to go to the lake.

Çocuk göle atlamak üzereydi.

The boy was about to jump into the lake.

Nehir bir göle boşalmaktadır.

The river discharges into a lake.

O, oltasını göle fırlattı.

He cast his line into the lake.

Onun arabası göle düştü.

His car fell into the lake.

Biz sonunda göle vardık.

We finally got to the lake.

O, göle doğru koştu.

He ran down to the lake.

Tom göle gitmek istemiyor.

Tom doesn't want to go to the lake.

Tom göle doğru koştu.

Tom ran down to the lake.

Bu göle yüzmeye gidemezsin.

You can't go swimming in this lake.

Biz nihayet göle ulaştık.

We finally reached the lake.

Ay ışığı göle yansımıştı.

The moonlight reflected on the lake.

Adam flütü göle attı.

The man threw his flute into the lake.

Tom bizimle göle gitmedi.

Tom didn't go to the lake with us.

Yüzlerce sığır göle gitti.

Hundreds of cattle went to the lake.

O onu göle götürdü.

She took him to the lake.

Bir dere göle akmaktadır.

A stream flows into the lake.

Tom göle gitmek istedi.

Tom wanted to go to the lake.

Katil cesedi göle attı.

The murderer dumped the body in the lake.

Sami, Leyla'yı göle götürdü.

Sami took Layla to the lake.

Kürek çekmek için göle gittik.

We went to the lake to row a boat.

Yol göle doğru hafifçe eğilimlidir.

The road curves gently toward the lake.

O otel göle çok yakın.

That hotel is very near the lake.

Bu otel göle çok yakındı.

This hotel was very near the lake.

Bu otel göle çok yakındır.

This hotel is very near the lake.

Piknik için büyük göle gittik.

We went to big lake for picnic.

O otel göle çok yakındı.

That hotel was very near the lake.

Bir müddet yürüyerek göle geldik.

Having walked for some time, we came to the lake.

Tom geçen yaz göle gitmedi.

Tom didn't go to the lake last summer.

Yüzlerce manda göle doğru yöneldi.

Hundreds of buffaloes moved toward the lake.

Yarın göle doğru bisiklet süreceğiz.

- We are going to cycle to the lake tomorrow.
- We're going to cycle to the lake tomorrow.

Geçen yaz Tom'la göle gitmedim.

I didn't go to the lake with Tom last summer.

Bu öğleden sonra göle gidelim.

Let's go to the lake this afternoon.

Donmuş bir göle çıkarken dikkatli olmalıyız.

We've got to be careful going out on a frozen lake.

Donmuş bir göle çıkarken dikkatli olmalıyız.

We've gotta be careful going out on a frozen lake.

Kısa bir yürüyüş beni göle getirdi.

A short walk brought me to the lake.

Bizimle birlikte göle gitmek ister misiniz?

Would you like to go to the lake with us?

O, her sabah göle yüzmeye gitti.

He went for a swim in the lake every morning.

Öğle yemeği yemek için göle gideceğiz.

We'll go to the lake to have lunch.

Bir süre yürüdükten sonra göle vardık.

After we walked for a while, we arrived at the lake.

Çocuk göle taşlar fırlatarak zaman geçirdi

The boy passed the time by flinging stones into the lake.

Geçen yaz kaldığımız otel göle yakındır.

The hotel we stayed at last summer is near the lake.

Tam gün batımından önce göle vardık.

We arrived at the lake just before sunset.

Prenses, ejderhanın beslenmesi için göle gönderildi.

The princess was sent out to the lake to be fed to the dragon.

Leyla ve Sami göle park ettiler.

Layla and Sami parked at the lake.

Göle gidip güneşin doğuşunu izleyebilir miyiz?

Can we go to the lake and watch the sunrise?

Sami cinayet silahını bir göle attı.

Sami dropped the murder weapon in a lake.

Tüm bu bölge, donmuş bir göle benziyor.

It looks like this whole area is actually a frozen lake.

Lütfen çocuğun göle yakın gitmediğinden emin ol.

- Please see to it that children do not go near the pond.
- Please see to it that the child does not go near the pond.

Biz öğlen yemeği yemek için göle gidiyoruz.

We are going to the lake to have lunch.

- Evinin yanında göl vardı.
- Evi göle nazırdı.

The lake was adjacent to his house.

Yaklaşık bir saatlik yürüyüş bizi göle getirdi.

About an hour's walk brought us to the lake.

Tom göle yakın bir kat mülkiyeti aldı.

Tom bought a condominium near the lake.

Fadıl, Dania'nın cansız bedenini bir göle attı.

Fadil dumped Dania's lifeless body in a lake.

Pekâlâ, şimdi bunlardan toplayıp buz tutmuş göle gidelim.

Okay, let's collect a load of these and go down to the ice lake.

Biz bir süre güneşte uzandıktan sonra göle daldık.

We took a dip in the lake after lying in the sun for a while.

Mary sakin bir göle yakın bahçesinde dinlenmeyi seviyor.

Mary likes to relax in her garden by a quiet lake.

Sami'nin cesedi göle atıldı ama günler sonra yüzeye çıktı.

Sami's body was dumped in the lake but it rose to the surface just days later.

Ve şuradaki donmuş göle gidip bir delik açarak balık avlamaya çalışırım.

and go down to the frozen lake here, dig a hole and try and catch some fish.

Tom bir göle yakın büyüdü fakat o iyi bir yüzücü değil.

Tom grew up near a lake, but he isn't a good swimmer.

Ben mektubu yazmayı bitirdiğimde, seni yaklaşık olarak tepenin iki mil ötesindeki göle götüreceğim.

When I have finished writing the letter, I will take you to the lake about two miles beyond the hill.

İsa, Galilee Denizi boyunca geçerken, Simon ve kardeşi Andrew'in göle bir ağ attıklarını gördü.

As Jesus passed along the Sea of Galilee, he saw Simon and his brother Andrew casting a net into the lake.